Yuvamız yazı serisi
Asr-ı Saadette de “iki nur sahibi” diye anılan bir büyük “Sahabeyi Kiram” var. Ona “Zinnureyn” deniliyor. Halim selim bir insan. İnancı için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, edep hayâ timsali bir büyük sahabe. Hayatında iken “cennetle müjdelenmiş 10 kişiden” birisi. Ondan dolayı da kendisine “Aşere-i Mübeşşirin”de deniliyor.
Malını, gençliğini, ilmini, sıhhatini ve nefesini İslâma adamış. Kur’an-ı Kerimle o kadar içiçe ki. Kur’an Kerim, bu ve benzeri insanların şahsında canlanmış, mücessem (cisim) hale gelmiş. Nitekim kendisini öldürmeye gelenler, onu kur’an-ı kerim okurken buluyorlar ve maalesef insanların büyüğü bu değerli insanı katlediyorlar. Akan kanı, okuduğu Kur’anın sayfalarına akıyor ve şehit oluyor. Bu yönü ile de şehitlerin seçkinlerinden, yani hesap sorulmadan cennete gireceklerden.
Peygamberimiz den sonra İslâm devletinin başına geçen siyasi liderlerden ve dört büyük halifeden birisi. Adını hepimiz biliyor, kendisini tanıyoruz. Evet, Hazret-i Osman (r.a) den bahsediyorum. Allah cennette bizleri onlara komşu eylesin.
Hazreti Osman (r.a) Peygamberimizin kızı hz. Rukiye ile evlenmiş ve Peygamberimize damat olmuş. Ancak Rukiye validemiz vefat edince, Peygamberimiz bu kere onu Ümmi Gülsüm adındaki kızıyla nikâhlamış ve ikinci kere damatlığına almış. Her bir kızına bir nur deniliyor, böylece iki nur sahibi yani Zinnureyn olmuş. Hazreti Fatıma validemiz ise Peygamberimizin bir başka nuru. Onu da Hazreti Ali (k.v) ile evlendirmiş.
Peygamberimiz (s.a.v) in bu nurlu kızlarına izafeten, bir hanımı nikâhına alan bütün müslüman erkeklere “bir nur” sahibi demek mümkün. Nitekim Peygamberimiz, hanımların kocalarına Allah’ın bir emaneti olduğunu vurguladığı “Veda hütbelerinde”;
VEDA HÜTBESİ
“Ey insanlar. Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. SİZ KADINLARI ALLAHIN EMANETİ OLARAK ALDINIZ ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adetlere göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir” buyurmuştur.
İLK EVLİLİK
Bize evlenmek için başvuran delikanlılar oğlumuz, evlendirdiklerimiz ise damadımız olmuşlardır. Gelin adaylarımız ise kendi kızlarım gibidirler. Eğer bunları evlendirmişsek bunlar da gelinimiz olmaktadırlar.
“Beni uygun bir adayınızla evlenmeme yardımcı olunuz” diyerek bize müracaat etmiş kardeşlerimin evlenebilmeleri için her türlü çalışmayı yapıyoruz. Dahası evlendikten sonra da irtibatları kesmiyor, aile içerisinde olması muhtemel iyi ve kötü durumlarda onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Mustafa isminde çok sevdiğimiz bir damadımız bulunmaktadır. “Evlenmek istiyorum” diye Yozgat’tan bize müracaat ettiğinde, dosyamızdaki gelin adayları arasında yaptığımız inceleme de şartlarına uygun bir gelin adayın olduğunu bildirdik ve kızımızın fotoğraflı formunu ona gönderdik.
Mustafa, bir müddet sonra “Gelin adayını uygun bulduğunu” bildirdi. Bu kez Ankara’da ikamet etmekte olan kızımızı büroya çağırarak, Damat adayımızın resimli formunu gösterdik.
O’nun da damat adayını uygun bulduğunu görünce adayların görüşebilmeleri için kızımızın telefon numarasını damat adayımıza verdik.
Ancak, kızımız, bir müddet önce kalp ameliyatı geçirmiş. Damat adayının evlendikten sonra öğrenmesi yerine, evlenmeden önce bilmesinde ve ona göre karar vermesinde fayda vardır düşüncesiyle kızımız bu sırrını bize söyledi ve “bu durumu siz uygun bir zamanda kendisine söylersiniz” dedi. Ben de kendisine, “bu kalp ameliyatının evlenmenize mani bir yönü var mıdır”diye sordum. Bana; “hayır bir manisi yoktur” dedi.
Gelin adayımızın sırrını, uygun bir zamanda damat adayımıza aktardım. Artık kızı da tanıdığı için onunla evlenmekte bir mahzur görmedi ve evlendiler ve Yozgat’a gittiler.
Gelinimiz, Ferzane 6 aylık hamile iken hastalanmış ve kendisini Ankara’ya getirerek Ankara hastanesine yatırmışlar. Hastalığının ne olduğunu sorduğumda, yine kalp dediler. Neticede, Ferzane, hastaneden çıkamadı. Ölüm hali belirince doktorlar önce 6 aylık çocuğunu almak istemişler, bebek ölmüş. Arkasından Ferzane de vefat etmiş.
İKİNCİ EVLİLİK
Aradan bir müddet zaman geçti. Mustafa oğlumuz, derin bir üzüntü içerisinde bize gelerek; “Evime giremiyorum. Her tarafta Ferzane’nin hatıraları var. Nereye baksam, neyi elime alsam, Ferzane’yı anıyorum. Beni bu sıkıntıdan kurtarın ve beni tekrar evlendirin” dedi.
Kendisine bu kere bir başka uygun aday gösterdik. Her iki tarafında birbirlerini uygun bulmaları üzerine takriben 21 ay sonra tekrar evlenerek yuvasını bir kere daha kurmaya muvaffak oldu. İşin en güzel tarafı, eski ölen eşinin ailesi Mustafa’nın bu ikinci nikâhında yanında oldular ve kendisini tebrik edip mutluluklar dilediler.
Mustafa oğlumuzun bu izdivaçtan bir kızı oldu. Mustafa, Ankara’dan bir daire aldı. Şimdi evinde eşi ve küçük kızı ile mutlu bir hayatı yaşamaktadır. Bize de her uğradığında, “sizin ve Yuvamız evlendirme bürosunun değer ve kıymetini benden daha iyi kimse bilemez, Allah sizden razı olsun” diyerek hissiyatını dile getirmektedir.
Böylece Mustafa oğlumuz da bizim, “zinnureynimiz” olmuş oldu.