Sıkıldım, bıktım artık senden ey kadın!
Sürekli, yüceliklerle cücelikler arasında gezinmenden.
İlgili ilgisiz her olaydan, kişiden kendi yararına pay biçmenden, parlak menfaatler gözetmenden; maksatlı şartlı sevgilerinden, yaramaz işlerinden.
Karışıklığı, dolaşıklığı, bulanmayı sevişinden.
Rollerinden, sahnelerinden, artizliğinden(!)
Ülkülerinden, davalardan kolay vazgeçişinden… Müdafaana(ğ)melerinden(!)
Peşin hükümlerinden, sanrılarından, sancılarından; paha biçilmez yargıçlığından(!)
Habire tuz biber ektiğin, sosladığın acılarından.
Fırında bir türlü pişmeyişinden, kartlığından.
Mütemadiyen kusurlardan, hatalardan, mutlak surette yanılgılardan uzak ve beri olduğun zehabından.
İlişkilerdeki ince hesaplarından ya da tam tersi hayalî yüklemeler, donatımlarından.
Başı havalarda, bulutlarda kuş uçuşundan… Sıkı avcılığından.
Kendi yarattığın(!) dünyada, devamlı putlarını oluşturman ve bebek gibi ikide bir bunlarla oynayışından…
Hayatla kumara girişmen; insandan eşyaya hayvana hep sevgili(!) değiştirmen; saman alevi sevdalarından, atsan atılmaz satsan satılmaz kaçsan kaçılmaz benlik merkezlerinden… Havaiyatından.
Mütemadi iltifata, krem karamele, münasebetlerdeki tatlı stokuna, şekerlenmiş sözlere ihtiyaç duymandan…
Samimiyetsiz, yüreksiz, tütsülenmiş cümleler kurmandan.
Okus pokus yaptığını, kuşdilini konuştuğunu sanmandan.
Bazen İlahî bir Ezgiye kulak verişin, kısa ama lezzetli duyguların, çocuksuluğun lâkin yine sonunda güvenilmez durumundan.
Her seferinde, değiştirip güçlendirdiğin avukatlarınla; tüm mahkemelerde aklanmandan.
Hâlden hâle geçişi; her pazarda, halde yine “kendini” seçişinden, biricikliğinden(!)
Benzerlerini sevişi, zıtlara köpürüşünden.
Demedim mi sana geçme namert köprüsünden!
İlle de asiliğinden.
Engin sulardaki köpüklere kapılışı…
Maddiyata sarılışından…
Ara sıra “akleden nefse” doğru gidişinden ve çalımla, başı büyük(!) muhteşem dönüşlerinden.
Rücu tercihlerinden; akıl sır ermez seçişlerinden. Hak secdeye yeterince eğilmeyişinden.
Aygın baygın, perdelenmiş gözlerinden.
Yaradan’ı hissettiğinde, o mutî, uysal, müeddep nefsi ve kalbi sevişinden.
Tezatlar içinde kayboluşlardan! Muhasebe, murakabe yokluğundan…
Peşindeki pisilerden, hoşhoşlardan, “İllallah” dediğin kalpazdıranlardan.
Başıboş, sarhoş ruhundan.
…
Ah! Nefise! Öldün bittin, sevil(me)din!
Doğum sancıları kıvranışları, anlaşılan hiç tükenmeyecek.
İki arada bir derede, boynu bükük kalacak.
Yeryüzü devasa bir Nefs.. o dünyayla ahiret arasında salınacak.
Galiba, ol Pâkize’yi(!) doğuruncaya kadar canı çıkacak.