Çocuklarımız yeni imtihanlardan çıktılar. Küçükler okul temposunu bitirdi, başarılarının karşılığını aldılar. Üniversite imtihânına girenlerse yılların emeği olan çalışmalarının karşılıklarını en güzel bir şekilde alsınlar diye düşünüyoruz. Bunları düşünürken bakın nasıl bir yazı çıktı kalemimizden:
İmtihan denince aklımıza şunlar gelir; başarı - başarısızlık, kazanmak - kaybetmek, zordu - kolaydı, hafifti - ağırdı. Neticesinde ise mutluluk - mutsuzluk, sevinç - üzüntü, ağlamak - gülmek! Dahası da zevki sefa veya cevrü cefa var. İmtihanlar insanlara lezzet ve elemler yaşatır. Bazen ağlatır bazen güldürür. Ancak önemli olan son gülüşlerdir. Zira son gülen iyi güler derler.
Dünya bir imtihan alanı derken boşa denmiyor. İnsanlar okullara gitme zamânı gelince imtihanlarla tanışmaya başlıyor. İmtihana giren kişiler kağıtla, kalemle, silgiyle imtihana girerler. Kalem ile cevaplar kağıda yazılırken doğru şeyler de yazılabilir yanlış şeyler de. Yanlışları silmek için silgi kullanılır. Öğrenci yanlışı siler, doğruyu yazar. İmtihanın durumuna göre öğrenciler bir tek kağıt kullanabilecekleri gibi beş on tane kağıt da kullanabilirler. Çok da yazabilirler az, öz, net şeyler de yazabilirler. Ancak imtihan kağıdının azlığı ya da çokluğu önemli değildir, öğrenci için yazılanlar önemlidir. Doğru ve istenen şeyleri mi yazmıştır öğrenci? Yoksa 5 kağıt doldurmuş ama hep yanlış bilgiler mi var? Durum eğer böyleyse o çok kağıdın bir ehemmiyeti yoktur. Fakat buna karşın tek bir kağıt doldurmuş doğru, açık ve tam istenen şeyler yazılmış işte o kağıt geçerli notu alır. Yâni önemli olan imtihan kağıdını doğru bilgilerle doldurmaktır. Yoksa hep yanlışlarla doldurduğun sayfalarca imtihan kağıdının geçerliliği yoktur. Bu arada kağıda yazılan yanlış bilgiler silgiyle silinip düzeltilebilir ama kağıdı teslim etmeden önce bu yapılmalı yoksa bunun bir önemi kalmaz. İmtihan kağıdında ne kadar doğru bilgi varsa ona göre öğrenci notunu alır, o sınavdan ya geçer ya da kalır ikisinin arası yok. Ya başarı, ya da başarısızlık! Yâni ya sevinç ya üzüntü!
Âhiret imtihanı da işte aynen bu temsili imtihan gibidir. Dünyâda işlediğin doğru ameller ile çirkin davranışları, kötülükleri, günahları kendi dünya imtihan kağıdına kendi ellerinle sen yazarsın. Ama bir avantajın var ahret imtihanında günah diye nitelendirilebilecek hatâlı ve kötü davranışları ‘tövbe-i istiğfar’ silgisiyle silebiliyor yerine yeni doğru davranışlar koyabiliyorsun. İmtihan kağıdındaki doğrular yâni doğru davranışlar fazlaysa geçer not alıp başarılı olabilirsin. Ahret imtihanının başarısı muhteşem bir ödül, altlarından ırmaklar akan içinden hiç çıkmayacağınız sonsuz bir mutluluk hayâtı yâni Cennettir büyük ödül. Ama eğer imtihanda yanlışlarınız fazlaysa geçer not alamıyorsunuz ve başarısız oluyorsunuz. Bunun neticesi ise acı, hüsran, azap, ateş… Halbuki bu dünyâda başarısız olsan belki o imtihana bir defa daha girebilme şansın var. Ya da sınıfta kalmış olsan bile bir sene tekrar yapıp sonunda yine geçebilirsin. Fakat âhirette böyle bir imkan yok. O sebeple âhiret sınavını mutlaka geçmek gerek. Bunun için dünyâda ne yapılsa az. Bu dünyâda pişman olma şansın var ama öldükten sonra pişman olmanın bir faydası yok. Âhiret sınavını geçmek için bu dünyâda imtihan kağıdını hep doğru bilgilerle doldurmak lâzım zirâ âhiret sınav kağıdı bu dünyâda doluyor.
Nasıl öğrenciler üniversite imtihanına ciddiyetle, sabırla, azimle yıllarca çalışarak müthiş bir efor sarf ederek hazırlanıyorlarsa bundan daha sıkı bir şekilde âhiret sınavına hazırlanmak gerekiyor. Tam ilköğretim 3. sınıftan lise son sınıfa kadar bir sınav maratonu konuyor çocukların önüne. SBS, LGS, LYS ile çocuklar harı harıl ders çalışıyorlar. Okullar, dershaneler yetmedi özel dersler. Bir gayret, bir çalışma temposu çoğu zaman çıtada yüksek tutuluyor. Herkes de bir gelecek kaygısı herkes de bir istikbal telâşı. Ne emekler ne fedâkarlıklar gösteriliyor. Nice zamanlar nice paralar harcanıyor. Bu uğurda terler dökülüyor, sabahlara kadar uykusuz kalınıyor. Yıllarca sarf edilen sabır, emek, fedâkarlık neticesinde güzel yerler kazanılıyor. Sonra da ‘Oh be!’ deniyor. Üniversite sınavını kazandıktan sonraki hayâtın diğer safhası da ayrı bir bölüm oraya girmeyelim. Şimdi biz burada üniversite imtihanına girene kadar olan safhaları incelemeye tâbi tutalım istiyoruz. Sırf güzel okullar, en iyi yerler kazanılsın diye senelerce hem öğrenciler tarafından hem veliler tarafından ne emekler ne gayretler gösteriliyor da âhirette içinden hiç çıkmayacağımız ve sonsuza dek hayat sürdüreceğimiz ebedi yaşantımızı kazanmak için neden benzer çabalar gösterilmiyor acaba? Buradaki hayat en fazla 100 sene ama oradaki âlem bâkidir. Bu dünyâda keyifle sürdürmeyi istediğimiz 50-60 senelik dünya hayâtı için onca emek ediyor her türlü fedâkarlığa katlanıyoruz da ya sonsuz huzur hayâtını kazanmak için hangi emeği sarf ediyoruz şöyle bir düşünelim. Biz inanıyoruz ki aynı gayretler âhirete giriş sınavı (AGS) içinde gösterilse orası da kazanılır. Oysaki biz dünyaya koşarken âhireti hep ihmal ediyoruz.
İnsanların hayatları aynen videolarla çekim yapıldığı gibi ilâhi kameralar vasıtasıyla an be an kaydediliyor. Kaydediciler, Cenâbı Hakk’ın görevli melekleridir. Kaydedilenler, insanların dosyalarında saklanıyor. Zamânı geldiğinde o dosyalar açılacak ve insanlara tek tek gösterilecektir. Eski devirlerde bunları anlamak zordu fakat şimdi gelişen teknolojiyle bunların nasıl olabileceğini daha kolay kavrayabiliyoruz. Aslında her insanın bu dünyâda bir filmi var. Filmin kahramânı ise insanın bizzat kendisidir. Yâni insan kendi filminin âdeta başrol oyuncusudur. Filmini nasıl oynadıysan o sana aynen oynadığın gibi gösterilecek. O sebeple insan bu dünyâda kendi hayâtını iyi oynamalı. Zâten Kur’ân-ı Kerim de buyruluyor: “Bu dünya hayâtı bir oyun ve eğlenceden ibârettir.” deniyor. Bu dünyâda rolünü güzel oynayanlara ne mutlu! Ebedi sonsuz mutluluk onları beklemektedir. Tersinde ise elem, ızdırap ve hüzün hak edenler için olacaktır.
Diğer yazımızda devam etmek ümidiyle şimdilik hoşça kalın efendim.
İmtihan denince aklımıza şunlar gelir; başarı - başarısızlık, kazanmak - kaybetmek, zordu - kolaydı, hafifti - ağırdı. Neticesinde ise mutluluk - mutsuzluk, sevinç - üzüntü, ağlamak - gülmek! Dahası da zevki sefa veya cevrü cefa var. İmtihanlar insanlara lezzet ve elemler yaşatır. Bazen ağlatır bazen güldürür. Ancak önemli olan son gülüşlerdir. Zira son gülen iyi güler derler.
Dünya bir imtihan alanı derken boşa denmiyor. İnsanlar okullara gitme zamânı gelince imtihanlarla tanışmaya başlıyor. İmtihana giren kişiler kağıtla, kalemle, silgiyle imtihana girerler. Kalem ile cevaplar kağıda yazılırken doğru şeyler de yazılabilir yanlış şeyler de. Yanlışları silmek için silgi kullanılır. Öğrenci yanlışı siler, doğruyu yazar. İmtihanın durumuna göre öğrenciler bir tek kağıt kullanabilecekleri gibi beş on tane kağıt da kullanabilirler. Çok da yazabilirler az, öz, net şeyler de yazabilirler. Ancak imtihan kağıdının azlığı ya da çokluğu önemli değildir, öğrenci için yazılanlar önemlidir. Doğru ve istenen şeyleri mi yazmıştır öğrenci? Yoksa 5 kağıt doldurmuş ama hep yanlış bilgiler mi var? Durum eğer böyleyse o çok kağıdın bir ehemmiyeti yoktur. Fakat buna karşın tek bir kağıt doldurmuş doğru, açık ve tam istenen şeyler yazılmış işte o kağıt geçerli notu alır. Yâni önemli olan imtihan kağıdını doğru bilgilerle doldurmaktır. Yoksa hep yanlışlarla doldurduğun sayfalarca imtihan kağıdının geçerliliği yoktur. Bu arada kağıda yazılan yanlış bilgiler silgiyle silinip düzeltilebilir ama kağıdı teslim etmeden önce bu yapılmalı yoksa bunun bir önemi kalmaz. İmtihan kağıdında ne kadar doğru bilgi varsa ona göre öğrenci notunu alır, o sınavdan ya geçer ya da kalır ikisinin arası yok. Ya başarı, ya da başarısızlık! Yâni ya sevinç ya üzüntü!
Âhiret imtihanı da işte aynen bu temsili imtihan gibidir. Dünyâda işlediğin doğru ameller ile çirkin davranışları, kötülükleri, günahları kendi dünya imtihan kağıdına kendi ellerinle sen yazarsın. Ama bir avantajın var ahret imtihanında günah diye nitelendirilebilecek hatâlı ve kötü davranışları ‘tövbe-i istiğfar’ silgisiyle silebiliyor yerine yeni doğru davranışlar koyabiliyorsun. İmtihan kağıdındaki doğrular yâni doğru davranışlar fazlaysa geçer not alıp başarılı olabilirsin. Ahret imtihanının başarısı muhteşem bir ödül, altlarından ırmaklar akan içinden hiç çıkmayacağınız sonsuz bir mutluluk hayâtı yâni Cennettir büyük ödül. Ama eğer imtihanda yanlışlarınız fazlaysa geçer not alamıyorsunuz ve başarısız oluyorsunuz. Bunun neticesi ise acı, hüsran, azap, ateş… Halbuki bu dünyâda başarısız olsan belki o imtihana bir defa daha girebilme şansın var. Ya da sınıfta kalmış olsan bile bir sene tekrar yapıp sonunda yine geçebilirsin. Fakat âhirette böyle bir imkan yok. O sebeple âhiret sınavını mutlaka geçmek gerek. Bunun için dünyâda ne yapılsa az. Bu dünyâda pişman olma şansın var ama öldükten sonra pişman olmanın bir faydası yok. Âhiret sınavını geçmek için bu dünyâda imtihan kağıdını hep doğru bilgilerle doldurmak lâzım zirâ âhiret sınav kağıdı bu dünyâda doluyor.
Nasıl öğrenciler üniversite imtihanına ciddiyetle, sabırla, azimle yıllarca çalışarak müthiş bir efor sarf ederek hazırlanıyorlarsa bundan daha sıkı bir şekilde âhiret sınavına hazırlanmak gerekiyor. Tam ilköğretim 3. sınıftan lise son sınıfa kadar bir sınav maratonu konuyor çocukların önüne. SBS, LGS, LYS ile çocuklar harı harıl ders çalışıyorlar. Okullar, dershaneler yetmedi özel dersler. Bir gayret, bir çalışma temposu çoğu zaman çıtada yüksek tutuluyor. Herkes de bir gelecek kaygısı herkes de bir istikbal telâşı. Ne emekler ne fedâkarlıklar gösteriliyor. Nice zamanlar nice paralar harcanıyor. Bu uğurda terler dökülüyor, sabahlara kadar uykusuz kalınıyor. Yıllarca sarf edilen sabır, emek, fedâkarlık neticesinde güzel yerler kazanılıyor. Sonra da ‘Oh be!’ deniyor. Üniversite sınavını kazandıktan sonraki hayâtın diğer safhası da ayrı bir bölüm oraya girmeyelim. Şimdi biz burada üniversite imtihanına girene kadar olan safhaları incelemeye tâbi tutalım istiyoruz. Sırf güzel okullar, en iyi yerler kazanılsın diye senelerce hem öğrenciler tarafından hem veliler tarafından ne emekler ne gayretler gösteriliyor da âhirette içinden hiç çıkmayacağımız ve sonsuza dek hayat sürdüreceğimiz ebedi yaşantımızı kazanmak için neden benzer çabalar gösterilmiyor acaba? Buradaki hayat en fazla 100 sene ama oradaki âlem bâkidir. Bu dünyâda keyifle sürdürmeyi istediğimiz 50-60 senelik dünya hayâtı için onca emek ediyor her türlü fedâkarlığa katlanıyoruz da ya sonsuz huzur hayâtını kazanmak için hangi emeği sarf ediyoruz şöyle bir düşünelim. Biz inanıyoruz ki aynı gayretler âhirete giriş sınavı (AGS) içinde gösterilse orası da kazanılır. Oysaki biz dünyaya koşarken âhireti hep ihmal ediyoruz.
İnsanların hayatları aynen videolarla çekim yapıldığı gibi ilâhi kameralar vasıtasıyla an be an kaydediliyor. Kaydediciler, Cenâbı Hakk’ın görevli melekleridir. Kaydedilenler, insanların dosyalarında saklanıyor. Zamânı geldiğinde o dosyalar açılacak ve insanlara tek tek gösterilecektir. Eski devirlerde bunları anlamak zordu fakat şimdi gelişen teknolojiyle bunların nasıl olabileceğini daha kolay kavrayabiliyoruz. Aslında her insanın bu dünyâda bir filmi var. Filmin kahramânı ise insanın bizzat kendisidir. Yâni insan kendi filminin âdeta başrol oyuncusudur. Filmini nasıl oynadıysan o sana aynen oynadığın gibi gösterilecek. O sebeple insan bu dünyâda kendi hayâtını iyi oynamalı. Zâten Kur’ân-ı Kerim de buyruluyor: “Bu dünya hayâtı bir oyun ve eğlenceden ibârettir.” deniyor. Bu dünyâda rolünü güzel oynayanlara ne mutlu! Ebedi sonsuz mutluluk onları beklemektedir. Tersinde ise elem, ızdırap ve hüzün hak edenler için olacaktır.
Diğer yazımızda devam etmek ümidiyle şimdilik hoşça kalın efendim.