Hep suçlu Batı ve ABD mi? Nedense biz hep Batı’ya ve ABD’ye yükleniyoruz. “Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görür” atasözünde olduğu gibi kendimizi pek eleştirmiyoruz ve eleştirmeye tahammülümüz hiç yoktur. İslam ülkeleri kendini de eleştirebilmeli ve gözündeki çöpü görebilmeli diye düşünüyoruz.
Bu başlığı atmamın ve bu şekilde girişi niçin yaptım? Söyleyeyim: İran’da neler olup bittiğini bir hafta ongündür medyada izliyoruz. Hayat pahalılığını, işsizliği ve Ortadoğu’da alan kazanmak için yapılan askeri harcamaları protesto etmek için 28 Aralık’ta Meşhed’de başlayan gösteriler ülkenin her tarafına yayıldı ve iş rejim değişikliğine dönüştü. Bu gösterileri kendi lehine çevirmeye çalışan ABD, kendisi için ve İsrail için tehlikeli bulduğu İran’daki rejimin yıkılması için ayaklananlara destek mesajı gönderdi. Bazı çevreler ABD’ye kızıyor, bir ülkenin içişlerine karışıyor diye. İran rejimini benimsemeyen çevreler seviniyor, İran’daki Humeyni rejimi yıkılacak, demokrasi gelecektir diye. Bir kısmımızda İran’da rejim değişirse sıra Türkiye’ye gelecek, Türkiye’de İran’ın durumuna düşecektir. Dolayısıyla ABD Akdeniz’e tamamen hâkim olacaktır ve böylece Ortadoğu’yu sömürmeye devam edecek ve hegemonyasını pekiştirmiş olacaktır. Ayrıca bir kısmımızda, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in öncülüğünde hayata geçirilmesi için çalışılan İpek yolunun ABD’nin menfaatine uygun bir hale getirilmesi endişesi taşınmaktadır.
ABD’nin bir ülkenin içişlerine karışması doğru değildir. ABD Başkanı Donald Trump’un İran’ın içişlerine karışması yönünde verdiği demeçler kabul edilemez. Protesto etmemizle birlikte bir atasözümüz var. Hırsızın hiç mi suçu yok?
Nasreddin Hoca’nın meşhur fıkrasıdır.
Eşeği çalınır. Teselli aradığı komşularından biri;
“Ah be hocam, ahıra kapı yaptırsaydın ya!”
Diğeri;
“Böyle uyku olur mu? Hiç tıkırtı duymadın mı?
Bir başkası;
“Eşeğin ayaklarını bağlasaydın” diye akıl verir.
Hoca dayanamaz, bağırır:
“Yahu kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?
Eşeği çalan hırsız yakalanır.
Kadı’nın huzuruna çıkarılır.
Sorulur:
“Neden çaldın?”
“Kapıyı açık bırakan ev sahibinin hiç mi suçu yok?
İran’ın hiç mi suçu yok? Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de ve diğer İslam ülkelerinde nüfuzunu artırmak için büyük çapta askeri harcamalar yapmaktadır. Bunun sonucu İran’da hayat pahalılığı ve işsizlik arttı. Bunu fırsat bilen iç ve dış düşmanlar, Türkiye’deki Gezi Parkı Eylemleri gibi masumane protesto eylemlerine başladı ve sonra rejimi yıkmak için harekete geçti ve kan döküldü. Bir hafta sonra ayaklanma bastırıldı.
Mesele şudur: ABD başta olmak üzere Batı, İslam ülkelerini birbirine düşürüyor, her birini belli oranda zayıflatıyor ve tek tek elde edip sömürmek istiyor. ABD 2003 yılında Irak’a saldırmadan önce Irak ile İran’ı birbirine düşürdü ve sekiz sene savaştırdı ve her ikisini de zayıflattıktan sonra Irak’a saldırdı ve idareyi Sünnilerin elinden alarak Şia’ya verdi. Dolayısıyla ABD İran’daki rejime karşı değil, Ortadoğu’daki rejimlere de karşı değil, oraya demokrasi getirmesi laftır. Onun gayesi, Ortadoğu’yu dize getirmek ve tek tek ülkeleri sömürmek ve hegemonyasını perçinleştirmektir.
ABD önce İran’ın Irak’ta Suriye’de Lübnan’da ve Yemen’de nüfuzunun artması için göz yumdu ve el altından yardım etti. Belli bir noktaya gelince Suudi Arabistan öncülüğünde bir koalisyon kurdurarak Yemen’i tarumar etmektedir.
Hırsızın suçu var da ev sahibinin hiç mi suçu yok? İran’a sesleniyorum: Rejiminiz, İslam Coğrafyası’nı tarumar etti. Siz ehlisünnetle hiç barışmadınız, kıyamete kadar da barışmanız mümkün değildir. Otur oturduğun yerde. Daha ileri gidersen Hz. Ömerler yetişir ve Tahran’ı tekrar fetheder. Hoşça kalın.