Türkiye’de idam tartışması halen sürmektedir. Tartışmalar siyasi polemiklerden uzak olmalı ve bir mesnedi bulunmalıdır. Aksi halde ortaya bir şey çıkmaz, kördöğüşü sürer gider, bu da toplum alarak aleyhimize olur.
Bazı çevrelerin bu konudaki görüşlerini okudum bilimsellikten uzak, indidir. Mesela şu haberlere bakın: Başbakan Erdoğan “idamı tartışmak mümkün olabilir” açıklamasını yaptıktan sonra gerici zihniyet açıklamaya alkış tutmakta gecikmedi. Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Batı'nın parçası olan Türkiye'de idam cezasının tartışılmasının yersiz olduğunu açıkladı.
Malum çevrelerin dediği gibi Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gündemi değiştirmek için bu meseleyi gündeme getirmemiştir. Norveç’te yaşanan silahlı saldırıdan ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanan olaylardan dolayı bu meseleyi gündeme getirmiştir.
Başbakan Endonezya ve Brunei ziyaretlerinin ardından şöyle demiştir: "Siyasi suçlarla ilgili olarak değil ama terör ve ölüme sebebiyet verme kapsamında idamı tartışmak mümkün olabilir."
Başbakan, idam cezasını savunurken Norveç’te yaşanan silahlı saldırıdan örnek verdi ve “Şu anda Avrupa’da idam kalktı ama Amerika’da kalktı mı, Japonya’da kalktı mı, Çin’de kalktı mı? Demek ki yeri geldiği zaman idamın bir haklılık sebebi de var. Çünkü 77 kişiyi öldüren bir insan eğer elini, kolunu sallaya sallaya dolaşabiliyorsa o 77 insanın ailesinin vicdanının, gönlünün rahat olduğuna ben inanmıyorum. Kendimizi check etmemiz lazım, kendimizi tekrar adalet terazisine iyice yatırmamız lazım, yatırmamız lazım ki bu insanlık barışı huzuru bulabilsin.”
Kamuoyu ikiye bölündü. Bir kısmı bazı suçlar için gereklidir, dedi. Bir kısmı devlet intikam peşinde koşmamalıdır, dedi.
İdam cezası, AKP hükümeti tarafından Avrupa uyum yasaları gereğince savaş dâhil Haziran 2006 tarihinde kaldırılmıştır.
Malum çevrelerin, İslâm’dan nasibi olmadığı için hak ve batılı yani aydınlığı ve karanlığı ayırt edemeyecek kadar kör oldukları için İslâmî prensiplere sıkı sıkı bağlı olan Müslümanlara gerici demektedirler. Batı’yı körü körüne taklit eden köle ruhlu malum çevrelerden bunun dışında bir şey beklemek abesle iştigal etmek demektir.
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un sözüne gelince, bu işadamı kendini sanki Kafdağı’nda sanıyor. Türkiye’nin Batı’nın bir parçası olabilmesi için Batı’nın kökü olan Yahudi veya Hıristiyan olması gerekir. Olmadığına göre Batı’nın nasıl parçası olabilir? Türkiye Batı’yı kıble edinmiş ve böylece kendi aslını inkâr eden laik bir ülkedir. Bu iş adamı Amerika’da, Japonya’da ve Çin’de idam cezasının kalkıp kalkmadığını bilmiyor. Biliyor ise Batı’yı sadece Avrupa’dan ibaret sanmaktadır. Cehalet işte böyle insanı bu şekilde küçültür.
Norveç’te yaşanan olay ve Türkiye’de otuz küsur senedir yaşanan PKK ve sağ- sol illegal örgütlerin yıkıcı faaliyetleri vicdanları kanatmaktadır. Sayın Başbakan işte bu sebepten dolayı bu meseleyi gündeme getirdi ki sağduyu galip gelsin.
Bize gelince, bu mesele hakkında bizim görüşümüz şudur: Beşeri hukukta adalet olmadığı için terör ve ölüme sebebiyet verme kapsamında idamın uygulanması vicdanları rahatlatmaz. Her hukuk kendi temel değerleriyle işler. Beşeri hukukun temel değerleri kurt kuzu misaline dayanmaktadır; çünkü bu hukukun yapısı budur; bunun dışında olamaz; olursa beşeri hukuk olmaktan çıkar. Realite böyledir. Bunun aksini söylemek mesnetsiz olur.
İslâm hukukuna göre, bir kimse haksız yere birini öldürürse devlet o kimseyi maktulün yakınlarına teslim eder; onlar isterse affeder, isterse diyetini alır, isterse idam eder. Nitekim Halife Hz. Ömer (r.anh) Efendimiz, Kudüs’ün fethinde bir Müslüman haksız yere bir Hıristiyancı öldürüyor. Halife Hz. Ömer, dinimizin emri gereği katili maktulün yakınlarına teslim ediyor; maktulün yakınları da katili idam etmiştir. Sayın Başbakan’ın, (mealen) devletin idam etme hakkı yoktur, bu hak maktulün yakınlarınındır, derken bu prensibi söylemek istemiştir. Malum çevrelerin küpe binmesinin sebebi, bu prensibin İslâm dininin bir prensibi olmasındandır. Wladimir Lenin şöyle demiştir: Bana dünyanın en iyi ekonomik prensiplerini getirin; fakat adı İslâm olmasın.”
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “İşte bu yüzdendir ki İsrailoğullarına şöyle yazmıştık: Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.” (Mâide: 32)
Bu ayeti kerimeden anlaşıldığı gibi kim (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. “Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur” cümlesinin manası ise maktulün yakınları katili idam etmeyip diyet alır veya affederse bütün insanlığı diriltmiş gibi olur.