Bir babayı düşünün. Çocuğuna verdiği harçlığı nerede nasıl kullandı diye sormaz mı? Aldığı elbise ya da ayakkabıyı uygunsuz kullanıp eskiten çocuğunu yine anne ve baba; “niçin hemen eskittin, bu sorumsuzluk nedir böyle?” diye hesaba çeker değil mi?
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Hal böyle olunca insanı yaratan ve bu kâinatı emrine musahhar kılan yüce Allah da, gün olacak tabii ki verdiklerinden sorgulayacak onu. Böyle bir şeyin olmayacağını söylemek insanın aklını ve dolayısıyla kendisini inkâr etmesi demektir:
“Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.” (45 Câsiye 13)
İnsan ki, en eşsiz mahlûk olarak yaratıldı. Hakkında; “Biz insanı en güzel şekilde yarattık,” (95 Tin 4) buyrulan odur. Sayısız eşsizliklerle donatılmıştır. Başka mahlûklara verilmeyen nice şeyler ona verilmiş, hatta onlar da kendisinin hizmetine amade kılınmıştır. Allah’ın bunca değer verdiği bir yaratıktan, Allah’ın (c.c.) Yaratıcı olarak istediği şeyler olamaz mı? Olmaz diyebilmek mümkün mü? Böyle bir cevap yukarıda da belirtildiği üzere aklı, mantığı ve insanı yok saymaktan başka bir şey değildir.
Bir makineyi yapan insan ya da bir arabayı ortaya çıkaran usta, ondan bir şeyler bekleyecektir. Bu beklenti içerisinde onu deneyecek ve emeğinin karşılığını alacaktır. Bundan sonra ise onu maddî bir karşılıkla insanlara satacaktır. Bu makineyi yapan insan onu satarken çalışma usulünü ortaya koyan bir de kitapçık verecektir. Yoksa o makina çalışmadan, onu almanın bir manâsı kalmayacaktır. Böyle bir durumda ustanın da emekleri boşa gidecektir.
Tabii ki böyle bir misalden ders çıkarırken, Allah’ın (c.c.) insana emek verdiği ve emeğinin karşılığını beklediği gibi bir sonuç çıkarmıyoruz. O, “Ol!” deyince olduran, “öl!” deyince de bir anda öldürendir. Fakat çıkaracağımız pek çok hikmet ve dersler vardır.
Bir kere; insan makinesini yaratan Allah’tır. Dolayısıyla onun en iyi şekilde çalışma usulünü de O bilir.
O insan ki, Yaratan’ın emrine uygun çalışırsa, yaratılış maksadına riâyet ettiğinden, kendisi için en iyi sonuç da ortaya çıkmış olacaktır. Bu ise, ebedî cennettir.
Ama buna uygun hareket etmeyecek olursa, onun için yukarıdaki âyet-i kerîmenin devamı gündeme gelecektir:
“Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.” (95 Tin 5)
İşte böyle bir insan nîmetlerden sorguya çekilecek ve büyük bir acıya da müstehak olacaktır. Bu manâda bir âyet-i kerîme şöyledir:
“Ey insan ve cin toplulukları! Sizin de hesabınızı ele alacağız.” (55 Rahmân 31)
Tabii ki yaşayışı yaratılış maksadına uygun olan insanın hesabı kolay, sonucu da güzel olacağı için, onun durumu sevinç verecektir. Zira o;
“Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yarattım,” (51 Zariyat 56) ayetinin sırrınca yaşamış ve emeğinin karşılığını da almıştır. Asıl mesele onun zıddınca yaşayanların halidir ki, o çok acıklıdır. Buna dair âyet-i kerîme ve hadis-i şerifler pek çoktur. Ama genel manâda nimetlerden hesaba çekileceğini dile getiren şu âyeti zikredelim:
“Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.”(102 Tekâsür 8)
Bu manânın dile getirildiği bir hadis-i şerif şöyledir:
Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.v.) bir gün (veya gece mûtad olmayan bir saatte) mescide geldi. Orada Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.a.)’e rastladı. Onlara (bu saatte) niye geldiklerini sordu.
“Bizi evden çıkaran açlıktır!” dediler. Rasûlullah da:
“Beni de evden çıkaran açlıktan başka bir şey değil!” buyurdu. Hep berâber Ebu’l-Heysem İbnu’l-Teyhân’a gittiler. O, onlar için arpadan ekmek yapılmasını emretti. Ekmek yapıldı. Sonra kalkıp koyun kesti. Yanlarında bir hurma ağacında asılı olan tatlı suyu indirdi. Derken yemek geldi, yediler ve o sudan içtiler. Rasûlullah (s.a.v.):
“Şu günün nimetinden (Kıyamet günü) hesap sorulacak! (Açlık sizi evinizden) çıkardı. Bu nimetlere nail olduktan sonra dönüyorsunuz!” buyurdu.” (Müslim, eşribe 140; Muvatta, sıfatu’n nebi 28; Tirmizî, zühd 39.)
İşte hesap. Rabbimiz bizlere bunun şuurunu nasip eylesin. Açlar, yoksullar ve yokluk çeken nice kardeşlerimiz var dünyada. Rabbimiz bizleri onlara da aracı kılsın.