İnsan hayâtını, dünyâdayken kendi elleriyle yazdığı bir kitap gibi düşünürsek her insan kendi kitabını dünyâda kendi yazıyor. Kitabın içeriği de önemli tabi. Neler var acaba kitapta? Güzel doğru faydalı bilgiler mi? Yoksa zararlı, boş, yararsız, kötü şeyler mi yazılı? Doğru ve güzel şeyleri insan okurken keyiflenir, zevk alır, mutlu olur ama çirkin şeylerin yazıldığı kitapları ise insan okumak istemez. Yüzüne bakmaz, sevmez Tıpkı bunun gibi hesap günü kötü amellerimizi görmek istemeyeceğiz. Hatta böyle bir şeyi yaptığımıza bile inanmayacağız. Ve o zamâna kadar kaydedilenler tastamam bize gösterilecek, ‘oku kitabını’ denilecek. İşte delili ayetler: “ İşte bu aleyhinize gerçeği dile getirecek (hazırlattığımız amel) kitabımızdır. Zira Biz neler yapıyor idiyseniz (meleklerimize) görüntülerinizi aldırıyor; tescillerini yaptırıyorduk.” (Câsiye 29). Ve yine “Sizin üzerinizde hakiki bekçiler,(amel ve hareketlerinizi Allah katında her an gözeten) çok şerefli yazıcı melekler vardır. Onlar ne yapıyorsanız onu bilirler.” (İnfitar, 10)
Âhiret hayâtı adına anlatılan olumlu, olumsuz tüm gerçekler sanki bizlere çok uzun bir târihte olacak şeyler gibi görünüyor. Halbuki ömür kısa sermâye gün gün tükeniyor. Takvim yaprakları tek tek bitiyor. İnsan her nefes alışta akıbetine doğru yol alıyor. Göz açıp kapayıncaya kadar çabucak geçen dünya günleri bizleri ebedi âhiret hayâtına taşıyacak. Eli boş gidilmez gidilecek yere. Pişman olmamak için dolu dolu amellerle gitmek gerek. Sermâyesini orada burada boşa harcayan iflâsın eşiğine gelmiş biri olmayı kim ister. Her imtihânın başlangıcı ve bitiş süresi vardır. Başarmak için imtihan süresini iyi değerlendirmek gerek. Her sözümüzün kaydediliyor her davranışımızın fotoğrafının çekildiğini hiç hatırdan çıkarmadan bu filmi daha sonra bana izletecekler diyerek dünyâda üzerimize biçilen rollerimizi iyi oynamamız icap ediyor. Çekilen filmin her bir karesi bize gösterildiğin de utanmayacağımız, üzülmeyeceğimiz bir şekilde olmalı. Hayat sona erip ölüm vâki olduğunda bizim için yeni bir hayat başlayacak. O hayâtın en çetin evresinde Rabbimiz tarafından hesâba çekildiğimizde daha açıkçası dünyâdaki başarı karnemiz önümüze konduğunda: “ Artık amel kitabı ortaya konmuştur. Günahkarları onun içindeki (görüntülerden, kayıtlardan) ötürü korkuya düşmüş görürsün. ‘Eyvah bize!’ Derler. ‘ Nedir bu kitaptaki (görüntüler ve tespit)ler? Küçük büyük her bir ameli ayrıntılarıyla ortaya koymuş.’ Onlar bütün yaptıklarını amel defterinde hazır bulmuşlardır. (Ey Peygamber!) Senin Rabbin hiçbir insana zulmetmez.”(Kehf, 49).
İnsanın, içinde ebediyen kalacağı sonsuz ahiret yurdunu kazanmak için dünya hayâtını doğru değerlendirmesi gerekiyor. İnsan dünyâda yaşadığı sürece mutlaka yüce Yaratıcı tarafından devamlı imtihana tâbi tutulmaktadır. Bu imtihanda insan gösterdiği çabayla puan kazanmaktadır. İnsan yaşarken çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp olgunlaşıp, eğitilmekte! Ayni zamanda birçok nimetle ve külfetle denenmekte! Kendisine yüklenen dini mükellefiyetlerle sorumlu tutulmakta ve kendisinden doğru, dürüst, helal dâiresinde bir hayat sürdürmesi istenmektedir. Bütün bu süreçlerde insan, imtihan edildiğinin farkındalığı bilinciyle hareket ederse neticede tükenmez kazançlar elde edebilir. Ama bunun tersi de mümkün. Bu bilinçten yoksun dünyânın gösterişine aldanan pek çok insan vardır ki bunlar imtihânı kaybetmiş, aldanmış kişilerdir. Onlar hakkında Kur’ân’ı Kerim’de : “ Kadınlara oğullara kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet, insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar dünya hayâtının metâıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır. De ki! Size onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allâh’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allâh’ın rızası vardır.’ Allah kullarını hakkıyla görendir.” (Ali İmran, 14-15).
Dünyâda ki imtihanlar çeşitlidir. Bazıları mal-mülk ile imtihan olurken, bazıları fakirlikle, bazıları sıhhatle, diğerleri hastalıkla, bazıları akraba-soy-sopla, bazıları da kimsesizlikle imtihan olur. Yâni dünyâda rahat yok herkes bir şeylerle imtihan oluyor. Herkesin imtihanı da farklı farklıdır. İnsanlar bir yandan imtihan olurken ayni zamanda başarılı yahut tembel bir öğrenci konumunda bulunurlar. Dünya bir imtihan salonudur. İmtihan süresince herkesin giyim kuşamı, ayakkabılarının kalitesi, kalemlerinin güzelliği o kadar önem arz etmez. Veya ön sırada mı oturmuş, arka sırada mı yahut doktor mu olmuş çöpçü mü? Bunlar imtihanda bir önem arz etmez. Önemli olan imtihânı başarıyla vermektir. Soruları doğru cevaplayabilmek önemlidir. Dünyâdaki imtihanlarda insanların birbirine yardım etmeleri hatta kopya çekmeleri mümkün. Başka insanların doğrularını, iyi davranışlarını bu dünyâ hayâtında kopya çekebilir kendi hayâtınıza koyabilirsiniz. Bunda bir beis yok. Bu doğru insanların başında Peygamber aleyhissalâtu vesselam ve O’nun izinden gelen Allah dostları âlimler, ârifler gelir. İşte o insanların doğrularını, iyi alışkanlıklarını alıp kopyalayıp kendinizde uygulayabilirsiniz. Bu husustaki taklit kişiye fayda sağlar.
İmtihan olunan sürede kimsenin kimseye müdâhalesi olmaz. Herkes kendi hür irâdesiyle serbestçe soruları cevaplar. Yâni bu şu demektir, her kul kendi özgür irâdesiyle âhiret kağıdını kimsenin müdâhalesi olmadan kendisi doldurur. Ayrıca âhiret imtihanında kulun bir de avantajı vardır. O da şudur, imtihana girecek tüm kullara(öğrencilere) ahret sınavının cevap anahtarı burada dağıtılmıştır. Doğru cevaplar, imtihan öncesi, dünyâdakilere Kur’ân-ı Kerim ve Peygamber vasıtasıyla bildirilmiştir. Yanlış cevaplar da belirtilmiştir. İnsanlara âdeta; ‘yanlışa sapma, kötü yola kayma, doğru yoldan ayrılma’ denmiştir. İşte bu doğrultuda kişiler özgür irâdeleriyle seçimlerini yaparlar. İnsan, dünyâda yaptığı doğru seçimlerin veya yanlış seçimlerin durumuna göre bir hayat tarzı geliştirir. Ancak geliştirilen bu hayâtın getirilerine ve götürülerine bir başka âlemde katlanmak durumu vardır. Bu durum hiç göz ardı edilmemelidir. Hayat öyle çabuk geçiyor ki. İnsan ne zaman doğmuş, ne zaman yıllar ve yaşlar ilerlemiş hayretler içinde kalıyor. ‘Bir varmış bir yokmuş dünyâsı’ derler ya işte aynen öyle. Ayrıca cevapları verilen bir imtihan da insana pek kolay gelir, öyle değil mi? İlk bakıldığında herkesin sınavı kazanacağı düşünülebilir. Zira size her şey önceden tek tek belirtilmiştir. Fakat yine de yanlışı işâretleyen bir sürü kişi çıkar. Bu seçimi yaparken doğruyu yanlış, yanlışı doğru gösteren çeldiriciler de bulunur. Bu çeldiriciler, yanıltıcılar, kandırıcılar nefis, şeytan ve dünyevi şeylerdir. İşte bunlara takılmadan doğruları işaretlemek hakikaten marifettir.
Âhiret imtihânında kulları üzerinde istediği gibi tasarruf yapma yetkisi yalnızca Allâhu Azûmüşşân’ındır. Her kulun imtihan çeşidi farklıdır. Kullara isâbet eden sınav çeşidini, türünü, imtihânın farklı durumlarını belirleyen Allah Azze ve Cel’dir. Yine kulların başına gelecek her türlü denemenin nasıl olacağı, nerede, ne zaman olacağını, ne kadar süreceğini tespit eden sâdece Cenâbı Hak’tır. Kulların imtihanlara itiraz etmeleri veya türünü kendilerinin seçme ve belirlemeleri mümkün değildir. İmtihânın teferruatlarına itiraz etmeleri câiz değildir bu durum onları dinden çıkarır. Ona düşen imtihânı kazanmak için var gücüyle çalışmaktır.
Dünyâ imtihânını kazanmak dileğiyle…
Âhiret hayâtı adına anlatılan olumlu, olumsuz tüm gerçekler sanki bizlere çok uzun bir târihte olacak şeyler gibi görünüyor. Halbuki ömür kısa sermâye gün gün tükeniyor. Takvim yaprakları tek tek bitiyor. İnsan her nefes alışta akıbetine doğru yol alıyor. Göz açıp kapayıncaya kadar çabucak geçen dünya günleri bizleri ebedi âhiret hayâtına taşıyacak. Eli boş gidilmez gidilecek yere. Pişman olmamak için dolu dolu amellerle gitmek gerek. Sermâyesini orada burada boşa harcayan iflâsın eşiğine gelmiş biri olmayı kim ister. Her imtihânın başlangıcı ve bitiş süresi vardır. Başarmak için imtihan süresini iyi değerlendirmek gerek. Her sözümüzün kaydediliyor her davranışımızın fotoğrafının çekildiğini hiç hatırdan çıkarmadan bu filmi daha sonra bana izletecekler diyerek dünyâda üzerimize biçilen rollerimizi iyi oynamamız icap ediyor. Çekilen filmin her bir karesi bize gösterildiğin de utanmayacağımız, üzülmeyeceğimiz bir şekilde olmalı. Hayat sona erip ölüm vâki olduğunda bizim için yeni bir hayat başlayacak. O hayâtın en çetin evresinde Rabbimiz tarafından hesâba çekildiğimizde daha açıkçası dünyâdaki başarı karnemiz önümüze konduğunda: “ Artık amel kitabı ortaya konmuştur. Günahkarları onun içindeki (görüntülerden, kayıtlardan) ötürü korkuya düşmüş görürsün. ‘Eyvah bize!’ Derler. ‘ Nedir bu kitaptaki (görüntüler ve tespit)ler? Küçük büyük her bir ameli ayrıntılarıyla ortaya koymuş.’ Onlar bütün yaptıklarını amel defterinde hazır bulmuşlardır. (Ey Peygamber!) Senin Rabbin hiçbir insana zulmetmez.”(Kehf, 49).
İnsanın, içinde ebediyen kalacağı sonsuz ahiret yurdunu kazanmak için dünya hayâtını doğru değerlendirmesi gerekiyor. İnsan dünyâda yaşadığı sürece mutlaka yüce Yaratıcı tarafından devamlı imtihana tâbi tutulmaktadır. Bu imtihanda insan gösterdiği çabayla puan kazanmaktadır. İnsan yaşarken çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp olgunlaşıp, eğitilmekte! Ayni zamanda birçok nimetle ve külfetle denenmekte! Kendisine yüklenen dini mükellefiyetlerle sorumlu tutulmakta ve kendisinden doğru, dürüst, helal dâiresinde bir hayat sürdürmesi istenmektedir. Bütün bu süreçlerde insan, imtihan edildiğinin farkındalığı bilinciyle hareket ederse neticede tükenmez kazançlar elde edebilir. Ama bunun tersi de mümkün. Bu bilinçten yoksun dünyânın gösterişine aldanan pek çok insan vardır ki bunlar imtihânı kaybetmiş, aldanmış kişilerdir. Onlar hakkında Kur’ân’ı Kerim’de : “ Kadınlara oğullara kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet, insanlara süslü ve çekici kılındı. Bunlar dünya hayâtının metâıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır. De ki! Size onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allâh’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allâh’ın rızası vardır.’ Allah kullarını hakkıyla görendir.” (Ali İmran, 14-15).
Dünyâda ki imtihanlar çeşitlidir. Bazıları mal-mülk ile imtihan olurken, bazıları fakirlikle, bazıları sıhhatle, diğerleri hastalıkla, bazıları akraba-soy-sopla, bazıları da kimsesizlikle imtihan olur. Yâni dünyâda rahat yok herkes bir şeylerle imtihan oluyor. Herkesin imtihanı da farklı farklıdır. İnsanlar bir yandan imtihan olurken ayni zamanda başarılı yahut tembel bir öğrenci konumunda bulunurlar. Dünya bir imtihan salonudur. İmtihan süresince herkesin giyim kuşamı, ayakkabılarının kalitesi, kalemlerinin güzelliği o kadar önem arz etmez. Veya ön sırada mı oturmuş, arka sırada mı yahut doktor mu olmuş çöpçü mü? Bunlar imtihanda bir önem arz etmez. Önemli olan imtihânı başarıyla vermektir. Soruları doğru cevaplayabilmek önemlidir. Dünyâdaki imtihanlarda insanların birbirine yardım etmeleri hatta kopya çekmeleri mümkün. Başka insanların doğrularını, iyi davranışlarını bu dünyâ hayâtında kopya çekebilir kendi hayâtınıza koyabilirsiniz. Bunda bir beis yok. Bu doğru insanların başında Peygamber aleyhissalâtu vesselam ve O’nun izinden gelen Allah dostları âlimler, ârifler gelir. İşte o insanların doğrularını, iyi alışkanlıklarını alıp kopyalayıp kendinizde uygulayabilirsiniz. Bu husustaki taklit kişiye fayda sağlar.
İmtihan olunan sürede kimsenin kimseye müdâhalesi olmaz. Herkes kendi hür irâdesiyle serbestçe soruları cevaplar. Yâni bu şu demektir, her kul kendi özgür irâdesiyle âhiret kağıdını kimsenin müdâhalesi olmadan kendisi doldurur. Ayrıca âhiret imtihanında kulun bir de avantajı vardır. O da şudur, imtihana girecek tüm kullara(öğrencilere) ahret sınavının cevap anahtarı burada dağıtılmıştır. Doğru cevaplar, imtihan öncesi, dünyâdakilere Kur’ân-ı Kerim ve Peygamber vasıtasıyla bildirilmiştir. Yanlış cevaplar da belirtilmiştir. İnsanlara âdeta; ‘yanlışa sapma, kötü yola kayma, doğru yoldan ayrılma’ denmiştir. İşte bu doğrultuda kişiler özgür irâdeleriyle seçimlerini yaparlar. İnsan, dünyâda yaptığı doğru seçimlerin veya yanlış seçimlerin durumuna göre bir hayat tarzı geliştirir. Ancak geliştirilen bu hayâtın getirilerine ve götürülerine bir başka âlemde katlanmak durumu vardır. Bu durum hiç göz ardı edilmemelidir. Hayat öyle çabuk geçiyor ki. İnsan ne zaman doğmuş, ne zaman yıllar ve yaşlar ilerlemiş hayretler içinde kalıyor. ‘Bir varmış bir yokmuş dünyâsı’ derler ya işte aynen öyle. Ayrıca cevapları verilen bir imtihan da insana pek kolay gelir, öyle değil mi? İlk bakıldığında herkesin sınavı kazanacağı düşünülebilir. Zira size her şey önceden tek tek belirtilmiştir. Fakat yine de yanlışı işâretleyen bir sürü kişi çıkar. Bu seçimi yaparken doğruyu yanlış, yanlışı doğru gösteren çeldiriciler de bulunur. Bu çeldiriciler, yanıltıcılar, kandırıcılar nefis, şeytan ve dünyevi şeylerdir. İşte bunlara takılmadan doğruları işaretlemek hakikaten marifettir.
Âhiret imtihânında kulları üzerinde istediği gibi tasarruf yapma yetkisi yalnızca Allâhu Azûmüşşân’ındır. Her kulun imtihan çeşidi farklıdır. Kullara isâbet eden sınav çeşidini, türünü, imtihânın farklı durumlarını belirleyen Allah Azze ve Cel’dir. Yine kulların başına gelecek her türlü denemenin nasıl olacağı, nerede, ne zaman olacağını, ne kadar süreceğini tespit eden sâdece Cenâbı Hak’tır. Kulların imtihanlara itiraz etmeleri veya türünü kendilerinin seçme ve belirlemeleri mümkün değildir. İmtihânın teferruatlarına itiraz etmeleri câiz değildir bu durum onları dinden çıkarır. Ona düşen imtihânı kazanmak için var gücüyle çalışmaktır.
Dünyâ imtihânını kazanmak dileğiyle…