Post modern kültürün etkisine giren Müslümanlar son 100 yılda avrupalılaşma, modernleşme derken gerek birey olarak gerekse da aile ve hatta toplum olarak en basit fizyolojik ihtiyaçlarından en gereksiz ihtiyaçlarını karşılanmaya kadar bir yaman savrulma içine düşmüşler veya daha doğrusu düşürülmüşlerdir.
Bu yeni hal salt kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaya dönük bir hayat tarzından sembolik özellikli bir hayat tarzına dönüş anlamına gelmektedir.
Çünkü çok kısa bir zaman öncesine kadar sadece en gerekli insani yani fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için çalışan, gayret sarf eden insanlar şimdilerde ihtiyaçların karşılanmasının ötesinde aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçların da karşılanmış olmasına önem vermeye başlamışlardır.
Günümüz tüketim olgusunda yaşanan bu değişim, satın alındığı söylenen ihtiyaç maddelerinin gerçek ihtiyaç olmaktan ziyade sembolik özelliklerinin öne çıkmasına sebep olmuştur.
Gıda ihtiyaçlarından ev ve araba ihtiyaçlarının belirlenmesine küresel kapitalist pazarlama kurumlarının düzenlediği tuzaklara düşürülen insanlar satın aldıkları veya satın almak istedikleri mal ve hizmetlerin sembolik özelliklerin öne çıkmış olmasına dikkat etmektedirler.
İnsanlar arasında toplumda sembolik özellikleri öne çıkarılmış olan mal ve hizmetlerde fonksiyonel özelliklerin aranmasından daha çok gösterişe yönelik olarak alınan mal ve hizmetler direkt veya dolaylı olarak marka tercihlerinin de ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Türkiye’nin bilerek içine düşürüldüğü tüketim toplumu olma handikabının uygulaması olarak daha çocukların doğumundan itibaren insanların gerçek fiziksel olmayan ihtiyaçlarını gidermek için yaptıkları tüketimlerin, gösteriş amaçlı tüketim veya sembolik tüketim olarak gerçekleşmesi kişisel gereksiz giderler yanında çoğu ithal mal olması nedeniyle ülke kaynaklarının da heba olmasına neden olmaktadır.
Gelişme, modernleşme ve çağdaş dünyaya ayak uydurma gibi bir takım ambalajlarla oluşturulan tüketim kültürü ve tüketim toplumu ile beraber tüketim, insanların sadece gerçek fiziksel ihtiyaçlarını karşıladıkları bir süreç yerine başkalarından geri kalmamak gibi başı sonu belli olmayan bir girdap haline gelmiş durumdadır.
Bu yeni tüketim toplumunda anne ve babalar çoğunlukla kendi toplumlarının genel kültür, ahlak ve geleneklerine aykırı davranmayı da normal kabul etmeye başlamışlardır.
Her fırsatta yeni normalleşme diye ortaya atılan kavram maalesef kültür ve ahlak erozyonuna sebep olmuş, ailelerin pek çoğunda sadece “Biz görmedik çocuğumuz görsün veya geçmişte herkes yaptı biz yapmadık ta ne oldu?” türünden savrulmalara sebep olmakla kalmamış aynı zamanda tüketim kültürünün getirdiği israf ekonomisinin gönüllü köleleri oluvermişlerdir.
Yeni tüketim başıboşluğunun gençler arasında daha yaygın olduğu savunmasının arkasına sığınan orta yaş gurubunda yer alan insanlar ise, kendilerinden daha üst gelir gurubunda yer alan eş dost akraba ve çevrelerinden geri kalmamak için gösterişe dönük tüketim eğilimi içine girmişlerdir.
Genç ve orta yaş erkeklerin üst gelir gurubu yaşantısına olan özentisi kısa sürede ev halkına sirayet etmiş ve eş ve çocukların da marka hastalıklarına yakalanması kaçınılmaz olmuştur.
Söz buraya gelmişken özellikle öğrencilik yıllarında orta gelir grubundaki ailelerin başörtüsüne sahip çıkan genç kızlarının öğrenim sonrasında çalışma hayatına atıldıkları yaşlarında orta gelir grubunda geçen günlerin acısını çıkarırcasına vahşi kapitalizmin istediği genç tüketiciler oluvermeleri çok manidardır.
Toplum içindeki statüsünü değiştirmek veya geçmişte yaşadığı mütedeyyin hayattan kurtulmak isteyen Müslümanların geçmişleri ile hesaplaşırcasına giriştikleri çağdaşlaşma davranışları aynı zamanda hayatlarında belki hiç bir zaman sahip olamayacakları insani ve ahlaki benliğe de sahip olamadıklarının ispatıdır.
Toplumda kendilerinden daha üst katmanda yer alan kişilerle benlik imajı uyumunun kişisel giyim kuşam, araba veya ikamet edilen korunaklı, güvenlikli sitelerle elde edilebileceğini zanneden az gelişmiş ülkenin az gelişmiş bireyleri elinde satın alma kavramının bile değiştiğini görmekteyiz.
Kabul edilmek için can attığı siyaset ve kültür ortamlara giremese bile, tükettiği etiketli mal ve hizmetler ile yaptığı gösterişler sonucunda elde edebildiği tek şey belki de sadece kendisinin psikolojik tatmini olmuştur.
Toplumla birlikte gelişmek ve büyümek yerine salt kendisinin ilerlemesini ve büyümesini hedefleyen insanların elinde alışverişleri sonucunda çoğunlukla kendileri için daha fazla gelir kaybına sebep olan bir takım marka sadakatlerinden başka bir şey de kalmamıştır.
Geçmişten günümüze üretimi artırmadan sadece tüketimi artırmaya dönük ve çoğunlukla ithalata dayalı tüketim hayatında yaşanan gelişmeler her ne kadar ortaya ürün çeşitliliğini ortaya çıkarma gibi bir olguya sebep olmuş ise de, sonuçta pek çok tüketici tükettikleri ürünler ile aslında sadece kendilerini tükettiklerini itiraf etmeye başlamışlardır.
Vahşi kapitalist düzeni ayakta tutmak için gönüllü ücretli köle haline getirilen marka ve imaj düşkünü insanlar aslında inançlarını yıkarak yerine imajlarını ikame etmeye çalıştıklarını eninde sonunda anlayacaklardır.
FARKINDA MISINIZ?
Tevekkül;
Yüce Allah'a en iyi şekilde sığınıp,
Samimi bir şekilde, O'na muhtaç olmaktır!
Atâullah El İskenderî (ks) …