Mübârek Receb ayının bu üçüncü haftasında imânımızı sorgulamaya devam ediyoruz sevgili okurlar. İmân bilindiği gibi sözlük anlamı olarak ‘tasdik etmek, onaylamak, güvenmek, benimsemek, itimat etmek’ olarak tanımlanır. Kavram olarak ise; Rasûllullah aleyhisselâm’ın Vahiyle getirmiş olduğu hükümlerin hepsini diliyle ikrar edip kalben tasdik ederek onları yaşamaya çalışmaktır. İman, yüce Kur’ân-ı Kerim’de türevleriyle birlikte 873 yerde geçer. Elbette iman küfrün zıddıdır. Hepinizin bildiği bu kısa ön bilgiden sonra asıl konumuza girmek istiyoruz.
Haydi, şimdi şu husûsu sorgulayalım. Allah Teâlâ’ya karşı güvenimiz tam mı? Bu nasıl soru diyebilirsiniz? Ancak bu doğru bir sorudur. Zira başımız bir derde girdiğinde demiyor muyuz; ‘Şunlar olmasaydı bunlar başımıza gelmezdi? Şu şu ihmallerden dolayı bu iş gerçekleşti.’ Halbuki o ihmallerin vuku bulması Cenâb-ı Hakk’tandır. Senin yalnızca O’na güvenip ve O’na tam bir teslimiyet göstermen gerekir. Veya; ‘Patronum beni işten çıkardı şimdi ne yapacağım, rızkımı nasıl temin edeceğim?’ hezeyanları… Oysaki rızkın kefili Allah Teâlâ’dır. Sen maaşına değil sâdece Rabb’ine güven. O her yarattığının rızkını inceden inceye takdir ve miktarını tespit etmiştir. Yâhut; ‘Benim çocuğum yıllarca çalıştı da, bir yeri kazanamadı’ Halbuki Allah Teâlâ’ya güvenen bir insan demek ki kazanmamasının o kişi için daha hayırlı olduğunu bilmesi gerekir. ‘Ah, vah, tuh, tüh tüh’ Gibisinden sözlerde aslında Cenâb-ı Hakk’a olan imânımızdaki eksikliği, tevekkülsüzlüğü ve O’na olan güvenin yoksunluğunu görmek mümkündür.
İman güvendir, itimattır. İmanlı kişi imânıyla hayâtı güvenle yaşar. İnsan Cenâb-ı Hakk’ın ‘El-Mümin’ güven verici vasfıyla yalnızca O’na güvenir. O’nun emir ve hükümlerini her şeye rağmen kendi isteğine tercih eder. İman insanı en sağlam ipe bağlar, insanı boşluğa düşürmez. İman etmek kuru bir inanç değildir. Ameller insanın imânının kavîliğini veya zayıflığını ayni zamanda kalitesini ortaya koyar. Amelsiz iman olmaz. Ameller imânı besleyen en önemli amildir.
Kalbimizde imânı sorgulamaya devam edersek benim kalbim temiz, herkese iyilik düşünürüm canım bunlar nasıl da sorular böyle denirse, bu sorunun cevâbını şu âyetle veririz; “Yüzlerinizi doğu ve Batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o (kimsenin iyiliği) dir ki, Allâh’a, ahret gününe, meleklere, Kitab’a ve peygamberlere inandı. Allah rızâsı için yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan (köle ve esir)lere mal verdi, namaz kıldı, zekatı verdi. Antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirenler, sıkıntı-hastalık ve savaş zamanında sabredenler işte doğru olanlar onlardır. (Allâh’ın azâbından) korunanlar onlardır.” (Bakara, 177)
İnsan nefsinin değil, kendisine dayatılan şartların değil ancak yüce Yaratan’ın emirlerine teslim olmalıdır. Bu onun imânının ispatıdır. İmansız yüreklerin kendine dahi hayrı yoktur. Bugün olduğu gibi bencilce tavırlar sergileyenlerin içinde yaşadığı topluma her hangi bir olumlu katkıları olmaz. İmânın kazanımları hakikaten insanlık adına büyüktür.
İman insanı kimliksizlik, şahsiyetsizlik erozyonundan kurtarır. Kişinin hayâtına yol-yordam çizdirir. En âli müstakîm bir çizgide yürütür. Bu dosdoğru yolda ona ‘iman işâretleri’ koyar. Müslüman mümin kimliğiyle iftihar eder, etmelidir. Yine Müslüman Hakk’ı sevip O’na tâbi olanları sever, Hakk’ın düşmanlarına asla muhabbet beslemez, besleyemez.
İmanlı insan güzel ahlak vasıflarını kendi şahsiyetinde taşıma gayretinde olur. İman insana hem kendisini hem de başkalarını düşündürür. İmanlı insan herkesin hak ve hukûkuna dikkat eder hatta öyle ki inançlı insan hayvanların hukûkuna dahi riâyet eder. ‘Başkası umurumda değil’ demez, ‘Başkasından bana ne demez.’ Başkasının derdi Müslüman’ın umurundadır ve onun derdiyle dertlenir Müslüman. Bu yönüyle imanlı insan hakiki insandır, herkesin hayran olduğu özlenen kâmil ve rehber bir şahsiyettir.
İman, aslında insan şerefinin en üstün olduğunun delilidir. İman insana güç-kuvvet-aksiyon ve dinamizim katar. İman hayâtı dingince yaşatır kişiyi tembellikten, uyuşukluktan kurtarır. İman insanı dar kalıplar içine hapsetmez. Ona kocaman bir düşünce anlayışıyla âdeta bir tefekkür okyanusu sunar. İman böylece insanın dünyevî hayâtında çok etkin rol oynadığı gibi kişiye engin bir gelecek fikriyle sonsuz bir ahret hayâtının hesaplarını yaptırır.
Haydi, bakalım dostlar şimdi bize bu kadar kar sağlayan imânınızın boyutunu bir kez daha sorgulamaya ne dersiniz?
Hayırlı Cumâlar efendim.