İnşaat, yapı, yapım olarak tarif edilebilir. İnşaat faaliyetleri, üretime dönük tesis, altyapı tesisi, ticarethane ve mesken gibi sahaları kapsar. Ekonomik ve sosyal yapı ile yakından ilgilidir. Bir ülkede insanların yerleşimi önemlidir. Plânsız yerleşime sahip toplumlarda, göç ve sair gibi sebeplerle inşaat faaliyetleri alanında değişik problemler ortaya çıkar. Böylesi durumlarda belirli bölgeler de mülke karşı talep olmazken, bazı bölgelerde mesken, arsa vs. mülk değeri aşırı derecede yüksek fiyatlarla alıcı bulur. Bu ise sosyal problemlere sebep olur.
Türkiye’de 1970’lerden sonra inşaat piyasasında bir canlılık görülmüştür. Özellikle yurt dışında çalışan işçiler, daire ve dükkan sahibi olabilmek için 1970-1979 döneminde adeta bir yarışa girmişlerdir. Bu piyasada, talebin yüksek oluşu nedeniyle, çoğu firmalar inşaat yapımına yönelmiştir. Buna paralel olarak inşaat malzemeleri üretiminde de artışlar görülmüştür. Ancak 1980’de bir krizle karşı karşıya kalınmıştır. Hatta bu dönemde iflas eden müteahhitler bile olmuştur. Birkaç yıl krizli dönemden sonra 1984 yılında hükümet desteği ile yapı kooperatiflerinin mesken yapımında bir yarışa girmeleriyle, yapılaşmada bir yoğunluk görülmüştür. Talebin genişlemesi müteahhitlerin de girişimleri ile 1984-1987 döneminde inşaat piyasası yine bir canlılık dönemi yaşamıştır. Fakat 1988 yılında yine bir duraklama dönemine girilmiştir.
Türkiye’de enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde, inşaat piyasasının krize girdiği görülmüştür. Dikkat edilecek olursa, 1980 ve 1988 yılları enflasyonu yüksek düzeylerde seyretmiş olup, inşaat piyasasında bu yıllarda bir bunalım dönemi yaşanmıştır.
Enflasyon dönemlerinde düşük gelir grupları mesken vs. gibi alanlara para ayırma imkânından yoksun kalmaktadırlar. Çünkü enflasyon dönemlerinde inşaat maliyetleri sürekli olarak artmakta olup, alım gücünü etkilemektedir. 1989 yılının ilk dokuz ayında, inşaat maliyetleri % 49,2 oranında artmıştır. Böylesi hızlı bir maliyet artışı ile inşaat piyasasının istenen düzeyde istikrar bulması mümkün değildir.
İnşaat piyasasındaki maliyet artışları kısa aralıklarla yükselirken, gelişme hızının ise tersi istikamette olduğu görülmektedir. İnşaat sektöründe 1989 yılı gelişme hızı % 2,2 olmuştur.
İnşaat piyasasının duraklama veya gerileme göstermesi, diğer sektörlerdeki gelişme hızını da etkilemektedir. Hatta inşaat sektörünün gerileme göstermesi ile kalkınma hızının düştüğü görülmektedir. 1989 kalkınma hızının % 1,1 oranına düşmesi bunun açık misâlidir. Ayrıca inşaat piyasasının krizli dönemlerinde, istihdam da büyük daralmalar meydana gelerek, işsizlik yoğunluk kazanmaktadır. İnşaat piyasasında faaliyet gösteren firmalar, duraklama dönemlerinde, işçi sayılarını azaltma yoluna başvurmaktadırlar. Böylesi dönemlerde, bilhassa mevsimlik olarak bu piyasada çalışmayı meslek edinen kesimlerin tamamen işsiz kaldıkları görülür.
Türkiye, kalkınmakta olan bir ülkedir. Ekonominin motoru ise inşaat sektörüdür. Bu nedenle inşaat sektörünün durgunluk göstermesi halinde geçimini bu yoldan elde eden fertlerin gelirlerinde meydana gelecek azalma, diğer iş kollarına menfi yönde etki yapar. Böylesi bir olumsuzluk genel ekonomik yapıyı çıkmazlara sürükler.
Türkiye’de küçük yerleşim birimlerinden, büyük şehirlere doğru akın eden bir göç olayı vardır. Köyler de, gelir imkânları düşük olan ve işsizlikle karşı karşıya bulunan çoğu insanlar, bir iş bulurum düşüncesiyle şehirlere hücum etmişlerdir. Köydeki evini, hatta var olan bazı imkânlarını dahi terk ederek şehirlere büyük umutlarla koşmuşlardır. Böylesi bir hareket karşısında zamanında tedbirlerin alınmaması, devletin olduğu gibi, göç eden vatandaşları da problemlerle karşı karşıya bırakmıştır. Bu problemlerin başında mesken ve altyapı gelir.
Eğer hükümetler zamanında tedbir alıp, bölgesel ve orta büyüklüklerdeki yerleşim birimlerinde iş imkânlarını artırıcı tesisler kurup, sosyal ağırlıklı yatırımlara gitmiş olsalardı, şehirlere olan göç akınını bir nebze önlemiş olurlardı. Ne yazık ki bu konuda ciddi tedbirlerin alındığını söylemek mümkün değildir. Çözüm olabilecek tedbirler zamanında alınmadığı için, şehirlerde her yıl yüzlerce, mesken yapılmasına rağmen, ev ve kira problemi büyük bir çıkmaz içindedir. Çünkü plânsız yapılaşma ve nüfusun belirli yerlerde yoğunluk kazanması, inşaat piyasasının istikrarını bozduğu gibi, kiraların da yükselmesine sebep olmaktadır. Mesken meselesinin çözümü için öncelikle küçük yerleşim birimlerinden, şehirlere olan göçün önlenmesi gerekir.
Bu konuda Başbakanlık bünyesinde bulunan Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından taksitle evler yapılarak büyük bir mesken açığı kapatılmaktadır. TOKİ tarafından şehirlerde ve büyük ilçelerde meskenler yapılırken, köylere ve beldelere yönelik mesken yapımına da geçilmelidir. Köyler, gerek TOKİ gerekse halkın kendi çabaları ile “güzel köy ve güzel mesken projeleri” ile güzelleştirilmelidir. Ekonominin motoru inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü sürekli olarak canlı tutulmalıdır.
Türkiye’de enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde, inşaat piyasasının krize girdiği görülmüştür. Dikkat edilecek olursa, 1980 ve 1988 yılları enflasyonu yüksek düzeylerde seyretmiş olup, inşaat piyasasında bu yıllarda bir bunalım dönemi yaşanmıştır.
Enflasyon dönemlerinde düşük gelir grupları mesken vs. gibi alanlara para ayırma imkânından yoksun kalmaktadırlar. Çünkü enflasyon dönemlerinde inşaat maliyetleri sürekli olarak artmakta olup, alım gücünü etkilemektedir. 1989 yılının ilk dokuz ayında, inşaat maliyetleri % 49,2 oranında artmıştır. Böylesi hızlı bir maliyet artışı ile inşaat piyasasının istenen düzeyde istikrar bulması mümkün değildir.
İnşaat piyasasındaki maliyet artışları kısa aralıklarla yükselirken, gelişme hızının ise tersi istikamette olduğu görülmektedir. İnşaat sektöründe 1989 yılı gelişme hızı % 2,2 olmuştur.
İnşaat piyasasının duraklama veya gerileme göstermesi, diğer sektörlerdeki gelişme hızını da etkilemektedir. Hatta inşaat sektörünün gerileme göstermesi ile kalkınma hızının düştüğü görülmektedir. 1989 kalkınma hızının % 1,1 oranına düşmesi bunun açık misâlidir. Ayrıca inşaat piyasasının krizli dönemlerinde, istihdam da büyük daralmalar meydana gelerek, işsizlik yoğunluk kazanmaktadır. İnşaat piyasasında faaliyet gösteren firmalar, duraklama dönemlerinde, işçi sayılarını azaltma yoluna başvurmaktadırlar. Böylesi dönemlerde, bilhassa mevsimlik olarak bu piyasada çalışmayı meslek edinen kesimlerin tamamen işsiz kaldıkları görülür.
Türkiye, kalkınmakta olan bir ülkedir. Ekonominin motoru ise inşaat sektörüdür. Bu nedenle inşaat sektörünün durgunluk göstermesi halinde geçimini bu yoldan elde eden fertlerin gelirlerinde meydana gelecek azalma, diğer iş kollarına menfi yönde etki yapar. Böylesi bir olumsuzluk genel ekonomik yapıyı çıkmazlara sürükler.
Türkiye’de küçük yerleşim birimlerinden, büyük şehirlere doğru akın eden bir göç olayı vardır. Köyler de, gelir imkânları düşük olan ve işsizlikle karşı karşıya bulunan çoğu insanlar, bir iş bulurum düşüncesiyle şehirlere hücum etmişlerdir. Köydeki evini, hatta var olan bazı imkânlarını dahi terk ederek şehirlere büyük umutlarla koşmuşlardır. Böylesi bir hareket karşısında zamanında tedbirlerin alınmaması, devletin olduğu gibi, göç eden vatandaşları da problemlerle karşı karşıya bırakmıştır. Bu problemlerin başında mesken ve altyapı gelir.
Eğer hükümetler zamanında tedbir alıp, bölgesel ve orta büyüklüklerdeki yerleşim birimlerinde iş imkânlarını artırıcı tesisler kurup, sosyal ağırlıklı yatırımlara gitmiş olsalardı, şehirlere olan göç akınını bir nebze önlemiş olurlardı. Ne yazık ki bu konuda ciddi tedbirlerin alındığını söylemek mümkün değildir. Çözüm olabilecek tedbirler zamanında alınmadığı için, şehirlerde her yıl yüzlerce, mesken yapılmasına rağmen, ev ve kira problemi büyük bir çıkmaz içindedir. Çünkü plânsız yapılaşma ve nüfusun belirli yerlerde yoğunluk kazanması, inşaat piyasasının istikrarını bozduğu gibi, kiraların da yükselmesine sebep olmaktadır. Mesken meselesinin çözümü için öncelikle küçük yerleşim birimlerinden, şehirlere olan göçün önlenmesi gerekir.
Bu konuda Başbakanlık bünyesinde bulunan Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından taksitle evler yapılarak büyük bir mesken açığı kapatılmaktadır. TOKİ tarafından şehirlerde ve büyük ilçelerde meskenler yapılırken, köylere ve beldelere yönelik mesken yapımına da geçilmelidir. Köyler, gerek TOKİ gerekse halkın kendi çabaları ile “güzel köy ve güzel mesken projeleri” ile güzelleştirilmelidir. Ekonominin motoru inşaat sektörüdür. İnşaat sektörü sürekli olarak canlı tutulmalıdır.