Efendim güzel Ramazan ayının kazanımlarını hem ibâdet hem ahlak boyutunda kaybetmemek adına ibâdetlerimizi devam ettirelim demiştik geçen yazımızda. Bu yazımızda da ibâdetin faydalarından bahsetmek istiyoruz. Zâten üç aylar boyunca bereketli bir mâneviyat ikliminden yeni çıktığımız için yüreklerimiz ruh güzelliklerine açık bir hâle gelmişken ibâdetin ehemmiyetini bir kez daha konuşalım arzu ediyoruz.
Bugüne kadar önümüze konan ‘İşte hayat bu’ diye dayatılan yaşam tarzının insanlara fazilet ve ahlak kazandırmadığı çok açık. Evler, hâneler, âile yaşamları, çocuklar, gençler ortada. Sokaklar, mahalleler, köyler, şehirler, çeşitli mekanlar neredeyse alarm verir vaziyette. Aklı başında insanlar anlıyorlar ki, bu gidiş hakikaten iyiye gitmiyor. Her işte her yapıda her insanda bir yamukluk bir çarpıklık var. Peki, neyle düzelir bu azgın ve pervâsız gidiş? İşte bu yazı bu sorunun cevâbı olsun.
İnsan hayâtı doludizgin yaşarken pek çok problemle karşılaşabiliyor. Mâruz kalınan her türlü problem ve sıkıntı ancak ibâdetle desteklenmiş bir hayat ile daha kolay atlatılabilir. Zira ibâdetler insana yaşanan olumsuzluklara karşı koyabilecek güç ve enerji birikimini sağlar. Bilinmelidir ki, insan bedenini ve rûhunu yumuşak enerji akışlarıyla sâkinleştiren, menfi hâdiseleri farkındalık bilinciyle değerlendirmeyi temin eden yegâne güç ibâdettir. Amaca ulaşıcı, istenen şekilde yapılan ibâdetler, insan rûhunu pozitif hamlelerle kuvvetlendirir bunun tabi neticesi bedene olumlu etki olarak yansır. İbâdet dirisi diye nitelendirdiğimiz nice geçmiş büyüklere baktığımızda, hayatlarının tümü acı, sıkıntı, elem ve kederlerle geçmesine rağmen böylesi insanların yüzlerinden tebessüm, dillerinden duâları eksik olmaz. Bu kişiler ibâdetleri şeklen değil tamâmen içselleştirerek yapan güzel insanlardır. İbâdetler istifâde edene müthiş olumlu ve pozitif katkı sağlayan mânevi birikimlerdir.
İbâdet sözlükte; ‘itaat etmek, boyun eğmek, bağlanmak, hizmet etmek’ anlamında geçer. Bunu insanın anlayacağı boyuta getirdiğimizde; ‘yaratılmışların kendisinden daha üst olan varlığa yâni Allâh Teâlâ’ya itaat etmesi, boyun eğmesi, isyan göstermemesi’ olarak tanımlanabilir. İşte bu hal kulluktur. Kulluk, iteattir. İbâdet ise kulluğun göstergesidir. Tüm kulluk ve ibâdetler yalnızca mutlak vâr olan Cenâbı Hakk’a yapılır. Kur’âni ifâdeyle ibâdet; inanan kişilerin Allah Azze ve Celle’ye yakın olmak için ifâ edilmesi sevap olan emir ve hükümlerin sırf yüce Yaratıcının rızâsını kazanmak niyetiyle icra ettiği amellerdir. Dolayısıyla Rabbül Âlemine ibâdet; inanan insanın bedenen ve rûhen, gizli ve açık tüm varlığıyla sâdece Allâhu Azûmüşşân’a istekle ve şuurla yapılan taatlerdir.
İnsan ibâdetlerle Allah Teâlâ’ya yakınlaşır, O’na kulluk eder. İnsan ibâdetle yalnız O’na itaat ettiğini ve O’na boyun eğdiğini göstermiş olur. Bu hâliyle insan yüce Yaratıcıya karşı olan sorumluluğunu yerine getirmenin iç huzûrunu yaşar. Allah Teâlâ’nın rızâsını ve sevgisini kazanmış olmak insanı mânen rahatlatır, rûhen güçlendirir. İnsan ibâdet ve itaatle Rabb’ine bağlanmış olur ki bu hal kişi için büyük bir pâyedir, şereftir. İnanan kişi ibâdetleriyle Cenâbı Hak ile arasındaki bağı kuvvetlendirerek kulluğunu derinleştirir bunun neticesinde mânevi makâmı da artar.
İbâdet Kur’ânı Kerim’de çok geçen bir kavramdır. İbâdetler yalnızca Allah Teâlâ’ya yapılır. Kişi ibâdetlerle nefsini Allah (c.c)’tan başka kayıtlardan kurtarır gerçek özgürlüğe erişmenin zevkini tadar. İbâdet; kulun Rabb’ine karşı olan sevgisinin, korkusunun, itaatinin ve bağlılığın en güzel ifâdelendirme şeklidir. Bu anlam yüce Kur’ân’ın ilk sûresinde tam olarak ifâdesini bulur: “Yâ Rabbi! Ancak Sana ibâdet/ kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz.” (1) Hayâtın tamâmında devam ettirilmesi gereken ibâdetü taatlerimizdeki süreci anlatması bakımından şu âyet çok mânidardır: “Ve sana yakîn (=ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk/ ibâdet et.” (2) Demek ki dünya yaşantısının hiçbir ânında Rabb’le iletişimi temin eden ibâdete ara verme olmuyor. Ömrün sonuna kadar bilinçle, istekle büyük bir tevâzuyla ibâdete hep devam var. Kesintisiz bir ibâdet hayâtı insan için çok büyük bir kazanımdır.
Güzel bir kulluk temennisiyle diğer yazımızdan bu husûsa devam etmek niyetiyle şimdilik hayırla kalınız. En güzele emânet olunuz efendim.
————————
1- Fâtiha, 5
2- Hicr, 99