Karaydı İstanbul’un rengi. Yedi tepesine, yedi zebani çökmüş siyah hariç bütün renklerini alıp götürmüşlerdi. İstanbul kömür karasıydı. Yoksa bütün renklerini kara insanlar, kara elleriyle tutmuş, söküp almışlar, ışığını mı söndürmüşlerdi?
Ambulansın acı çığlığı, gecenin sessizliğini yırtarak ilerliyordu. Acı içindeki kadın terliyordu. İlk çocuğunu dünyaya getirecekti. Kızı olacaktı. Yumuk yumuk ellerini, açılmakta zorlanan gözlerini hayal etti. Ona doğru gülümsüyordu. Kadın bütün acısını unutuverdi. Gülümsüyordu işte. Kızı olacaktı.
Adam kendi arabasıyla ambulansı takip ediyordu. Karısı öndeki ambulanstaydı. Ve ailelerine katılacak küçük oğlu. “Aslan oğlum,” derken gözleri yaşardı. Ambulansı da onlara en uzak yere yönlendirmişlerdi. Takılmadı buna. Dünyanın öbür ucuna deseler, giderdi. Yuvalarına yeni bir umut geliyordu. Oğlu olacaktı.
Bir kadın başını öne eğmiş, sessiz hıçkırıklarla ağlıyordu. Doğumunu yapmış ama yavrusunu bir türlü kucağına alamamıştı. Kahırlı eşi bilmem kaçıncı sigarasından koca bir duman çekip gökyüzüne doğru üfürdü. Nemlenen gözlerini eşinden saklamak için diğer tarafa dönmüştü. Bir hastanenin önündeydiler. Altında durdukları incir ağacına dertlerini anlatmak istemezcesine susuyorlardı. Çocukları doğmuş ve kuvöze konmuştu. “Yarın çıkar,” demişlerdi. Yarınlar uzadı günler oldu. Umutları gün gün umutsuzluğa dönüşüyordu.
Üzerinde “hastane” yazan gösterişli binalar yükseliyordu. Camın ve metalin kusursuz uyumu göz kamaştırıcıydı. Hasta bebeklerini bu masalsı binalara ve içindeki sağlık personeline teslim etmişlerdi. Güvendeydi ya da öyle olmalıydı. Hem bir hasta için hele de bebek için en güvenli yer hastane değil miydi?
Beklediler, beklediler, beklediler. Annelerinden doğan bebekler, hastanelerden doğamıyordu.
Bir çığlık yükseldi semaya doğru. Bir çığlığı bin çığlık takip etti. İnsanlık ağlıyordu. Kara insanların, kara emelleri uğruna, bebeğe bile ile kıyabileceğini öğrenmişlerdi. İstanbul karaydı. Katran karası. Esmedi bir daha rüzgâr utandı. Yağmadı bir daha yağmur utandı. Doğmadı bir daha güneş utandı. İnsanlık utandı: içlerinde insana benzeyen bu kadar caniyi barındırdıkları için.