İman eden kişi kendi hevâ ve hevesleri doğrultusunda hareket etmez. O bütün işlerinde Hak Teâlâ’nın gösterdiği yolda ilerler ve her işinde Allâhu Azûmüşşân’ı hakem seçer. O işine geldiğinde ‘inanan’ hesâbına gelmediğinde kendi hevâ ve hevesine uyanlardan değildir. O tercihini canının istediği doğrultuda kullanmaz. O Allah (c.c)’ın dilediği ölçüler dâhilinde hareket eder. Bu sebeple sapıklığa ve yanılgıya düşmez. Düşerse hemen döner, pişman olur, tevbe eder, Rabb’inden af diler. Yüce Allah (c.c)’da onun yar ve yardımcısı olur. Hatta Cenâb-ı Hak böylesi kulunun gören gözü, tutan eli, işiten kulağı olur. Allah Teâlâ kuluna ne dilerse hep hayır diler. O (c.c)’nun dilediği her iş ancak iyilik ve güzelliktir.
İnsanlar Hak Teâlâ’nın emirlerinin dışına çıkarak kendi istek ve arzuları yönünde hareket ettiklerinde yanlışlıklara, yanılgılara düşülebilirler. Elbette kişinin her yaptığı iş yanlış değildir. Kişilerin yaptığı doğru işler Allah Teâlâ’nın verdiği akıl ve ferâset iledir. Ancak bir sıkıntıya düşüldüğünde fevri davranılabilir, yanlışa kayılabilir, hatâ yapılabilir. Hatta bâzen insan isteklerinin kölesi bile olabilir. İşte tam bu noktada insanın imdâdına imânı yetişir ve kişiyi her türlü olumsuzluktan korur. Dolayısıyla insanın hemen sönen değil dâima yanan bir imâna ihtiyâcı vardır. İman insanın düşebileceği kör noktalardan onu aydınlık yarınlara çıkarır.
Ancak iman sorumluluk gerektirir. İnsanın işlediği her bir davranışın olumlu ya da olumsuz olarak mutlaka kendisi için bir geri dönüşümü vardır. Dolayısıyla kişini atacağı her adımı hesaplayarak, düşünerek atması kendi menfaati icâbınadır. Davranışların hem dünyâya hem de ahrete bakan yönleri bulunur. Dünyâda bizi üzüntüye, sıkıntıya sevk edecek davranışları işlememek her akıl sâhibi insanın düşüneceği şey olsa gerektir ne var ki meselenin ahret boyutu hep ihmal edilir. İnsanın fıtratında mevcut olan inanma duygusu aslında insana çok şey kazandırır. Küçük yaştan adım adım işlenen iman özellikleri yaş kemâle gelene kadar rûhu tamâmen doldurur. Ancak imanla aşılan hayâtın zorlukları maalesef yarım yamalak imanla hiç becerilemez.
İman olmayan kalpler ölüdür. İmânın mânevi lezzetinin tadını alamayanlar sâdece maddi hazlarla mutlu olurlar. Bir sıkıntıya düştüler mi dünyâları zindan olur, hayatları kararır. Halbuki imânı kalplerine oturmuş kişiler problemlerini yüce Rabb’e havâle edip yalnızca O (c.c)’dan yardım dileyenler başlarına ne gelirse doğru değerlendiren içi cevher dolu insanlardır. Böylesi kişilerden sâdır olan güzel davranışlar, imânın meyvelerinden ibârettir. İman kalbe hapsolunamaz. Varlığının işâretleri olur. Güzel davranışlar (=Salih ameller) imânın işâretleridir.
İnanmak, iman etmek insan için en doğal ihtiyaçtır. İnsan fıtratında kendisinden üstün olan aşkın bir güce inanma,bağlanma ve güvenme hisleri vardır. Bunlar olmazsa yaşamın bir anlamı kalmaz. Her insan bir takım şeylere inanır ancak asıl olan Hakk’a ve en doğru olana inanmaktır. İnanma duygusunu kötüye kullananlar şeytana tâbi olanlardır. Yalnızca kendi istek ve arzularıyla hareket edenler, Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine karşı gelip, büyüklük taslayan ve ebediyen cehennemde kalacak olan şeytanın korkunç âkibetine uğrayabilirler. Kendini yüce Allâh (c.c)’a muhtaç görmeyenler korkunç bir yanılgı içindedir. Bunlar his ve arzularına uyarak her çeşit yanlışı yapabilirler. Hiçbir kânun tanımayanların âkibeti ancak hüsrandır. Yüce Rab: “İman edenlere ve doğru hareket edenlere müjdele ki, onlara altından ırmaklar akan cennetler vardır.” (1) Buyuruyor.
İman edenler sâdece ahret mutluluğuyla kalmazlar. Onlar imanlarıyla dünyâda ne kadar sıkıntı ve problem içinde olurlarsa olsunlar huzur içinde yaşarlar. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisinden bir ruh ile onları desteklemiştir. “İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allâh'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sâdece Allâh'ın tarafında olanlardır.” (2) İnananlara yardım etmek Hak Teâlâ Hazretlerinin kendisi üzerine yazdığı bir görevdir. “…Sonra Allah, Resûlünün ve müminlerin üzerlerine sekinetini, güven veren rahmetini indirmiş, sizin göremediğiniz ordular göndermişti…” (3) Ayni zamanda Rabb’i Teâlâ inananlara iç huzûru verendir: “İmandaki yakînlerini iyice artırsınlar diye müminlerin kalplerine sekîne indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allâh’ındır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sâhibidir.” (4) Allah Teâlâ’nın lütuf ve bağışı inananlar içindir: “Zâten Allah müminlere karşı bol lütuf ve inâyet sâhibidir.” (5) Korkmak ve kedere yenik düşmek onlara uzaktır: “Sakın yılmayın, üzüntüye kapılmayın, eğer iman ediyorsanız mutlaka üstün gelirsiniz.” (6) İşte inananlar imanlarından aldıkları güçle her şeyin üstesinden gelirler.
İman etmek, mümin olmak iyi ve doğru davranışlar yapmayı berâberinde getirir. Kötü davranış inanan kişiye yakışmaz. “Kim bir kötülük işlerse, sâdece o kadar cezalandırılır. Ama mümin olarak, ister erkek ister kadın, kim makbul ve güzel bir iş yaparsa, işte onlar cennete girer ve orada hesapsız nimetlere nâil olurlar.” (7) İlâhi hakikat imanlı insanlara örnek davranış modeli sunar. Sâlih amel, güzel davranış, dünya yaşamını kolaylaştırır.
İnsanlar yanlış ve uygunsuz hareketleriyle hayâtı kendilerine yaşanmaz kılabiliyorlar. İman ve güzel amel hayâta huzur ve mutluluk getirir. Zayıf iman ise yaşantıyı çekilmez hâle getirir, işleri zorlaştırır. Dünyâdaki geçim, huzur, râzı olma hâli bunlar dış etmenlerle alâkalı değil bilakis insanların iç âlemleriyle ilgilidir. Gönle ait durumlarda kalplerdeki tasarruf hakkı ise yalnızca Hak Teâlâ’ya aittir. Gönül zenginliği her zaman dünyevi zenginlikten üstündür. Asıl huzûru temin eden şey iç rahatlığı ve kalp huzûrudur. Bu da Allah Teâlâ’ya hakiki anlamda bağlanma, O’nun gözetiminde ve himâyesinde olup sâdece Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına sığınmakla mümkün olur. Böylesi insanların güzel davranışları, problem çözmedeki becerileri onların dünyâdaki hayat izleridir.
İmanla yaşamak hayâtı değerli ve anlamlı kılar. Güzellikler hayat yolumuza ışık olsun efendim, sağlıcakla kalın.
-------------------
1- Bakara, 25
2- Mücâdele, 22
3- Tevbe, 26
4- Fetih, 4
5- Âli İmran, 152
6- Âli İmran, 139
7- Mümin, 40