“Şahın sarayının girişinde TÜRK olduğumuzu anlayınca oldukça sinirli yüz ifadeleriyle askerler önümüzü kesiyor. Kamerayı ellerine alarak birbirlerine "DÜRBÜN-DÜRBÜN" diye bağırıyorlar.”
Tahran'da ikinci günümüz. İlk gün yol yorgunluğu, transferlerde yaşanan gecikmeler ve iklim değişikliği nedeniyle perişan olmuşuz. Gece yoğun Tahran trafiğinin gürültüsü yüzünden hiçbirimizin doğru dürüst uyuyamadığını sabah kahvaltıda anlıyoruz. İstiklal Otel’in kahvaltı salonunda, Azeri bir garson bizimle yakından ilgileniyor. "Göbelek yersiz?" diye ısrarla soruyor. Sefa Özdemir Bey garsonun aşırı hürmetinden "GÖBELEĞİN" ne olduğunu bilmeden sipariş veriyor. Gülerek kahvaltıda "GÖBELEK" bekliyoruz. Mantarlı yumurta geliyor önümüze. Otelin kapısında İranlı Resmi Heyet bizi karşılıyor. İran şartlarında lüks diyebileceğimiz son model, üzerinde kocaman VİP yazan bir minibüse alıyorlar bizi. İstikamet İran İslam Devriminin Mimarı Ayetullah Humeyni'nin Tahran'da kaldığı CAMERAN mevkiindeki evi. Ayetullah Humeyni kalp rahatsızlığı çektiği için doktorları havası güzel bir yer tavsiye etmişler. Dini Lider Humeyni'de CAMERAN mevkiinde sadece 2 odası olan mütevazı bahçeli bir evi kiralamış. Bu evi tercih nedeni bitişiğindeki camisi. Humeyni evden camiye küçük gösterişsiz bir profil köprüyle geçiyor, dünyayı ayağa kaldıran vaazlarını bu mütevazi camide veriyormuş. Cami o kadar gösterişsiz ki içi bile çamur sıva. Sekizgen yapılan bu mütevazı cami ve bitişiğindeki evde ölünceye kadar ikamet etmiş. Ömrünün son yıllarında kirada oturduğu evi hediye etmişler. Kiradan kurtulmuş. CAMERAN Mahallesi’nde Ayetullah Humeyni’nin evine giden yokuş sokağın girişine demirden kapı yaptırılmış. Tüm sokağın üstü basit bir sundurma ile kapatılmış. Sokağın girişinde askerler üst araması ve kimlik kontrolüyle alıyorlar. Ayrıca aynı sokakta Ayetullah Humeyni'nin resimlerinin sergilendiği mütevazı birde fotoğraf galerisi hergün buraya akın-akın gelen yerli ve yabancı turistler tarafından gezilebiliyor. İranlı yetkililer İRAN İSLAM DEVRİMİ'nin ruhunu anlayabilmemiz için, Ayetullah Humeyni'nin devirdiği Şah Rıza Pehlevi'nin Kışlık Sarayına gideceğimizi söylediler. Şah Pehlevi'nin Tahran'da 3 tane daha sarayı olduğunu ve İran'ın çeşitli kentlerinde sayısız köşk ve sarayının bulunduğunu söylüyorlar. Şahın sarayının girişinde TÜRK olduğumuzu anlayınca oldukça sinirli yüz ifadeleriyle askerler önümüzü kesiyor. Kamerayı ellerine alarak birbirlerine "DÜRBÜN" diye bağırıyorlar. Kamerayla girişimize izin vermiyorlar. Saray kaç hektar üzerine kurulu bilmiyoruz ama çok büyük bir araziye kurulduğu içindeki sayısız bahçe, müştemilat ve 10 tane farklı farklı köşk barındırmasından anlaşılıyor. Yetkililer bizleri sadece Şah'ın arabalarının bulunduğu köşkü, Yeşil Köşkü ve Irak Savaşı ganimetlerinin sergilendiği savaş müzesi köşkünü gezebileceğimizi söylüyorlar. Fotoğraf çektiğimiz her açıyı şüpheli gözlerle kontrol ediyorlar. Şah Rıza Pehlevi'nin otomobillerinin bulunduğu köşkte daha hiç kullanılmamış 4 tane Mercedes Limuzin ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Rolls-Royce marka limuzinler, Şah'ın karısının Ferrari marka spor üstü açık arabası ve kar motorsikletleri ve daha niceleri burada sergileniyor. Yeşil Köşk'te ise Şahın nasıl bir debbede içinde yaşadığı eşyalardan ve odalardan belli oluyor. İran Devleti bu manzarayı DEVRİM'in haklılığına bir kanıt gibi gelen binlerce ziyaretçinin adeta gözüne sokuyor. Muhammed Rıza Şah Pehlevi 26 Ekim 1919'da Tahran'da doğmuş. 27 Temmuz 1980'de de Mısır'ın Kahire kentinde hayatını kaybetmiş. 1941'den ülkesini terk ettiği 1979'a kadar tahtta kalan İran şahı Pehlevi, batı yanlısı bir dış politika izlemiş. İran'ın son monarşik lideri olarak tarihte yerini almış. Şehinşah (Kralların Kralı) ve Sayeh-eh-Hodah (Allah'ın Yeryüzündeki Gölgesi) gibi imparatorluk unvanları var. Pehlevi Hanedanı'nın kurucusu Rıza Pehlevi'nin en büyük oğluydu. İsviçre'de öğrenim gördükten sonra 1935-1938 arasında İran'da Askeri Akademi'de eğitim aldı. Sovyetler Birliği ve Britanya, Rıza Pehlevi'nin Nazi Almanyası'yla işbirliğini önlemek için İran'ı işgal etti. Büyük devletlerin baskısı sonucu babası Rıza Pehlevi'nin tahttan çekilmesi üzerine tahta çıktı. Savaş Müzesi'ne geçiyoruz, İran- Irak savaşında ele geçirilen Irak'ın askeri araçları sergileniyor. Girişte dev bir savaş helikopteri tüm dikkatleri üzerine topluyor. Saraydan Ayetullah Humeyni'nin mütevazı hayatıyla Şah Pehlevi'nin şatafatlı hayatını kıyaslayarak ayrılıyoruz. Akşam namazı için Ayetullah Humeyni'ni, oğlu ve karısının defnedildiği Tahran-Kum yolundaki türbenin yolunu tutuyoruz. Mütevazı bir yapı beklerken Mescid-i Nebeviye özenilmiş devasa bir yapı. Türbe çevresi ile birlikte hemen hemen bir Harem ül Medine şeklinde. İhtişam şaşaa, ziyaretçilerin adedi ve tavrı açısından. Tahran'daki İmam Ali Rıza'nın kardeşi İmam Salihi'nin Türbesi ve camisi de aynı şekilde. Eşleri ve çocukları da buraya defnediliyor. HAREM bölümleri var. İranlılar İmam Humeyni'nin mezarında Mescid-i Nebeviye öykündükleri , Medine’yi gören herkesin burayı gördüğünde verdiği tepkiyle destekleniyor. İmamın mezarı 150 metrekarelik etrafı demir kafeslerle örülü yeşilin zümrüt rengi tonuyla ışıklandırılmış dışardan görülebilen şeffaf bir mezar dairesi. Yanında zehirlenerek öldürüldüğüne inanan oğlunun mezarı var. Ziyaretçiler sıkı bir aramadan sonra içeriye alınabiliyor. Kadınlı erkekli girilebilen alanda namaz imamın nezaretinde kılınıyor. Bu bölgede ayrıca 1 milyonun üzerinde İran-Irak Savaşın da ölen askerlerinde şehitliği olduğunu öğreniyoruz. İran'da türbelere para atmak bir çeşit ibadet. İmam Humeyni’nin de mezarının içi atılan kağıt paralarla dolu. Bu paralar daha sonra din adamlarına taksim ediliyormuş. Günün yorgunluğu üzerimize çökerken akşam namazlarımızı burada kılıp otelin yolunu tutuyoruz.
YARIN : İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'a götürüyorlar.