Allah (cc) Âl-i İmrân Suresi 27 ayette “Geceyi gündüze katarsın, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın ve dilediğine hesapsız rızık verirsin” buyurmaktadır. Ayetteki iki kelime dikkat çekmektedir, vurgulayıcıdır; ‘ihyâ’ (diriltme, yaşatma) ve ‘imâte’ (öldürme). Örneklersek ölü topraktan bitkilerin, kupkuru ölü gibi duran ağaçtan çiçeklerin, meyvelerin çıkması gibi aşikâr bir durumdur ölüden dirinin çıkması. Yine müminden kâfirin ve kâfirden müminin, iyi kişiden kötü kişinin ve kötü kişiden iyi kişinin, âlimden cahilin ve cahilden âlimin dünyaya gelmesi gibi örneklerde hikmetlidir.
Konumuzu Hz Ömer’in (ra) Müslüman oluşunu anlatarak devam edelim. Peygamberimizi öldürmek için yola çıkan Ömer’in, taştan daha katı kalbini kız kardeşinin evinde okuduğu Kur’an ayetleri yumuşatmış, karanlık gönlünü nurla doldurmuş. Peygambere olan düşmanlık duygularını dostluğa çevirmiştir:
Hz. Hamza’nın müslüman oluşu ve müslümanların günden güne kuvvetlenmesi Kureyş müşriklerini telaşa düşürdü. Bu duruma bir çare bulmak için “Daru’n-Nedve” denilen yerde toplandılar. Durumu gözden geçirdikten sonra Ebû Cehil’in teklifi üzerine Hz. Muhammed’i öldürmeye karar verdiler. Bu korkunç kararı uygulamak üzere içlerinde en cesur olan Ömer’i görevlendirdiler. O zaman 33 yaşında olan Ömer, kılıcını kuşandı. ve Hz. Muhammed’i öldürmek üzere yola çıktı.
Müslümanlar, Erkam’ın evinde toplanmışlardı. Peygamberimiz de orada idi. Ömer yolda Nuaym’a rastladı. Nuaym, “Nereye ya Ömer?” diye sordu. Ömer:
– Milleti birbirine düşüren Muhammed’in vücudunu ortadan kaldırmaya gidiyorum, cevabını verdi. Nuaym Ömer’e:
– Zor bir işe kalkıştın, deyince Ömer:
– Sen de mi Muhammed’den yana oluyorsun? diye çıkıştı. Nuaym:
– Ya Ömer, sen beni bırak, kendi ailene bak, Enişten Said ile kızkardeşin Fatma müslüman oldular, deyince Ömer:
– Önce onların işini bitireyim, diye yolunu değiştirip kızkardeşinin kapısını çaldı. O sırada kızkardeşi ile eniştesi, Peygamberimize yeni nazil olan “Tâ-Hâ” Sûresindeki ayetleri okuyorlardı. Ömer’in silahlı geldiğini görünce korkup Kur’an sayfalarını sakladılar.
Ömer içeri girince, ne okuduklarını sordu. Onlar da “Bir şey yok” dediler. Ömer’in öfkesi daha da arttı “Demek işittiklerim doğru imiş” diyerek eniştesini yakasından tutup yere çarptı ve döğmeye başladı. Kocasını kurtarmak isteyen kızkardeşi Fatma’nın yüzüne de bir tokat attı. Zavallı kadın ağzından burnundan kanlar akarak yere serildi. Fatma, imanının verdiği cesaretle Ömer’e şu sözleri söyledi:
– Allah’tan kork. Bir kadına yaptıklarına bak. Ben ve eşim müslüman olduk. Başımızı kessen bundan dönmeyiz.
Ömer:– Okuduğunuz şeyi bana getirin, dedi. Kızkardeşi çıkarıp verdi. Ömer, dikkatle okumaya, okudukça kalbi yumuşamaya başladı. Kur’an-ı Kerim’in eşsiz ahengi, manasındaki yükseklik, okunuşundaki tatlılık ve güzellik Ömer’in kalbini fethetti. Artık Ömer’in kalbi İslâm’a açıktı. Hz. Peygamberin yanına gitti. Önünde diz çöktü ve Kelim-i şehadet getirerek müslüman oldu. Orada bulunanlar buna çok sevindiler. Hep birlikte Kelime-i şehadet getirdiler.
Ömer’in İslâm’a girmesiyle müslümanlık kuvvetlendi. Ömer:
– Yâranımız kaç kişidir? diye sordu.
– Seninle beraber kırk kişi, dediler.
Ömer’in isteği üzerine, önde Peygamberimiz olduğu halde müslümanların hepsi doğru Kâbe’ye gittiler. Orada toplu olarak ve açıkta namaz kıldılar. Öte yandan müşrikler, Peygamberi öldürmeye gönderdikleri Ömer’in müslüman olduğunu öğrenince şaşkına döndüler.
Allah’ı bilmeyen kalp ölü kalptir. Ümitlenmeyen korkmayan kalp hislerini yitirmiş bir nevi ölmüştür. Bir insan Ahireti unutmuşsa geliş bileti ile dünyada kalakalan bir yolcu gibidir. Dönüş bileti olmadan, ahiret azığını hazırlamadan nasıl dönecek? Zoraki bir ölümle yüzleşmekten kim kurtaracak onu! Bir insan düşünün; Allah’ın azabını düşünüp korkmuyor, mükâfatını düşünüp şevke gelmiyorsa, bu insanın kalbi ölmüştür. Hafazanallah! İnsanı kendi iradeleri ve tercihleriyle baş başa bırakırsan bocalar durur. Şayet inkârcılık ruhlara yerleşmişse inanma eğilimi, gücü zayıflamış olacağı için iman etmesi zorlaşır. İşte bu durumda bir rehbere bir hidayete çağırana ‘kulak kesilse’ o kıt irade yerini güçlü iradeye bırakacak ve hidayet yönüne yol alacaktır, yönelecektir. O rehber, o mucize Kuran’dır, sünnettir; müşahhas haliyle peygamberdir, resuldür.
Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi vesellem) duasıyla yazımı sonlandırayım:
"Allah’ım! Faydasız ilimden, huşu duymayan kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım.” (Müslim)