Osmanlı Devleti’ni yıkan İtilaf devletleri, 10 Ağustos 1920’de aziz milletimize Sevr’i dayatmışlardı. O günün şartlarında bu anlaşmayı reddeden ve 30 Ağustos Zaferi ile bu anlaşmayı yırtan milletimiz, misak-ı milli sınırlarımızı korumaya çalışmış; çeyrek yüzyıldan beri de Karadeniz, Akdeniz, Adalar (Ege) denizinde hak ve menfaatlerimizi korumak için kolları sıvamıştır.
Bu bağlamda milletimiz, enerji piyasasındaki gücünü arttırmak ve enerji bağımsızlığı yolunda hızla ilerlemek için 3 sondaj gemisi ve 2 sismik araştırma gemisiyle Karadeniz ve Akdeniz’de çalışmalarını sürdürmektedir.
Fatih sondaj gemisi şu anda Karadeniz’de çalışmaktadır. Yavuz sondaj gemisi ise Akdeniz’de çalışmalarını sürdürmektedir. Bakımı devam eden Kanuni sondaj gemisinin ise yılsonunda Akdeniz’de görev başına gelmesi bekleniyor.
Devlet ricalinin ifadesine göre, sondaj ve sismik araştırma gemilerine sahip olmadan önce kiraladığımız gemiler, araştırma sonucunda bir şey bulamadıklarını ifade ederek yurdumuzdan ayrılırlardı…
Şimdi öyle mi? Türkiye, Karadeniz’de Tuna 1 adı verilen bölgede 320 milyar metreküp doğalgaz bulmuştur. Devlet erkânı tarafından, doğalgazın 2023 yılında kullanılacağı ifade edildi. Cari açığımızın enerji ithalinden kaynaklandığı ifade edildikten sonra doğalgaz ve petrolün bulunmasıyla cari açığın kapatılacağı dolayısıyla Türkiye’nin ekonomik alanda büyüyeceği, refahın artacağı ifade edildi.
Bu güzel bir gelişmedir. Türkiye buna sevinmeli ve yapılan çalışmalar küçümsenmemeli. Muhalefet, “Bulunan doğal gaz halka yansımaz” gibi söylemlerden uzak durmalı.
Bakın İtilaf devletleri, Osmanlıyı enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerden çıkarmış ve Küçük Asya’ya hapsetmiştir.
Türkiye şimdi bu çemberi yırtmaya çalışıyor ve üç tarafı çevrili denizlerde hak ve hukukunu koruma mücadelesi vermektedir.
Türkiye, sadece enerji arama peşinde değil; mavi vatan dediğimiz denizlerimizde egemen olma mücadelesi vermektedir. Bunun için gece gündüz çalışıyor.
Türkiye, hem içerde PKK, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele etmektedir ve hem de sınırlarımızın ötesinde Türkiye’yi çember içine almak için çalışan düşmanla mücadele etmektedir.
“Batı’nın şımarık çocuğu” “Yunanistan Fransa başta olmak üzere Avrupa Birliği, ABD, İsrail, Mısır ve BAE birlikte hareket ederek, Başkan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın dediği “Kıyılarımıza hapsetmek istiyorlar.”
Bu bağlamda Yunanistan, Adalar denizinde karasularını 12 mile çıkarmak istiyor. Uzmanların ifadesine göre, Yunanistan Ege’de karasularını 12 mile çıkarırsa Türkiye’ye Adalar denizinde yüzde 10’dan az bir alan kalacaktır. Türkiye bunu savaş sebebi saymıştır.
İşte Türkiye, bu oyunu bozmak için Libya ile 27 Kasım'da deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırasını imzaladı ve bunu Birleşmiş Milletlerde tescillendirdi.
Karşı taraf da boş durmamaktadır. Yunanistan da Mısır ile deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşma yaparak Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmayı akamete uğratmak istiyor.
Tarih yeniden tekerrür etmektedir. Dünün itilaf devletleri bu günün AB ve NATO’su perde arkasında birlikte hareket ederek tekrar Sevr’i Türkiye’ye kabul ettirmek istemektedir.
Türkiye işte bunun mücadelesini vermektedir. Bu sebeple birlikte hareket etmemiz gerekir.
Unutmayalım ki, Türkiye Ayasofya’yı müzeden camiye çevirerek Ayasofya üzerinde egemen olduğu gibi mavi vatanı olan Akdeniz, Adalar denizi ve Karadeniz’de egemen olursa o zaman hem İslam âlemi ve hem de mazlum gayrimüslim devletler emperyalizmin pençesinden kurtulmuş olur, II. Sevr de zihinlerden silinmiş olur. Biz böyle düşünüyoruz ya siz? Hoşça kalın.