Gün geçtikçe teknik yönden ilerleyen dünya ne yazık ki insani ilişkiler ağında aynı ilerlemeyi sürdüremiyor. Her geçen gün çağdaşlaşan dünya bugün insanlık değerlerinin yitirilmesi gibi önemli bir problemle karşı karşıya.
Her şey ilerleme kaydederken sahi insani değerlerde neden bir gerileme var? İnsan ilişkileri nasıl böyle bayağılaştı. Modernite insanlık tarihinden neler alıp götürdü? Düz işliyor gibi görünen çark artık tersine işlemekte. Kim bilir insanlığı daha neler beklemekte?
Bugün yitirilen değerlerle ilgili sizlerle dertleşelim istiyoruz.
Günümüzde, İnsanlar birbirlerinin yarasına merhem olacağı yerde herkes kendi derdinde. Düşene yardım nerde? Bir tekme de ona en yakınından. Diğer gamlık kaldırıldı rafa bencillik asrımızda en ön safta. Bugün, ‘önce ben’ zihniyeti geçerli. Başkası değil ‘önce ben.’ Gel de eski devirleri özleme şimdi. Eskiden ‘önce din kardeşim sonra ben’, ‘önce komşum sonra ben’, ‘önce arkadaşım sonra ben’ denirdi. Şimdi öylemi ya? Önce ben zihniyeti ya da bunun bir benzeri ‘Rabbena hep bana’ zihniyeti maalesef bugünkü modernitenin getirdiği bir davranış tarzı oldu.
Menfaatçilik hâkim bugünkü sistemde. Maddeperestlik hâkim. İnsan ilişkilerinde para, şöhret, makam, rütbe pek revaçta. İnsanların birbirleriyle olan görüşmelerinde etkin olan zamane değerleri bunlar. Hatta ilişkilerin devamı bile bu değerlerin devamına bağlı. Eğer şöhretini kaybettiysen malını, mülkünü, rütbeni kaybettiysen artık senin etrafını çevreleyen dostlarını göremezsin yanı başında bundan böyle. Günümüz dostları iyi gün dostlarıdır ama önemli olan kalıcı dostlukları olan kötü gün dostluklarıdır. Bu dostluklarda ‘ye kürküm ye’ felsefesinin yerine mana birikimleri hâkimdir. Az bulunur böyleleri günümüzde. Paran varken, mevkiin varken can ciğer olduğun arkadaşların onları kaybettiğinde veya düştüğünde sokakta görseler seni tanımamazlıktan gelip selam dahi vermezler. Günümüzün en bariz yerleşik değer ölçüleridir bunlar.
İyiliğe karşı iyilik yapılmıyor artık. Neredeyse iyiliğe karşı kötülük görebiliyorsunuz. Öyle olmuş ki insanlık birisi onun es kaza parmağını kırsa o onun elini kırmaya, elini kırsa kolunu kırmaya çalışıyor. Eskiden kötülüğe karşı sadece kötülük olabilirken şimdi kötülüğe misliyle karşılık var. Neredeyse bire beş ya da bire on. Bir zamanlar öğrencilerime bunların yanlışlığını anlatırken: ‘ Siz her kişi değil er kişi olun çocuklar’ derken bir öğrencim: ‘ Olur mu öyle şey hocam. Siz neler diyorsunuz öyle. Bunlar geçerli değil artık. Birisi benim elimi kıracak ben valla onun kolunu kırarım ki bir daha bana sataşamasın.’ Demez mi. Yeni yetişen neslin, sana fiske vuranı ‘Koma, yaşatma, vur, inlet’ felsefesiyle nasıl da zihinleri bulandırıldı, duyguları nasıl da dumura uğratıldı. Yazık oldu bu insanlığa.
Çevremizde insani ilişkilerde hep güvensizlik telkin ediliyor. Hatta bunu en üst basamakta dillendiriyorlar ve: ‘Bırak arkadaşına bu devirde babana bile güvenmeyeceksiniz.’ Bunu çoğunuz etrafınızdan duyarsınız. Allah(c.c) esirgesin bu nasıl mantık? Bu nasıl anlayış? İnsan babasına, anasına, kardeşine nasıl güvenmez? İnsanlar modernite hastalığına yakalandıklarından gerçekten kendi insani ilişkileri sağlıklı yürümemekte. Sağlıklı yürüyenleri de müthiş derecede menfi etkilemekteler. Bir defa birbirlerine güvenmeyen insanların ilişkileri sağlıklı biçimde yürümez ve hiç gelişmez. Bu sebeple insan ilişkileri durur, donar. Bugünkü gibi kapı komşusuna selam vermeyen insan tipleri doğar. Medyanın yaymaya çalıştığı çok önemli bir olumsuzluktur bu. Üzerinde gidermek için hassasiyetle durmak icap ediyor. Komşuna güvenmeyeceksin, akrabana güvenmeyeceksin, arkadaşına, sana dert yanana güvenmeyeceksin. İnsan ilişkilerinde güven bunalımı sosyal hayatı yaşanmaz kılar, sosyal ilişkileri zedeler. Herkesin ağzındaki laf şu bugün: ‘Kime güveneceğimizi şaşırdık?’ İnsanları bu hâle getirmek çağdaş çıkarcıların en çok istediği şeydir. İnsanlar arası güven bunalımı oluşturmak. Sokakta mendil satana güvenme, ağlayan her çocuğa güvenme, ayakkabı boyayana güvenme, hastanede kendini her acındırana güvenme, yardım kuruluşlarına verdiğin para nereye gidiyor onlara güvenme, komşuna güvenme akrabana dâhi güvenme. T.v de bunu telkin edici yayınlar da yapılınca destekleyici oluyor hakikaten dikkat ediyor musunuz toplumda gerginlik derecesinde bir güven bunalımı yaşıyoruz. Bazı kesimlerin amacı buydu zaten ve ne yazık ki başardılar. Çevremizdeki dostlarımız; ‘hastanelerde ihtiyaç sahibi insanlar görüyoruz. İnsanlık öldü mü? Evimiz müsait alıp getirelim evimize birkaç gün misafir edelim’ diyoruz ‘ama alıp getirmeye güvenemiyoruz. Dünyanın kırk bin türlü hâli var’ diyorlar. Olmaz kardeşim alıp getireceksin, insanına güveneceksin. Niyetini âli tutacaksın. Kötülük gelirse Mevlâ’dan dersin. Elbette gözü kapalı olmaz her şey fakat ferasetini, basiretini kullanarak. İnsanıma itimat edeceksin. Ancak kimin eğri kimin doğru olabileceği realitesini değerlendirerek gözün açık olarak inanacaksın insanımıza. Birbirimize güveneceğiz. Yıkamasınlar bizi. Güven telkin edelim çevremize. Yine bir örnek vereceğim: Zamanın birinde öğrencilerime yazılı yapacağım gün soru kağıtlarını dağıtmadan önce; ‘Çocuklar ben size güveniyorum. Kopya çekmeyeceğinize inanıyorum. Çünkü bilgi hırsızlığı yapmayacağınıza inancım tamdır.’ Diyordum. Onlar da: ‘Ah hocam şu sözünüz yok mu? Bizim elimizi kırıyor, yanlış bir şeye yeltenemiyoruz. Zira siz bize güveniyorsunuz, sizin güveninizi sarsamayız.’ Derlerdi. Karşılıklı güven ve itimat ilişkilere müspetlik getiriyor.
Bugünlük bu kadar yetsin. Devam edeceğiz yine. İyilik ve güzelliklerle kalın inşallah.
Her şey ilerleme kaydederken sahi insani değerlerde neden bir gerileme var? İnsan ilişkileri nasıl böyle bayağılaştı. Modernite insanlık tarihinden neler alıp götürdü? Düz işliyor gibi görünen çark artık tersine işlemekte. Kim bilir insanlığı daha neler beklemekte?
Bugün yitirilen değerlerle ilgili sizlerle dertleşelim istiyoruz.
Günümüzde, İnsanlar birbirlerinin yarasına merhem olacağı yerde herkes kendi derdinde. Düşene yardım nerde? Bir tekme de ona en yakınından. Diğer gamlık kaldırıldı rafa bencillik asrımızda en ön safta. Bugün, ‘önce ben’ zihniyeti geçerli. Başkası değil ‘önce ben.’ Gel de eski devirleri özleme şimdi. Eskiden ‘önce din kardeşim sonra ben’, ‘önce komşum sonra ben’, ‘önce arkadaşım sonra ben’ denirdi. Şimdi öylemi ya? Önce ben zihniyeti ya da bunun bir benzeri ‘Rabbena hep bana’ zihniyeti maalesef bugünkü modernitenin getirdiği bir davranış tarzı oldu.
Menfaatçilik hâkim bugünkü sistemde. Maddeperestlik hâkim. İnsan ilişkilerinde para, şöhret, makam, rütbe pek revaçta. İnsanların birbirleriyle olan görüşmelerinde etkin olan zamane değerleri bunlar. Hatta ilişkilerin devamı bile bu değerlerin devamına bağlı. Eğer şöhretini kaybettiysen malını, mülkünü, rütbeni kaybettiysen artık senin etrafını çevreleyen dostlarını göremezsin yanı başında bundan böyle. Günümüz dostları iyi gün dostlarıdır ama önemli olan kalıcı dostlukları olan kötü gün dostluklarıdır. Bu dostluklarda ‘ye kürküm ye’ felsefesinin yerine mana birikimleri hâkimdir. Az bulunur böyleleri günümüzde. Paran varken, mevkiin varken can ciğer olduğun arkadaşların onları kaybettiğinde veya düştüğünde sokakta görseler seni tanımamazlıktan gelip selam dahi vermezler. Günümüzün en bariz yerleşik değer ölçüleridir bunlar.
İyiliğe karşı iyilik yapılmıyor artık. Neredeyse iyiliğe karşı kötülük görebiliyorsunuz. Öyle olmuş ki insanlık birisi onun es kaza parmağını kırsa o onun elini kırmaya, elini kırsa kolunu kırmaya çalışıyor. Eskiden kötülüğe karşı sadece kötülük olabilirken şimdi kötülüğe misliyle karşılık var. Neredeyse bire beş ya da bire on. Bir zamanlar öğrencilerime bunların yanlışlığını anlatırken: ‘ Siz her kişi değil er kişi olun çocuklar’ derken bir öğrencim: ‘ Olur mu öyle şey hocam. Siz neler diyorsunuz öyle. Bunlar geçerli değil artık. Birisi benim elimi kıracak ben valla onun kolunu kırarım ki bir daha bana sataşamasın.’ Demez mi. Yeni yetişen neslin, sana fiske vuranı ‘Koma, yaşatma, vur, inlet’ felsefesiyle nasıl da zihinleri bulandırıldı, duyguları nasıl da dumura uğratıldı. Yazık oldu bu insanlığa.
Çevremizde insani ilişkilerde hep güvensizlik telkin ediliyor. Hatta bunu en üst basamakta dillendiriyorlar ve: ‘Bırak arkadaşına bu devirde babana bile güvenmeyeceksiniz.’ Bunu çoğunuz etrafınızdan duyarsınız. Allah(c.c) esirgesin bu nasıl mantık? Bu nasıl anlayış? İnsan babasına, anasına, kardeşine nasıl güvenmez? İnsanlar modernite hastalığına yakalandıklarından gerçekten kendi insani ilişkileri sağlıklı yürümemekte. Sağlıklı yürüyenleri de müthiş derecede menfi etkilemekteler. Bir defa birbirlerine güvenmeyen insanların ilişkileri sağlıklı biçimde yürümez ve hiç gelişmez. Bu sebeple insan ilişkileri durur, donar. Bugünkü gibi kapı komşusuna selam vermeyen insan tipleri doğar. Medyanın yaymaya çalıştığı çok önemli bir olumsuzluktur bu. Üzerinde gidermek için hassasiyetle durmak icap ediyor. Komşuna güvenmeyeceksin, akrabana güvenmeyeceksin, arkadaşına, sana dert yanana güvenmeyeceksin. İnsan ilişkilerinde güven bunalımı sosyal hayatı yaşanmaz kılar, sosyal ilişkileri zedeler. Herkesin ağzındaki laf şu bugün: ‘Kime güveneceğimizi şaşırdık?’ İnsanları bu hâle getirmek çağdaş çıkarcıların en çok istediği şeydir. İnsanlar arası güven bunalımı oluşturmak. Sokakta mendil satana güvenme, ağlayan her çocuğa güvenme, ayakkabı boyayana güvenme, hastanede kendini her acındırana güvenme, yardım kuruluşlarına verdiğin para nereye gidiyor onlara güvenme, komşuna güvenme akrabana dâhi güvenme. T.v de bunu telkin edici yayınlar da yapılınca destekleyici oluyor hakikaten dikkat ediyor musunuz toplumda gerginlik derecesinde bir güven bunalımı yaşıyoruz. Bazı kesimlerin amacı buydu zaten ve ne yazık ki başardılar. Çevremizdeki dostlarımız; ‘hastanelerde ihtiyaç sahibi insanlar görüyoruz. İnsanlık öldü mü? Evimiz müsait alıp getirelim evimize birkaç gün misafir edelim’ diyoruz ‘ama alıp getirmeye güvenemiyoruz. Dünyanın kırk bin türlü hâli var’ diyorlar. Olmaz kardeşim alıp getireceksin, insanına güveneceksin. Niyetini âli tutacaksın. Kötülük gelirse Mevlâ’dan dersin. Elbette gözü kapalı olmaz her şey fakat ferasetini, basiretini kullanarak. İnsanıma itimat edeceksin. Ancak kimin eğri kimin doğru olabileceği realitesini değerlendirerek gözün açık olarak inanacaksın insanımıza. Birbirimize güveneceğiz. Yıkamasınlar bizi. Güven telkin edelim çevremize. Yine bir örnek vereceğim: Zamanın birinde öğrencilerime yazılı yapacağım gün soru kağıtlarını dağıtmadan önce; ‘Çocuklar ben size güveniyorum. Kopya çekmeyeceğinize inanıyorum. Çünkü bilgi hırsızlığı yapmayacağınıza inancım tamdır.’ Diyordum. Onlar da: ‘Ah hocam şu sözünüz yok mu? Bizim elimizi kırıyor, yanlış bir şeye yeltenemiyoruz. Zira siz bize güveniyorsunuz, sizin güveninizi sarsamayız.’ Derlerdi. Karşılıklı güven ve itimat ilişkilere müspetlik getiriyor.
Bugünlük bu kadar yetsin. Devam edeceğiz yine. İyilik ve güzelliklerle kalın inşallah.