Konya’da 500 civarında insanın sokakta yaşaması, aç ve açıktakilerle yetkililerin ilgilenmediğine dâir haber, önemli bir yaramızı da açığa çıkarıyor. Şefkat-Der Yardımcısı Ayfer Erel: “Erkek - kadın ve yaşlı evsizlerin tacizle tecavüze uğradığını, âdeta işkence çeke çeke öldüğünü; çöplerden bozulmuş ve küflenmiş yiyecekleri yediğini” ifade ediyor. Çözüm olarak; “Barınma merkezleri oluşuncaya kadar komple oteller ya da yerine otel odaları kiralanmasını; bunların giderlerini il-ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları, özel idare bütçeleri ve belediyeler tarafından karşılanması, 365 gün 24 saat hizmet verecek sığınma evleri oluşturulması” gibi tedbirler alınmasını öneriyor. (10.2. 2012 tarihli Merhaba)
Türkiye dışındaki memleketlere bile yardım elimiz uzanıyor; gelişme ve ilerlememizle övünüyoruz. Kendi şehrimizdeki yoksullara, gariplere; yöneticiler ve halkça da yardımlarımız esirgenmemeli. Özellikle şu soğuk kış günlerinde, insanın içi daha fazla sızlıyor. Mesele biraz da gönül eğitimini unutmamızdan kaynaklanıyor olsa gerek. Hiç değilse gösteriş ve tüketimi biraz kısabilsek.
…
Uygulamaya konan Fatih Projesi ile ilgili çeşitli yorumlar getirildi. Müspet tarafları kadar, menfî yönlerinin de bulunabileceği fazla tartışılmadı. Türk Eğitim-Sen İst. 9 Nolu Şube başkanı Enver Demir’in, hiç de yabana atılmayacak bazı eleştirilerini sunuyorum:
“Uygulama çocukları tamamen sanal bir âleme hapsedip dilekçe yazamaz hale getirir, el becerileri ve hayal güçlerini öldür mü? Tabletler ile hazır bilgiye ulaşmaya alışacak nesiller, dolayısıyla google bağımlısı, araştırmadan uzak bir topluluğun habercisi mi olacak? Bu teknoloji ile öğrenciler, çok küçük yaşta radyasyon yüklemesine maruz kalmayacak mı? Tabletlerin varlığı, okullara internet ve ortak bağlantı ağ sistemleri olarak ek yükler getirmeyecek mi? Verilen tabletler arızalandığında, bakım ve onarımlarını kim üstlenecek? Tabletlerin beraberinde getireceği ek maliyetlerin yükünü Bakanlık karşılayacak mı? Bu tabletlerin, yılda 2,5 milyon öğrenci ve 4 yıl sonra toplamda 10 milyon öğrenciye dağıtılacağı söyleniyor. Bu maliyetlerle okulların, öğretmen ve personel ihtiyacı ile fizikî sorunları çözülemez mi? Teknoloji inanılmaz şekilde kendini yeniliyor. Bu tabletlerin de en fazla 2 yılda demode olacağı hesaplanıyor mu; üretilen programların kullanılmayacağını hesaplayan var mı”?
…
Eğitim konusunda da açılımlarımız tüm hızıyla sürüyor. “Yazarlar Okullarda Projesi”, bazı tartışmalı yazarları öne çıkarması, sakıncalı içerik ve kitaplarla, tahrip gücü yüksek bir bomba gibi. Daha önce bir başka kadın yazarın kitabı da tepkiler almıştı. Önemsenmemiş ki daha beteri, tavsiye edilmiş, talebelere satılmış. Aksi gibi kabahati Ergenekon ve CHP’nin, İsmet İnönü’nün üstüne de atamayız. Affedersiniz sadece geçmişe değil, biraz da buraya günümüze bakar mısınız?
Masum çocuklara teslim edilen, okutulan “Adadaki Ev” kitabından birkaç örnek. Eşcinsellik, zina reklâmından tutunuz da, evlilik, aile gibi değerlerimize, inancımıza hakaret eden nice galiz ifadelerle dolu olduğu belirtiliyor. Mecburen kısaltıyorum:
“Esra için önemli olan Vassa’ya(bayan) sahip olmaktı.”, “Zaten evliliğe karşısın, o garip kurum sana göre her kötülüğün kaynağı.”, “Şimdi tek pişmanlığı, Reşit’e(kocası) bakire gelmiş olmak. Evlilik öncesi Kayahan’la (eski sevgilisi) ya da başka bir erkekle sevişmemiş olmak.”. “Erkek olsana, diktatör annene karşı çık, ben despot babama kafa tutayım, canınız cehenneme diyelim, birlikte ev tutalım.”, “Esra evliliğin sözünü işitmeye tahammül edemiyor. Nişanlanmak, gülünç ve ikiyüzlü görünüyor ona. Kurallara boyun eğmek istemiyor.”
Sapkınlığı, ahlâksızlığı cesaretlendiren; sınırdaki bazı kişilikleri özendirip, yüreklendirecek adımlar. Dıştakinin yanı sıra her koldan iç(imiz)den saldırı.
Ailecek, milletçe hayırlı okumalar diliyorum. Biz müstahakız.
Türkiye dışındaki memleketlere bile yardım elimiz uzanıyor; gelişme ve ilerlememizle övünüyoruz. Kendi şehrimizdeki yoksullara, gariplere; yöneticiler ve halkça da yardımlarımız esirgenmemeli. Özellikle şu soğuk kış günlerinde, insanın içi daha fazla sızlıyor. Mesele biraz da gönül eğitimini unutmamızdan kaynaklanıyor olsa gerek. Hiç değilse gösteriş ve tüketimi biraz kısabilsek.
…
Uygulamaya konan Fatih Projesi ile ilgili çeşitli yorumlar getirildi. Müspet tarafları kadar, menfî yönlerinin de bulunabileceği fazla tartışılmadı. Türk Eğitim-Sen İst. 9 Nolu Şube başkanı Enver Demir’in, hiç de yabana atılmayacak bazı eleştirilerini sunuyorum:
“Uygulama çocukları tamamen sanal bir âleme hapsedip dilekçe yazamaz hale getirir, el becerileri ve hayal güçlerini öldür mü? Tabletler ile hazır bilgiye ulaşmaya alışacak nesiller, dolayısıyla google bağımlısı, araştırmadan uzak bir topluluğun habercisi mi olacak? Bu teknoloji ile öğrenciler, çok küçük yaşta radyasyon yüklemesine maruz kalmayacak mı? Tabletlerin varlığı, okullara internet ve ortak bağlantı ağ sistemleri olarak ek yükler getirmeyecek mi? Verilen tabletler arızalandığında, bakım ve onarımlarını kim üstlenecek? Tabletlerin beraberinde getireceği ek maliyetlerin yükünü Bakanlık karşılayacak mı? Bu tabletlerin, yılda 2,5 milyon öğrenci ve 4 yıl sonra toplamda 10 milyon öğrenciye dağıtılacağı söyleniyor. Bu maliyetlerle okulların, öğretmen ve personel ihtiyacı ile fizikî sorunları çözülemez mi? Teknoloji inanılmaz şekilde kendini yeniliyor. Bu tabletlerin de en fazla 2 yılda demode olacağı hesaplanıyor mu; üretilen programların kullanılmayacağını hesaplayan var mı”?
…
Eğitim konusunda da açılımlarımız tüm hızıyla sürüyor. “Yazarlar Okullarda Projesi”, bazı tartışmalı yazarları öne çıkarması, sakıncalı içerik ve kitaplarla, tahrip gücü yüksek bir bomba gibi. Daha önce bir başka kadın yazarın kitabı da tepkiler almıştı. Önemsenmemiş ki daha beteri, tavsiye edilmiş, talebelere satılmış. Aksi gibi kabahati Ergenekon ve CHP’nin, İsmet İnönü’nün üstüne de atamayız. Affedersiniz sadece geçmişe değil, biraz da buraya günümüze bakar mısınız?
Masum çocuklara teslim edilen, okutulan “Adadaki Ev” kitabından birkaç örnek. Eşcinsellik, zina reklâmından tutunuz da, evlilik, aile gibi değerlerimize, inancımıza hakaret eden nice galiz ifadelerle dolu olduğu belirtiliyor. Mecburen kısaltıyorum:
“Esra için önemli olan Vassa’ya(bayan) sahip olmaktı.”, “Zaten evliliğe karşısın, o garip kurum sana göre her kötülüğün kaynağı.”, “Şimdi tek pişmanlığı, Reşit’e(kocası) bakire gelmiş olmak. Evlilik öncesi Kayahan’la (eski sevgilisi) ya da başka bir erkekle sevişmemiş olmak.”. “Erkek olsana, diktatör annene karşı çık, ben despot babama kafa tutayım, canınız cehenneme diyelim, birlikte ev tutalım.”, “Esra evliliğin sözünü işitmeye tahammül edemiyor. Nişanlanmak, gülünç ve ikiyüzlü görünüyor ona. Kurallara boyun eğmek istemiyor.”
Sapkınlığı, ahlâksızlığı cesaretlendiren; sınırdaki bazı kişilikleri özendirip, yüreklendirecek adımlar. Dıştakinin yanı sıra her koldan iç(imiz)den saldırı.
Ailecek, milletçe hayırlı okumalar diliyorum. Biz müstahakız.