Son yıllarda İslam ülkelerinde üç-beş tane eli kanlı örgüt türedi. Adlarında “İslam-şeriat” kelimeleri, bayraklarında “Kelime-i tevhid”, militanlarında bir kucak sakal… Yani zahirde baktığın zaman, bunlar senden benden Müslüman zannedersin, güya İslamı temsil ediyorlar.
İslam’dan bihaber bu zavallılar kelle keserek, diri diri adam yakarak, adamı binanın tepesinden aşağıya atarak, ev-cami-çarşı-pazar-okul-köy-şehir… önüne gelen yeri bombalayıp yakarak, daha bilmem neler yaparak zihinlerde bir algı oluşturmak istiyorlar. Sanki İslam denince akla bu vahşetler geliyor. Maksatları bu.
Bu ne idüğü belirsiz karanlık adamlar, eğer gerçekten İslam adına çıktılarsa, şu vereceğim birkaç misaldeki işleri neden yapmıyorlar acaba?
İslam terbiyesi görmüş insanlar yaralı leyleklerin kanatlarını tedavi için vakıflar kurmuşlar, sahipsiz hayvanlar için meralar yapmışlar,
Müslümanlar asırlar boyunca güzel güzel camiler, hastaneler, mektepler, şehirler, ülkeler… inşa etmişler, medeniyetler kurmuşlar, sanat şaheserleri ortaya koymuşlar,
Öksüz ve yetimler için barınaklar yapmışlar, aşevleri açıp fakir fukaraya ücretsiz yemek ikram etmişler, üstlerine başlarına libas giydirmişler,
Çöllerde, dağlarda, şehirlerde çeşmeler yapmışlar, sarnıçlar, kuyular açıp ciğeri yanan insan ve hayvanların kursağına su vermişler, yollar açmışlar, köprüler yapmışlar,
Yolda kalan insanlara zekat dağıtmışlar, hanlar, kervansaraylar yapıp günlerce barınma, yeme içme hizmeti vermişler,
Fakir genç kızların çeyiz sandığını doldurmuşlar, düğün masraflarını karşılayıp baş göz etmişler,
Kitaplar yazmışlar, kütüphaneler kurmuşlar, ilim peşinde koşmuşlar,
Ağaç ekip kuşların, kurtların o ağaçtan yiyip içmesini sadaka kabul etmişler,
Müslümana güleryüz göstermeyi, yumuşak davranmayı Kur’an emri olarak ibadet kabul etmişler,
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin” düsturunu kendilerine rehber edinmişler,
Onlar, “Elinden ve dilinden Müslümanların emin olmasını” Müslümanlığın tarifi, şartı olarak görmüşler,
Yemekten önce-sonra el yıkamak, dişleri misvaklamak, temiz olmak, saç taramak, yıkanmak… hep İslam’ın emri, İslam peygamberinin sünneti olarak kabul edilmiş, uygulanmış,
İslam deyince, şeriat deyince, kelime-i tevhid deyince, Müslümanlık deyince bunlar akla gelmiş.
Fatih İstanbul’u fethedip gerçek İslam’ı şehre hakim kılınca, ehl-i salip “Bu şehirde kardinal şapkası görmektense Müslüman sarığı görmeyi tercih ederiz” demişler.
Şimdi ne oluyor?
Bu gulyabani kılıklı adamlar, karanlık mahfillerde kendilerine verilen rolü oynayıp, Siyonist güdümündeki medya da ellerine geçen vahşet görüntülerini olabildiğince servis ederek ne yapmak istiyorlar?
Sanki İslam; asan, kesen vahşi bir din, kendileri melaike gibi bir zihniyetin mensupları(!)
İslam; karanlık senaristlerin yazdığı ve karanlık figüranların oynadığı böyle bir din değildir. Bunların dümen suyuna girip İslam ülkelerinde vahşet ve terör estiren zavallılara yazıklar olsun!