İnsan kalabilmek ne zor.
Modern dünyanın karmaşık ve zorlayıcı şartları içinde insanın öz değerlerini, vicdanını, merhametini ve ahlaki duruşunu korumanın ne kadar zor olduğunu yaşayarak öğreniyoruz. İnsan kalabilmek bireyin hem dış etkenler hem de içsel mücadeleler karşısında insan olma sorumluluğunu sürdürmesi mücadelesinin adıdır.
İnsan olmanın getirdiği değerler, sevgi, merhamet, adalet, dürüstlük ve empati gibi evrensel niteliklerdir. Ancak, günümüz dünyasında insanlar bencil, etrafına karşı duyarsız ve kendi istekleri doğrultusunda her şeyi yapabilecek kadar hırslı durumdalar. Gelişmiş olan toplulukların yapmış oldukları sömürgeler, zulme destek olmaları bunlara birer örnektir.
Maddi hırsları ve kazançları için yapmayacakları şey yok.
Maddi kazanç ve başarı hırsı, çoğu zaman insanları birbirine yabancılaştırabilir. İnsanlar daha fazla kazanma ve tüketme arzusuyla, ahlaki değerleri göz ardı edebilir ve kendi çıkarları uğruna başkalarına zarar verebilir. Bu süreçte, insan kalabilmek yani vicdanı ve merhameti koruyabilmek oldukça zordur.
Savaşlar, ekonomik eşitsizlikler, çevre krizleri ve adaletsizlikler gibi büyük toplumsal sorunlar, bireyin insan kalma çabasını daha da zorlaştırır. Böyle durumlarda kişi, zorluklar karşısında sabrını ve insani değerlerini korumakta güçlük çekebilir. Müslümanlar için bu bir kazanç vesilesi olur. Çünkü Ayet-i Kerime’de Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153.)
“Sabır, insanı ruhen olgunlaştırır, geliştirir ve güçlendirir. Namaz ise, Allah’a kulluğun, teslimiyetin ve nimetlere şükrün en yüksek ifade biçimi ve aktif, düzenli bir hayatın göstergesidir. Âyette zorluklar karşısında insanı hem ruhen hem de dış hayatta güçlü kılacak iki temel ögeden yararlanmamız tavsiye edilmektedir.”
Dijital çağda, sosyal medyanın ve teknolojinin etkisiyle insanlar daha yüzeysel ve mekanik ilişkiler kurmaya meyilli hale geldiler. Dijital dünyadaki sahte kimlikler, samimiyeti ve derin insan ilişkilerini zedeledi. Gerçek anlamda empati kurmak, duyarlılık göstermek zorlaştı.
Modern hayatın getirdiği bireyselcilik, insanları yalnızlaştırdı ve hisleri sahteleştirdi. Sadelik ve tevazunun yerini gösteriş ve kibir aldı. Hal böyle olunca insanların başkalarıyla bağ kurma yetenekleri köreldi. Empati, fedakarlık ve karşılıklı destek gibi insani özellikler, bencillik ve bireysel kazanç arayışı nedeniyle ikinci plana atıldı.
İnsanın kendi iç dünyasında verdiği savaşlar, kibir, öfke, hırs ve korku gibi duygularla başa çıkma mücadelesi de insan kalmayı zorlaştıran unsurlar arasında. Bu duygularla mücadele etmek, kişinin insani değerlerini koruma gayreti içinde kalmasını daha da karmaşık hale getirebilir.
Rabbimiz bizleri insan olarak yarattı. Bizlerin yanlışa düşmemesi için kılavuzlar gönderdi. Bu kılavuzlara uyanlar hem insan kaldılar hem de kazanan tarafta oldular.
Her ne zorlukla karşılaşırsak karşılaşalım insan ahlaki duruşunu, vicdanını ve merhametini koruma mücadelesine girmelidir. İnsani değerleri korumak için öz disiplin, ahlaki ilkelere bağlılık ve bilinçli bir yaşam tarzı gerekir. Bu, belki de insan olmanın en büyük sınavlarından biridir.
Mevla bizi insan eyleye…