Flört yangını kitabı (8)
Ne bulursam, nerede bulursam alayım yiyeyim - içeyim düşüncesi ve duygusu, o insanı başkalarının malına ve mülküne el uzatmaya götürmüş, hırsızlık, dolandırıcılık, kap kaçlık gibi haksız davranışların toplumda yer bulmasını sağlamıştır. Bu arada malı ve mülkü gasp edilen insanların hakları ile çektiği sıkıntılar hiç düşünülmemiştir.
Adına sevgi ve aşk denilen hislerine, karşı cinse duyduğu şehvetinin tatminine meşru gayri meşru (zina ve fuhuş) demeden saldıranlar, başkasının ırz ve namusuna zarar getirmiş, bir gün de aynı şey benim başıma gelir diye düşünülmemiştir.
Nikâh, insan için en önemli kurallardan biridir. Nikâhsız birliktelik sadece hayvanlara aittir.
Bu örneklerde insan kendini ne kadar medeni olarak sayarsa saysın, sanki bir hayvan gibi davranmış, hatta ayette belirtildiği gibi “Belhum adal - hayvandan daha aşağı” bir konumda düşmüştür.
Bu haksız istekler sistemleştirilince de karşımıza Kapitalizm (sağcılık) ve Komünizm (solculuk) gibi sistemler çıkmıştır.
Hâlbuki insanı hayvandan en önemli yönü, bir doğru (hak) takım kuralları isteyerek kabul etmesi, kendi başkalarının haklarına tecavüz etmezken, başkalarının da kendi haklarını çiğnemesini önlemektedir.
Yaratıcı insanoğlunda yarattığı duyguların ve düşünceler ile bunlara bağlı davranışların o insana, çevresine ve bütün insanlığa fayda getirmesini sağlamış ve bir takım kurallarla tahdit (sınırlama) altına almıştır. Bunda da dinimizin “Haram (yasak) ve helalleri(serbest)” kuralları ortaya çıkmıştır.
Başkasının malını, parasını onun isteği dışında almak haram kılınırken, çalışarak veya hizmet üreterek başkasının külfetini azaltmak suretiyle para almak helal kılınmış ve hatta teşvik edilmiştir.
İnsana iki şehvet (aşırı istek) verilmiştir. Bunlar;
- Yeme – içme şehveti Kuralsız tatmin, haksızlıkları getirir.
- Karşı cinse duyulan şehveti Kuralsız tatmin, fuhuş ve zinayı getirir.
Bunların insana verilmesinde ki iki gaye (amaç) ise insanın hayatının yaşayarak hayatını devam ettirebilmesi ve insanın soyunu devam ettirebilmesi içindir.
Bu duygular verilmemiş olsaydı kim, para kazanmak, ihtiyaçlarını temin etmek, onları yemek veya içecek olarak hazırlamak, bulaşıkları yıkamak gibi takım külfetlerin altına girerdi ki… Diğeri ise kendi dışında bir insanın (eşi dahi olsa) nazını, kaprislerini çekmek, çocuk sahibi olmak, onu büyütmek, sıkıntılarına katlanmak gibi bir takım eziyetlere katlansın ki… Ana olsun baba olsun bir evladın yetiştirilmesinde çekilen sıkıntılar açıkça ortadadır.
İşte bütün bu sıkıntılara katlanılmasının en önemli sebebi insanlar arasında oluşan, sevgi ile insanın o esnada taşıdığı şehveti sebebiyledir.
Bu şehvetler kurallara bağlandığında faydaları sayılamayacak kadar, kurallara bağlanamadığı takdirde ise zararları sayılamayacak kadar çoktur.
Yuva kurmak – dost hayatı yaşamak, nikâhlı birliktelik – zina yapmak, evlat sahibi olmak – çocuk yerine köpek beslemek, evine ve eşine sahip çıkmak – evini ve eşini kıskanmamak, başkalarına peşkeş çekmek… gibi hareketler kurallara uymak veya kuralsız davranışlar içerisinde yaşamaktan meydana gelen iyi ve çirkin hareketlerdir.
ZAMANIMIZDA AİLE YAPIMIZ
Uygulanan bir metodun iyi veya kötü olduğunun en önemli işareti, onun sonucunun iyi ve kötü olmasına bağlıdır.
“Bekârlarınızı evlendirin…” hükmünün bir uygulaması olarak kurduğum “Yuvamız Evlendirme Bürosu” çalışmalarında da gördüm ki, evlendikten 4 ay sonra, hatta 3 ay sonra boşanmış kızlarımız var. Bu hâl bir felaketin ilanı değil de, nedir?
Buyurun elime geçen bir istatistikî bilgiyi sizinle paylaşalım.