Milli Gençlikle yazı serisi
Değerli gençler,
Yazılarımda bazen eski kelimeleri kullanıyor, sizin bu kelimelere aşina (tanıdık) olmanızı istiyorum.
Bir zamanlar dünyaya yön veren, bu günkü ifadesiyle süper güç bir milletinin bütün eserleri, kütüphanelerinde hem eski dil kelimelerle ve hem de eski yazı dediğimiz Osmanlıca yazı ile dolu durmaktadır.
Bir İngiliz, bir Alman genci kendi dedesinin yazdığı kitapları okuyabilmekte ve anlayabilmektedir. Ama bizler bu eserleri ne okuyabiliyor ne de anlayabiliyoruz.
Bir duvarı örerken tuğla üzerine tuğla konur, böylece bina (ev) tamamlanır. Medeniyet dediğimiz bir milletin ortaya koyduğu eserleri ve yaşam tarzı da bilgi üzerine bilgi koymakla, ilim üzerine ilim eklemekle elde edilir.
Onun için bizler, son devrin gençleri olarak kendi medeniyetimize yeni bir katkıda bulunamadık. Kitaplarımız ve ilim adamlarımızın hemen hepsi Batıdan tercüme eserlerle meşgul olduklarından, biz yapsak yapsak Batı medeniyetine katkı yapabilecek bir ilim ve bilgi donanımına sahip olabilirdik. Ama onu da yapamadık.
Çünkü hiçbir kopya, hiçbir zaman asıl bozuk da olsa onun yerini tutamaz.
Sevineceğimiz bir durumdur ki gençlerimiz şimdi dedelerinin dilini ve kültürünü öğrenebilmek için Osmanlıca öğrenmeye çalışmaktadırlar.
Yine sevineceğimiz bir durumdur ki Üniversitelerimizde Osmanlıca yazı ve dili üzerine çalışmalar yapılmaktadır.
İHTİYARİ HAREKETLER NE DEMEK
Türkçemizde “ihtiyar” kelimesi, yaşlı insan yerine kullanılmaktadır.
İhtiyari demek, yaptığı hareketlerin, söylediği sözlerin ne manaya geldiğini bilerek yapmak demektir.
Yaşlı insanlar da birçok hareketleri yaparken veya sizin yapacağını zannettiğiniz bir takım hareketleri yapmadıklarından olacak kendilerine “ihtiyar” denmektedir.
Bir de “gayri ihtiyari hareketler” vardır. Bu kelime isteyerek veya bilerek yapılmayan hareketler için kullanılır.
Mesela gözünde “tik” olanlar, zaman zaman ve sürekli gözlerini kırpar duranlar. Elbette bu hareketleri isteyerek yapmazlar.
İhtiyarlarımız, mesela genellikle dişleri protez olduğundan sert ve katı şeyleri yiyemezler. Yemek esnasında burunları akabilir. Dizlerinde kireçleme bulunduğundan oturup kalkmaları hayli zor olur, gözleri de her şeyi iyi seçemezler (göremez)…
Bizle bu hallerine bakarak kendileri için üzülürüz. Ama bir gün de bizim de o hale geleceğimiz hiç aklımızdan geçmez.
Sevgili gençler,
Gençlik devrelerimizi, “vur patlasın, çal oynasın” havalarıyla geçiririz. Buna da “Felek’den gün çalma…” deriz. Hâlbuki felek bizden zaman içerisinde çok şeylerimizi çalar gider de haberimiz bile olmaz.
İHTİYARLARDA Kİ ÜSTÜNLÜK
Ancak sadece ihtiyarlarda olan, gençlerde bulunmayan çok önemli bir özellik vardır.
Bu özellik, onlarda ki bilgi, görgü ve tecrübe üstünlüğüdür.
Gençler, ihtiyarların bilgi, görgü ve tecrübelerinden yararlanmaya bakmalıdırlar.
Bilgiyi elde etmek, görgüyü ve onun kurallarını öğrenmek, aklımıza ve elimize tecrübeleri yükleyebilmek “üç günde kazanılacak…” öyle kolay bir iş değildir.
Eğer ihtiyarların bu özelliklerinden yararlanmazsanız, o zaman sizin hayatınızın her devresinde bilgi, görgü ve tecrübe kazanmak için çok zaman harcamaya ve birçoğun da ise yanılıp zaman, para, malzeme ve emek kaybetmeye mahkûm olacağınızı bilmeniz gerekir.
Her şeye sıfırdan başlamak yerine bir bilgi birikimi, bir görgü hazinesi ve bir tecrübe deposu ihtiyar hazır yanınızdaysa veya siz onlara fazlaca yakınsanız, işte elinizde bulunmaz bir hazine taşıyorsunuz demektir.
Her işte başarı, o işin uzmanı veya bilenine sorarak yapmakla olur.
Bu konuda söylenmiş bir atasözümüz şu şekildedir.
“Bir bilene danışan yüce dağlar aşmış, danışmayan ise düz yolda şaşmış…”
Sevgili Gençler,
Siz, bir an önce önünüzdeki engelleri aşarak başarılı bir insan mı olmak istersiniz yoksa düz yolda şaşmak mı?