Seçim, siyaset derken sizde bizim kadar yeterince bunaldınız bu gündemden… Kolay değil bir yılda iki seçim ve kampanyasına maruz kaldık… Siyasiler şu günlerde meclisin yolunu tutmuşken, çarşıda, pazarda kaldık biz-bize…
***
Bugün gönlümüzden geçen sizlere küçükte olsa bir tebessüm verebilmek… O yüzden fıkra tadında iki hadiseyi kaleme alacağız…
***
YAZAR MI YAZMAZ MI?
Yakın bir arkadaşı rahmetli nüktedan Tayyip Ağa’nın yanına gider…
***
Hoş beşten sonra arkadaşı Tayyip Ağa’ya sokulur sessizce; “Sana bir şey danışacağım, ben şu şu haltları, şu şu kusurları işledim… Şimdi de pişmanım ama…”
***
Tayyip Ağa merakla sorar; “Eee bundan bana ne?”
***
Arkadaşı tüm saflığı ile sorar; “Tayyip Ağa sen bilirsin, acep Allah bunlardan dolayı bana günah yazar mı?”
***
Tayyip Ağa, arkadaşının evveliyatını bildiği için cevabı yapıştırır;
“Yazmasına yazar da, defterinde yer bulursa... “
***
HANGİ PEYGAMBER BU?
Aldığını geri vermeyen, borcuna sadakati bulunmayan biri, esnaf olan arkadaşından yalvar yakar yine ödünç bir şeyler almış…
***
Gel zaman git zaman tüm ısrarlara rağmen borcunu ödemekte yine ayak diretir… Kendisine mal veren arkadaşı o kadar sinirlenir, o kadar öfkelenir ki bir gün çarşı ortasında yakaladığı adama saydırmaya başlar…
***
“ Ayıp ayıp boyundan posundan utan… Ahrette alacaklıların peşine düşse, görenler bu hangi peygamber diye şaşırır kalırlar…”
***
Birinci fıkra; İlmiyle, Şeyhülislam’ı bile şaşırtacak olmasına rağmen, her türlü filmi çevirip, Gonya tabiriyle “oyulmadık kabaklara giren” ama sonrada masum ayağına yatarak hocalardan “kullanışlı” fetva isteyenlere gitsin…
***
İkinci fıkra; Seçimi, yağmuru, piyasayı, uçan kuşu, esen yeli bahane ederek, borçlarını erteleyen, ödemelerini envai çeşit bahane arkasına sinerek yapmayan, mahşere konvoyla çıkmaya hazırlanan uyanıklara(!) gitsin…