Otuzlu yıllar sonrasından gözlemlediğimiz ananevi iftar davetleri ve yemekleri bugünlerde değişik de olsa yapılmıyor değil. Ancak, hayli azalmaya yönlenmiş durumda...
Sadece azalmakla kalmıyor. Davet etmelerdeki ince kurallar, yemeklerin yapımı ve çeşitleri de değişmekte...
***
Evet, davetlilerin miktarına göre davetler, aynı gün birden fazla sofra konulacak miktarda olabileceği gibi, birkaç gün arkası arkasına veya aralıklı günlerde de olabilmekte.
Davet olunan evde, bir gün evvel hazırlıklarına başlanır.. Lüzumlu malzemelerden bulunmayan varsa, evin beyine sipariş verilir. Hanımefendiler de işlemlerine başlarlar.
***
Tandır yakılır, hamur yoğrulur güneş doğmadan başlayan ve kuşluğa (öğleden bir saat önce) doğru etrafı kızararak kabararak çıkan mis gibi ekmeklerin kokusu etrafı alır. Yakın komşulara, kokusunu aldılar diye birkaç ekmek iftariyelik verilir...
Apartmanlı devrimizde; yemek, ızgara, balık vb. kokusundan geçilmez şekline getirip, bırakın iftariyelik verme imkânsızlığını. Komşuya koku rahatsızlığı verdim diye, onun hakkını bile kimse düşünmez…
***
Bugünün, dışarıya yaptırılan su böreği, baklava veya tatlı çeşitleri, siparişi olmadığı gibi, hazır yufka alıp onunla börek baklava vb. yapma da düşünülmez. Sadece tel veya ekmek kadayıfı, güllaç gibi malzeme evde yapılamadığından getirttirilir.
***
Hamurlar yoğrulur, şepitler (yufka) açılır. Küçük sini veya büyük tepsiler içine hangi işlemi yapacaklar ise o işleme göre yayılarak konur.
Kimi su böreği, kimi kıvrım, sigara böreği yapar. Tatlı olarak düşünülen, baklava çeşidi, kıvrım tatlısı (Şam Tatlısı da denilir.), nadir de olsa sacarası hazırlanışı da aynı işlemi görür.
***
Bir taraftan da mevsimi ise kasaptan getirtilen kaburgalık et kısmı leziz yerli (Konya) patlıcanın üstüne konarak, mevsimi değilse patates üzerine kuşbaşı veya köfte şeklinde etlerle pişirilir.
Yaprak sarması, lahana dolması sonrası karışık domates, biber ve kabak dolması tencerelerde halledilir. kişniş ve nohutlu pilav ile bilhassa içi nohutlu yayla yoğurtlu çorba iftar sofrasına sıcak yetişecek şekilde ayarlanarak pişirilir, sofraya konurken kızartılmış köpüklü sadeyağı üzerine dökülür.
Tatlılar baklava, kadayıflar gibi hamur işinden olmayabilir. O zaman sütlaç, irmik helvası yine aynı gün hazırlanmış olur.
***
Bunları hazırlama ve pişirme işleri, o zamanların evlerinde olan, bahçe, hayat veya örtme denilen yerlerde kurulmuş ocaklarda, bağ çubuğu. Tezek, odun veya tahta parçaları ile pişirilir, tandırdan da istifade edilir...
Elektrikli veya bütan gazlı ocak ve fırınlar mevcut olmadığından, onların değil, lezzet veren mangal üzerindeki söndürme kömürlü ateşte çevrilerek kızartılırdı, börekler ve hamurlu tatlılar...
***
Büyük telaş ve çaba içinde hazırladıkları yemeklerin “Beğenilecek mi?” düşüncesi içinde olan hanımefendiler her işi iftar saatine göre hazırlamışlardır.
Davetlilerin eş ve çocukları daha önce gelerek, “Bu ne zahmet ve iltifat...” diyerek getirdikleri hediyeleri sunarlar. Karşılayan ev sahibeleri de “Ne zahmeti. Şeref verip bizleri ihya edip sevindirdiniz. Şurada bir iki lokma beraber iftar yapalım dedik...” diyerek ayrılmış odalara buyur ederler.
Beyler, top atımı yaklaşımında sökün eder. Aynı konuşmalar beyler arasında da olur.
Yemek yenecek oda veya odalarda, altlıklı tahta veya bakır siniler konur. Üzerlerine, iftariyelik dediğimiz, çeşitli peynirler, zeytin, pastırma, sucuk, tahin, bal, turfan yoğurdu, Çeşitli reçel, küçük tabaklara konarak sıralanır. Kış mevsimin de çeşitli turşu, yaz mevsiminde salata ilave edilir.
***
Bazı yerlerde beyler camiye gidip namaz sonu iftar yemeğine başlama yönünü seçerse, onlara dürüm verilerek iftar açmaları sağlanır. Evlerde de hoca varsa cemaat olarak, yoksa ayrı, ayrı namazları eda ederler. Bazen namaz yemek sonrasına da bırakılır.
Akraba ve bir sofralık olanlar hep beraber, fazla ise hanımlar ayrı sofrada otururlar. Akraba dışında olanlar da hanımlar ayrı odalarda ki sofralara kurulurlar.
***
İftar duası yapılarak iftariyeliklere saldırılır. Arkasından üstünde buğusu tüten sadeyağı dökülmüş yoğurtlu yayla çorbası sökün eder. Tahta kaşıklarla, ağızlar yana, yana içilen çorba sonu, ya orta denilen patlıcan üstü etle kaplanmış kapama veya patates kızartmalı kuşbaşı, köfte gelir. Patlıcanın ve kaburgalık etlerin lezizliğini tadanların önüne bu sefer altı üstü kızartılmış kıyma içli, tepsi tabanına sadeyağ konularak pişirilmiş su böreği, kıvrım veya sigara böreği konur.
***
Sıra, adet üzere tatlılara gelmiştir. Baklava, sacarası ve kadayıflar tepsisi ile diğerleri geniş kaplar içinde sunulur.
Tatlıyı bastırsın diye ardından ekşili bamya çorbası sürülür. Bu da ağızları yakarak tamamlanınca…
Yaprak, lahana sarması ve çeşitli dolma yemekleri gelir. Yaprak sarmasının yanına kâselerde yoğurt eksik edilmez. Lahana için isteyene limon veya suyu hazır edilir.
***
Bağdaş kuran, diz çökenlerin ayakları ağrımıştır. Onlar değişim yaparken kişnişli, nohutlu sadeyağı ile yapılmış pirinç pilavı yanına meyve kaklarından yapılmış hoşaflar tas içinde sofraya endam eder...
***
Duaya geçilmiştir. Sofralardan geriye çekilirken, ev sahiplerine “Geçmişlerinizin canına değsin Yüce Yaradan bol versin..” derler.
Lavabolar olmadığı için el yıkama leğenleri önlerine gelir. Yıkama işlemi bitince yün minderlere çekilinir ve gelen sade kahveler höpürdetilir. Namaz kılmamış olanlar namazını kılar. Vakit gelince Teraviye gidilir.
Teravi dönüşü çaylar içilir ve misafirler eşleri ile yavaş, yavaş yine dua ve temenni ederek ayrılırlar…
***
Evin hanımefendilerine, bugünlerin makinası olmadığından, ocak başlarında bulaşık yıkama işi kalmıştır artık...
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle bereketli iftarlar dileğimle….