İnsanın, insan olma özelliği ancak onu yaratan rabbinin istediği yaşam tarzı olan dine (İslam Dini ’ne) bağlı kalmasıyla mümkün olacaktır. Yoksa insan bir canlı olarak yeryüzündeki birçok canlıyla aynı yaşam tarzını ve tavırlarını sürdürüyor.
Şöyle biraz daha derinlere dalarak konuyu irdeleyecek olursak; insan canlı olarak hareket etmesiyle, beslenmesiyle, üremesiyle, solunum yapmasıyla...Vb. diğer canlılarla aynıdır, ortaktır. Belki de Aristo’nun “İnsan düşünen bir hayvandır.” tezine ulaşmasını sağlayan burasıdır. Diğer taraftan çok güzel genç bir kız zarif güzel bir güle/çiçeğe, kaba-saba bir insan; taşa- kayaya, konuşmasını bilmeyen, sevgisiz, suratsız insanlar oduna, ruhsuz, duygusuz insanlar ayıya, hiç durmadan yiyenler sığıra, her şeye atlayanlar maymuna Ceylan gibi olan, aslan gibi olanlar ceylan’a ve aslana... Vb. Benzetilirler. Evet buraya kadar ve bunları çok daha uzatarak binlerce ortak özellik bulabiliriz.
Fakat halife olan insanın farkı ne ola ki? Halife olan insanın biri biraz fulü, yarım ve mat, birisi ise çok net iki özelliği vardır. Birincisi aklını fikrini kullanıp insana ait insanın ulaşabileceği bilgi ve teknolojiye sahip olarak dünyada diğer varlıklara üstünlük sağlamak. Ancak bunun fulü oluşu uçmakla övünürse kuşlar doğuştan uçarlar, denizdeki gemilerle ve diğer teknolojiyle övünürse; balıklar orada yaşarlar hepsinin bir benzeri gösterilebilir.
İkincisi ve çok net olan ise imandır, Allah’ın dinine sarılmaktır, onun hak ve şeriat esaslarını aklı Selim ile yaşatmaktır. Kur’anın ve diğer hak dinlerin getirdiği iman esasları, ibadet esasları, ahiret, ukubat ve tevhit esasları ise sadece insana mahsus özelliklerdir. Nehyi anil münkeri; kötülükleri önlemeyi sadece samimi Müslümanlar yaparlar.
Biz her şeyden önce insanız, Müslümanız, önderimiz Muhammed Mustafa (sav), rehberimiz Kuran’dır. Hz. Adem’le başlayan vahye teslim olmak; 1.500 yıldır Muhammed (A.s.v)’ın getirdiği dine-imana, Kur’an’a bağlılıkla devam etmektedir, inşallah devam edecektir de... Allah’ın kitabı Kur’an da, Muhammed (A.s.v) da; hiçbir zaman konjonktüre teslim olmamızı istemez. Her atılan taşın arkasından koşan, hayvansal tepkiyi benimsemez. Bundan daha aşağısı ise yani hayvandan da aşağı (belhum azal) olmak; kendi söylediğini inkar etmesi, yapmamasıdır.
“ Şimdilik böyle olmalıdır.” Diye harama Allah'a isyana rıza gösterilemez. Bir de hoca geçinen bazıları ise; Kur’an’a, sünnete uymayan bir fikirle konulara yaklaşım getirerek günaha isyana harama insanları teşvik ediyor. Herhangi bir canlının gösterdiği tepkiyi göstermek insanlık da değil, Müslümanlık ta değildir. Müslüman insan hele-hele hoca; düşünerek araştırıp inceleyerek Kurana ve sünnete göre tavır ortaya koyar. İki satır Necip Fazıldan şiir okuyarak inanlar yönlendirilmezler.
Herhangi bir olayda iki türlü tepki gösterilir. Birincisi herhangi bir canlının göstereceği basit anlamsız tepki, ötekisi ise Müslümanca, Kur’an’a, sünnete uygun tepki göstermektir. Sosyal bir olaya Hucurat Suresiyle tepki göstermek, hukuki bir olaya Bakara ve Ali İmran Sureleriyle tepki göstermek, ailevi olaya Nisa Suresi ile bakmak...Vb. olması gerekir. Ama özellikle sarıklı Cübbeli sapık grup gayri insani ve gayri İslami tepkiyle her olaya atlıyorlar.
Bir saniye bile askıya alınamayan din-iman “ Şimdilik bunu biraz askıya alalım, erteleyelim.” beka meselesi, kaka meselesi derken 21 sene haramlar askıya alındı. Allah sizi bildiği gibi yapsın. Böyle olacaktınız da niye okudunuz, niye prof oldunuz? Ya da böyle davranacaktınız da niye hocalığınızı mürai, ilim erbabı görüntünüzü kullanıyorsunuz ki... Üstelik kapıdan kovulup bacadan atılırken...
İlim erbabının ilk tavrı; devam eden (işlenen) kötülüklere mani olmaktır ve farzdır. Olası bir tehlikeye karşı önlem almak o da vaciptir. Ancak olası bir tehlike için haramlara devam edilmez buna rıza göstermek küfürdür.