Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de 47 iletişim fakültesi bulunduğunu söyledi. Bu fakültelerin, gazetecilik, halkla ilişkiler ve tanıtım, radyo, sinema ve televizyon, reklamcılık, yeni medya gibi bölümlerinden her yıl 6 bin 500 mezun verdiğini belirten Arslan, şöyle devam etti:
"İletişim fakültesi mezunları ciddi işsizlik problemiyle karşı karşıya. Öte yandan gazete, radyo, televizyon ve internet siteleri de 'vasıflı' iletişim mezunu elemanı arayışı içerisinde. İletişim fakültesi mezunları işsizlik derdinden, sektör de vasıflı eleman bulamama derdinden muzdarip. Bu, ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor."
Arslan, yazılı medyada çalışan toplam 9 bin kişinin yalnızca bin 122'sinin iletişim mezunu olduğuna işaret ederek "Buna bir çözüm getirebilmek için, çıraklık eğitiminde olduğu gibi iletişim fakültesi öğrencilerinin son sınıfı sahada geçirmesi lazım. Bu modelde öğrenciye, asgari ücretin yarısı kadar ücret ödenecek, emekliliğe intikal etmeyen, iş kazası ve sağlık sigortasının kamu tarafından karşılandığı bir imkan sağlanacak." diye konuştu.
- Mesleğin teori ve pratiğini öğrenecek
Öğrencilerin, üniversite döneminin son yılında gazete, radyo, televizyon, internet sitesi veya işletmelerin halkla ilişkiler birimlerinde çalışarak geçirmesinin faydalı olacağını savunan Arslan, şunları söyledi:
"Böylece öğrenciler, mesleğin teorik kısmıyla pratiğini öğrenim döneminde kavrayabilecekler. İşletmeler de bir yıl ücretlerini ödemedikleri, iletişim alt yapısı almış, mesleğe hazırlayabilecekleri bir eleman çalıştırmış olacak, beğendikleriyle devam edebilecekler. İstihdamla mesleğin ihtiyaçları arasında verimli bir buluşma noktası sağlanacak ve iletişim fakülteleri işlevlerini daha sağlıklı yerine getirecek. Ayrıca, 6 bin 500 öğrencinin tümünün habercilik, iletişim, reklamcılık alanında çalışması beklenemez ama bunların içerisinde hevesi olan, bu mesleğe aşkla bağlı olanlar da iş bulma imkanına kavuşmuş olacak."
- "Sahada yaşanması gereken bir meslek"
Arslan, gazeteciliğin sahada öğrenilebileceğini vurgulayarak şunları kaydetti:
"Bizim mesleğimiz ne kadar teorik bilgi alırsanız alın sahada yaşanan, yaşanması gereken bir meslek. Yani ömrünüzde bir defa, hayatınız boyunca yakalayamayacağınız fotoğrafı, piliniz olmadığı ya da hafıza kartınız dolu olduğu için kaçıracaksınız ki yedek hafıza kartı, yedek pil taşımayı öğrenebilesiniz. Mezun olduktan sonra bu aşamayı öğrenmeye çalışırsanız vaktiniz olmaz. Ailenizden, sosyal çevrenizden iş beklentiniz olur. Ancak bunu okul döneminde yürütürseniz daha sağlıklı bir yere gelmiş olursunuz. Bizim mesleğimiz de birçok meslek gibi 'usta-çırak' ilişkisinin yerleşmesi gerekiyor. Pişmenin, olgunlaşmanın gerektiği bir meslek. Bunu öğrenim süresince çözmek gerekiyor. Yani bu modele göre, iletişim fakülteleri, öğrencilerini daha fazla istihdama yönlendirmiş oluyor. İşletmeler bir yıl önceden, devam edecekleri kadroları seçme şansı buluyor. Öğrencilere de aşkla bağlı olacakları bir mesleğe girebilme imkanı sağlanıyor. Böylece, 'kazan-kazan' sistemi kurulmuş oluyor."