Yıllar evvelinin gerisinde kalıp yaptığı önemli işlemlerle büyük faydalar sağlamak için daima öne çıkarken durdurulması bir yana tarihimize değil normal bilgi kitaplarında bile adı geçmeyip vatanını sevmeyenlerin bile isimleri sokak adı olurken…
Onun adı verilmeyen, son söz olarak halen onun gibi bir kişi daha ortaya çıkmayan “Önder Türk” karındaşımız vardı.
Yabancı Web siteleri ki Yahoo da bile hayatı video olarak önemle serdedilirken. 2007 yılında başlatılan ve akıbetinin ne olduğu bilinmeyen, sözde yaşam ve hizmetlerini kapsayan belgeseli bile ortada olmayan, bizlerin değil yabancıların “Müthiş Türk sanayicisi” diye adlandırdıkları Türk vatandaşımız vardı.
Kurtuluş yılları sonunda Bakkal Vehbi gibi karaborsadan, sonra Devlet kredileri ile zenginleyen Koç ve Sabancılar gibi değil. O zamanların içinde memuriyetindeki adaletsizliği görerek ayrılıp sanayici olurken
Cumhuriyetin kuruluş yılı sonrası Avrupalı müteahhitlerden başkasının giremediği Demiryolu yapımı ihalesine. Atatürk’ün özel izniyle girip işi alan ve ihale sonu Atatürk’ün “Bir Türk müteahhidi iş aldı” diyerek sevincini açığa koyarken…
Son yılların müteahhit firmaları gibi hitam gününü kat kat katlamadan veya yarı bırakmadan, Devlet kredisi almadan ve gününden bile evvel bitirme başarısı içinde olunca Soyadı kanunu çıktığında bizzat Atatürk tarafından özel soyadı verilen…
Yurdun dört köşesinde demiryolu yapmasından da alın teri ile kazanıp yükselirken
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk ve en büyük zengini sanayici müteahhidimiz vardı.
Bugün ileride görülen zengin teşekküllerin sadece Kültür ve Müze vb. ile sosyal hizmet verebilenlere karşın fakir halka aş verme yanında sosyal yardım esirgemeyen, depremde ilk adımı atan bir iyiliksever kardeşimiz vardı.
Dışarıdan Tayyare alınması için yardım toplayan zamanın hükümet ricalinin teklifine (ki inşaat malzemesi satmaya başlayan Bakkal Vehbi’nin bile beş bin lira verdiği kampanya da.
THK bağışlayacağı miktar üzerinde spekülasyon konusu yapılıp kimi 250.000, kimi 500.000 TL. bağışlayacağı iddiasında girerken
Bağış için ofisine gelen THK’dan kalabalık bir heyet’e özetle; "Ben size bağış yapmayacağım, para vermeyeceğim. Ben bu ülkeye uçak fabrikası kurup onu hediye edeceğim..." derken ilave olarak;
“Türk; tayyaresini kendi eliyle yapmalıdır. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz. O halde, bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfünden beklememelidir. Size kat’iyetle söylüyorum. On seneye varmadan biz, bütün tayyarelerimizi motorlarıyla beraber, en küçük vidasına kadar, baştanbaşa yapacağız.”
“Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem tayyarelerine mukabil yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir.”
“Zafer kartalı süngünün ucundan kalktı. Tayyare kanadının üstüne kondu.” diyebilen ileri görüşlü bir insan vardı…
Hakikaten bu sözünde durup Uçak sanayini kuran, zamanın en üstün uçak alanını düzenleyen, "Türk'ün yaptığı uçakları elbette Türkiye’de yetişen pilotlar uçuracaktır" düşüncesiyle Yeşilköy’de Pilot ve paraşütçü yetiştiren “Gök Okulu”nu açmakla kalmayıp…
Rüya görüyor diye karşılayanlar bir tarafa, önüne set çekip birçok entrikalarla bu işini sekteye verdirenlere karşı.
Saatte 325 km hız yapabilen ve 1000 km uçan ve 5000 ft irtifaya çıkabilen bir uçak yapıp İstanbul’dan Sivas’a gidip gelmiş olunca…
Dünya Uçak devlerini ayağa kaldıran ve Türkiye’ye gelip inceleme hatta bazı görüşmelere(!) sebep olan bir vatanseverimiz vardı.
Kimdi bir daha yenisi hayatta görülemeyen insan?
Bilirsiniz bilmeye de, bilmeyenler içinde onun neler yaptığı ve karşılaştıklarını gelecek yazıda izleriz inşallah…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Onun adı verilmeyen, son söz olarak halen onun gibi bir kişi daha ortaya çıkmayan “Önder Türk” karındaşımız vardı.
Yabancı Web siteleri ki Yahoo da bile hayatı video olarak önemle serdedilirken. 2007 yılında başlatılan ve akıbetinin ne olduğu bilinmeyen, sözde yaşam ve hizmetlerini kapsayan belgeseli bile ortada olmayan, bizlerin değil yabancıların “Müthiş Türk sanayicisi” diye adlandırdıkları Türk vatandaşımız vardı.
Kurtuluş yılları sonunda Bakkal Vehbi gibi karaborsadan, sonra Devlet kredileri ile zenginleyen Koç ve Sabancılar gibi değil. O zamanların içinde memuriyetindeki adaletsizliği görerek ayrılıp sanayici olurken
Cumhuriyetin kuruluş yılı sonrası Avrupalı müteahhitlerden başkasının giremediği Demiryolu yapımı ihalesine. Atatürk’ün özel izniyle girip işi alan ve ihale sonu Atatürk’ün “Bir Türk müteahhidi iş aldı” diyerek sevincini açığa koyarken…
Son yılların müteahhit firmaları gibi hitam gününü kat kat katlamadan veya yarı bırakmadan, Devlet kredisi almadan ve gününden bile evvel bitirme başarısı içinde olunca Soyadı kanunu çıktığında bizzat Atatürk tarafından özel soyadı verilen…
Yurdun dört köşesinde demiryolu yapmasından da alın teri ile kazanıp yükselirken
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk ve en büyük zengini sanayici müteahhidimiz vardı.
Bugün ileride görülen zengin teşekküllerin sadece Kültür ve Müze vb. ile sosyal hizmet verebilenlere karşın fakir halka aş verme yanında sosyal yardım esirgemeyen, depremde ilk adımı atan bir iyiliksever kardeşimiz vardı.
Dışarıdan Tayyare alınması için yardım toplayan zamanın hükümet ricalinin teklifine (ki inşaat malzemesi satmaya başlayan Bakkal Vehbi’nin bile beş bin lira verdiği kampanya da.
THK bağışlayacağı miktar üzerinde spekülasyon konusu yapılıp kimi 250.000, kimi 500.000 TL. bağışlayacağı iddiasında girerken
Bağış için ofisine gelen THK’dan kalabalık bir heyet’e özetle; "Ben size bağış yapmayacağım, para vermeyeceğim. Ben bu ülkeye uçak fabrikası kurup onu hediye edeceğim..." derken ilave olarak;
“Türk; tayyaresini kendi eliyle yapmalıdır. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz. O halde, bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfünden beklememelidir. Size kat’iyetle söylüyorum. On seneye varmadan biz, bütün tayyarelerimizi motorlarıyla beraber, en küçük vidasına kadar, baştanbaşa yapacağız.”
“Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem tayyarelerine mukabil yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir.”
“Zafer kartalı süngünün ucundan kalktı. Tayyare kanadının üstüne kondu.” diyebilen ileri görüşlü bir insan vardı…
Hakikaten bu sözünde durup Uçak sanayini kuran, zamanın en üstün uçak alanını düzenleyen, "Türk'ün yaptığı uçakları elbette Türkiye’de yetişen pilotlar uçuracaktır" düşüncesiyle Yeşilköy’de Pilot ve paraşütçü yetiştiren “Gök Okulu”nu açmakla kalmayıp…
Rüya görüyor diye karşılayanlar bir tarafa, önüne set çekip birçok entrikalarla bu işini sekteye verdirenlere karşı.
Saatte 325 km hız yapabilen ve 1000 km uçan ve 5000 ft irtifaya çıkabilen bir uçak yapıp İstanbul’dan Sivas’a gidip gelmiş olunca…
Dünya Uçak devlerini ayağa kaldıran ve Türkiye’ye gelip inceleme hatta bazı görüşmelere(!) sebep olan bir vatanseverimiz vardı.
Kimdi bir daha yenisi hayatta görülemeyen insan?
Bilirsiniz bilmeye de, bilmeyenler içinde onun neler yaptığı ve karşılaştıklarını gelecek yazıda izleriz inşallah…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…