İnsan bilmediği bir şehre giderken biraz tedirgin ve ürkek olabiliyor.
İnsanın bilmediğine karşı yabancı olması ve bilmediğini beklemesi hep tuhaf olmamış mıdır? Mesela ölümü bilmeyiz ve onu bekleriz ve bir gün gelir. Kaderi bilmeyiz, başımıza nelerin geleceğini hiç bir şekilde kestiremeyiz. Seçimlerimiz ve gayretimiz her ne kadar kaderimizi belirlese de, irade bazen olur ki zihnimizde bir hiç hükmündedir. Çünkü ne kadar gayret edip ne kadar çabalasan ve tercihlerini doğru yapmaya çalışsan da hayatta öyle garip hadiseler cereyan eder ki neye uğradığını şaşırırsın. Kula irade nispet etmek de neyin nesi!, diye düşünürüm bazen. Fakat içinde bulunduğum an iradeyi bana tahsis ettiğinden bu fikrim kaybolur. Zaman her zaman ilgimi çeken bir mefhumdur. Anlamlandırması bir o kadar zor ve karmaşıktır.
Karmaşık olan bir diğer şey ise insandır. Onun duyguları, arzuları, beklentileri, özlemleri... Zaten insanı bir anlayabilsek çoğu meseleyi çözmüş olacağız, öyle değil mi? Onun için halife, onun için nankör, onun için unutkan, onun için iki ayaklı düşünür, gülen gibi bir çok tanım vardır. Siz bunların hangisine dahilsiniz? Belkide hepsinden birazcık içine almıştır insan.
Onun içinde kötülüğe temayül de iyiliğe eğilim de var. Ne var ki kötülük gören kötülük, iyilik gören iyilik gösterir. İçine konulmuş mürekkebin rengini yansıtan kalem gibi, insan da içine sızdırılan, yerleştirilen duyguları dışarıya taşır.
Nedir bu öfke ve kızgınlığın, merhamet ve sevgi görmedin mi? Nedir bu içindeki nefret ve küslük, sevgi ve merhamet görmedin mi? Nedir bu vefasızlık ve nankörlüğün, merhamet ve sevgi görmedin mi? Sanki sevgi ve merhamet tek bir renkti de, geri kalan diğer bütün duygular ondan alınmış farklı farklı renklerdi.
Her şeyin bir ismi ve tanımı olmak durumundadır. İnsanın da bir ismi bir de tanımı vardır. Aynı şekilde kelimeler zihnimizde nesneyi belirler. Masa denince üç ya da dört ayaklı üzerine bir şeyler konulacak bir eşya zihnimizde belirir. Kelimeler ayrı ayrı bizim zihnimizde o şeyi şekillendirir. Kelimelerin olmadığı ve eşyaların nesnelerin şekillenmediği bir dünyada şüphesiz kimse birbiriyle anlaşamaz ve dil diye bir mefhum olmazdı. Kelimeler düşünüldüğünde o kadar ilginçtir ki, başı önü arkası incelemeye değerdir. Allah Hz. Adem'e isimleri öğretti ve meleklere üstünlüğünü Hz. Adem isimleri ögrenmesiyle ispat etti. Bu yüzden lisan öğrenmek ilim bahsinde başlarda yer alır. Bir nesnenin değişik isimlerle değişik dillerde telaffuzu ilginç olduğu gibi, ortak dillerden türeyen kelimelerin değişimi de bir o kadar ilginçtir. Yukarıdaki duygular gibi sanki kelime ve söz de bir tek idi de diğer bütün kelime ve sözler ondan türedi.
Sözün özü her şey bir tek idi de, bütün diğer her şey ondan türedi.