İlmi ezeli ve sonsuz olan; günleri ayları mevsimleri, geceleri gündüzleri, dağları ovaları yaylaları ormanları, bitkileri, hayvanları istifademize sunan, yıldızlı semâları başımızın üstüne seren, rüzgârları estiren, şimşekleri çaktıran, rahmet bulutu yağmurları yağdıran, koskoca kâinâtı tüm güzellikleriyle ve süsleriyle içindeki nimetleriyle yaratılmışların en şereflisi biz insanlara lütfeden, bahşeden yüce Rabbimiz Allâhu Azümüşşan âlemlerin övüncü olarak gönderdiği rehberimiz, önderimiz Peygamber aleyhisselâm’a Hira ufuklarından yolladığı ilk emir ‘OKU’ emridir.
Güzel dinimiz okumaya, öğrenmeye pek değer vermiştir. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu gerçeği teyid eden birçok ayeti kerime vardır. Özellikle Zümer Sûresi 9 da; “De ki, Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahipleridir ki hakkıyla düşünürler.” Buyurularak bilen insanla bilgisiz insanın ayni olmadığını vurguluyor.
Hayat ile ölüm arasındaki en sağlam köprü ilimle kurulur. Ahlak, fazilet, hak, doğruluk, iyilik iman ve ilimle bulunur. Allah(c.c) ve peygamber sevgisine okuyarak ilimle ve inanarak kalben erişilir. Kur’an yoluna, İslam yoluna yine inanarak imanla ve okuyarak ilimle girilebilir. En doğruya, en güvenilirliğe yani sıratı müstakime inanarak imanla ve okuyarak ilimle varılır. O halde anlaşılıyor ki ilimle iman birbirinden ayrılamaz. Hakiki manada okuyup ilim sahibi olan iman eden, Hakk’ı bulan, doğruyu gören ve doğruyu da yaşayandır. Okuyan, araştıran İslâm’a teslim olur, imana gelir. Azgınlığa, bozgunluğa, sapkınlığa düşmez, maddeci olmaz. Tembelliği, hazırcılığı, bencilliği istemez, maddeci olmaz. Her çeşit ahlaksızlık, nankörlük, haksızlık, hukuksuzluk bilgisizlikten neşet eder. Kur’ân-ı Kerim’de; ‘Sakın cahillerden olma.’ (Enam, 35), ‘Cahillerden yüz çevir.’ (Araf, 199) buyurulmaktadır.
Ancak okuyarak bilen, kalbiyle inanan insanlar Allahu Teâlâ’dan korkarlar ve bu insanlar dünyada yaşarken hak hukuk gözeterek yaşarlar. Bir kötülük veya yanlışlık yapmamaya çalışırlar çünkü Allah(C.c)’tan korkarlar. Yine Kur’ân-ı Kerim’de: “ Allah’tan kulları içinde ancak âlim olanlar korkar.” (Fâtır, 28) buyurulmaktadır. İnsanlarla doğru iletişim içinde olup onları incitmemek için bilmek, öğrenmek, okumak gerekiyor. Ayni zamanda vicdan gerekiyor. Dünya hayatında diğer insanlarla güzel geçinmek sağlıklı münasebetlerde bulunmak isteyen kişilerin muhakkak içlerinde Allah korkusu ve Allah sevgisini taşıması lâzımdır. Böyle insanlar hiç başka insanları Kürt olsun Türk olsun, Alevi olsun Sünni olsun, komşu olsun arkadaş olsun kırabilirler mi? Kötü davranabilirler mi? Zulmedebilirler mi? Öldürebilirler mi? O zaman hiç durmamalı ve bu duyguları herkese nakış nakış işlemeli.
Bu şekilde bir bilgi donanımına sahip insanı herkes sever Allahü Teâlâ’da sever ve bu insanların derecelerini artırır. Kitabında da onlar hakkında şöylece bahseder; ‘Allah içinizden iman edenlerle ilme nâil olanların derecelerini yükseltir.’ (Mücâdele, 11) Rabbâni ikaz ve uyarıları dikkate alanlar hem dünyada yükselirler hem de ebedî âlemlerde. Bunun tersi davrananlar âdeta güneşi balçıkla sıvayanlara benzer ki onların akıbeti hem bu dünyada hem de ahrette hüsrandır. Yaşadığımız çağda İslam güneşini çamurla kirletmek isteyenler var. İslâm’ın güzel prensiplerini eskimiş bulanlar var. Bugünkü birbirine düşmüş kardeşkanından beslenen kişiler yaşadıkları sürece İslâm’ı karalamaya çalışmışlar ve bunu ispat etmek için uydurmadık şey bırakmamışlarıdır. İşte bahsettiğimiz ilim ile imanın ayrıştırılmasını bu zümre yapmıştır. Oysa gerçek müminler bilirler ki, ilim ile iman birbirinden ayrılamazlar. İkisi de birbirine ışık tutar. Zaten hakiki ilim sahibi tarafsız kişiler de ilmin insanı ALLAH(c.c) gerçeğine götürdüğünü tereddütsüz görürler. Bu gerçeği görmeyenleri de Rab Teâlâ yüce kitabında anlatır: “Körle gören, karanlıkla nur, gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler (de) bir olmaz.” (Fâtır, 19-22)
O halde yaşadığımız hayattan en mükemmel bir tarzda istifade etmek isteyenler okusunlar bunun en temel vazifeleri olduğunu unutmasınlar. Okusunlar ama neyi? Okusunlar insanlar her şeye bakıp Rabb’i okusunlar. Sonra da şükretsinler hatta secdelere kapansınlar.
Güzel dinimiz okumaya, öğrenmeye pek değer vermiştir. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu gerçeği teyid eden birçok ayeti kerime vardır. Özellikle Zümer Sûresi 9 da; “De ki, Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahipleridir ki hakkıyla düşünürler.” Buyurularak bilen insanla bilgisiz insanın ayni olmadığını vurguluyor.
Hayat ile ölüm arasındaki en sağlam köprü ilimle kurulur. Ahlak, fazilet, hak, doğruluk, iyilik iman ve ilimle bulunur. Allah(c.c) ve peygamber sevgisine okuyarak ilimle ve inanarak kalben erişilir. Kur’an yoluna, İslam yoluna yine inanarak imanla ve okuyarak ilimle girilebilir. En doğruya, en güvenilirliğe yani sıratı müstakime inanarak imanla ve okuyarak ilimle varılır. O halde anlaşılıyor ki ilimle iman birbirinden ayrılamaz. Hakiki manada okuyup ilim sahibi olan iman eden, Hakk’ı bulan, doğruyu gören ve doğruyu da yaşayandır. Okuyan, araştıran İslâm’a teslim olur, imana gelir. Azgınlığa, bozgunluğa, sapkınlığa düşmez, maddeci olmaz. Tembelliği, hazırcılığı, bencilliği istemez, maddeci olmaz. Her çeşit ahlaksızlık, nankörlük, haksızlık, hukuksuzluk bilgisizlikten neşet eder. Kur’ân-ı Kerim’de; ‘Sakın cahillerden olma.’ (Enam, 35), ‘Cahillerden yüz çevir.’ (Araf, 199) buyurulmaktadır.
Ancak okuyarak bilen, kalbiyle inanan insanlar Allahu Teâlâ’dan korkarlar ve bu insanlar dünyada yaşarken hak hukuk gözeterek yaşarlar. Bir kötülük veya yanlışlık yapmamaya çalışırlar çünkü Allah(C.c)’tan korkarlar. Yine Kur’ân-ı Kerim’de: “ Allah’tan kulları içinde ancak âlim olanlar korkar.” (Fâtır, 28) buyurulmaktadır. İnsanlarla doğru iletişim içinde olup onları incitmemek için bilmek, öğrenmek, okumak gerekiyor. Ayni zamanda vicdan gerekiyor. Dünya hayatında diğer insanlarla güzel geçinmek sağlıklı münasebetlerde bulunmak isteyen kişilerin muhakkak içlerinde Allah korkusu ve Allah sevgisini taşıması lâzımdır. Böyle insanlar hiç başka insanları Kürt olsun Türk olsun, Alevi olsun Sünni olsun, komşu olsun arkadaş olsun kırabilirler mi? Kötü davranabilirler mi? Zulmedebilirler mi? Öldürebilirler mi? O zaman hiç durmamalı ve bu duyguları herkese nakış nakış işlemeli.
Bu şekilde bir bilgi donanımına sahip insanı herkes sever Allahü Teâlâ’da sever ve bu insanların derecelerini artırır. Kitabında da onlar hakkında şöylece bahseder; ‘Allah içinizden iman edenlerle ilme nâil olanların derecelerini yükseltir.’ (Mücâdele, 11) Rabbâni ikaz ve uyarıları dikkate alanlar hem dünyada yükselirler hem de ebedî âlemlerde. Bunun tersi davrananlar âdeta güneşi balçıkla sıvayanlara benzer ki onların akıbeti hem bu dünyada hem de ahrette hüsrandır. Yaşadığımız çağda İslam güneşini çamurla kirletmek isteyenler var. İslâm’ın güzel prensiplerini eskimiş bulanlar var. Bugünkü birbirine düşmüş kardeşkanından beslenen kişiler yaşadıkları sürece İslâm’ı karalamaya çalışmışlar ve bunu ispat etmek için uydurmadık şey bırakmamışlarıdır. İşte bahsettiğimiz ilim ile imanın ayrıştırılmasını bu zümre yapmıştır. Oysa gerçek müminler bilirler ki, ilim ile iman birbirinden ayrılamazlar. İkisi de birbirine ışık tutar. Zaten hakiki ilim sahibi tarafsız kişiler de ilmin insanı ALLAH(c.c) gerçeğine götürdüğünü tereddütsüz görürler. Bu gerçeği görmeyenleri de Rab Teâlâ yüce kitabında anlatır: “Körle gören, karanlıkla nur, gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler (de) bir olmaz.” (Fâtır, 19-22)
O halde yaşadığımız hayattan en mükemmel bir tarzda istifade etmek isteyenler okusunlar bunun en temel vazifeleri olduğunu unutmasınlar. Okusunlar ama neyi? Okusunlar insanlar her şeye bakıp Rabb’i okusunlar. Sonra da şükretsinler hatta secdelere kapansınlar.