“Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi. Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti. Gemidekilerle kur’a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu. Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu. Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı. Derken biz onu hasta bir hâlde sahile attık. Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik. Biz onu yüz bin, yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik. Nihayet onlar iman ettiler. Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.(Saffat,139-148)
Kur’an-ı Kerimde hepimizin bildiği Yunus Peygamberin hikâyesi anlatılır. Ben de her okuduğumda yaşanan bu olaydan çıkarılabilecek ders veya dersler nelerdir diye kendi kendime düşünürüm. Hani Yunus Peygamber kavmini bir ve tek olan Allah’a iman etmeye davet ediyor. Ama kavmi bu davetine olumlu cevap vermeyince, kavmine hiddetlenip öfkeleniyor ve Allah’ın herhangi bir emrini beklemeden bulunduğu yeri terk edip bir gemiye biniyor ve orayı terk ediyor. Peki, terk edince her şey bitiyor mu? İşte asıl olay o zaman başlıyor. Kavmi yaptıklarına pişmanlık duyup Allah’tan tövbe diliyor ve hatalarını anlıyorlar. Ama Yunus (as) bir kere o gemiye bindi. O gemiye binmesi ile onun imtihanı da başlamış oldu aslında. Peki ya bizim öfkeyle, kızgınlıkla, hata, isyan ve günah ile bindiğimiz ve bizi rotamıza ulaştırmayacak gemilerdeki imtihanımız nasıl olacak dersiniz?
Yunus Peygamber balığın karnında yaptığı hatanın farkına vardı ve hemen Rabbine yöneldi ve şöyle dua etti : “Lâ ilâhe illa ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn (Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum) (Enbiyâ Suresi 87) Peki ya bizler pişmanlık için, tövbe için Yunus balığının karnına girmeyi mi bekleyeceğiz? Tövbe kapıları kıyamete kadar açık olduğu halde yaptığımız hatalardan dönmeyi, pişman olmayı ne zamana öteleyeceğiz? Ya bu ötelediğimiz tövbemize geç kalırsak! İşte asıl o zaman kaybedenlerden olacağımız çok açıktır. Yunus Peygamber hatasını anlayıp o kadar içtenlikle ve samimi olarak tövbe etmişti ki tövbesini Rabbimiz kabul etti : “Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.” (Enbiyâ Suresi 88)
Günah bataklığı içinde debelenen insan keder ve üzüntü içerisindedir. Kalbi sıkışır, ruhu daralır. Nereye gideceğini bilmeyen yolcu gibi bir o yana bir bu yana döner durur. Kurtuluşu bulamazsa katılaşan ve kararan kalp insanı artık sonu gelmez bir uçuruma sürükler. Bu hal ve durumdan çıkmanın sadece bir yolu vardır. Yaptıklarına pişman olmak, bir daha asla o günaha dönmemek üzere Nasuhi tövbe ile Rabbine yönelmek ve Kur’an’ın ve Peygamber (a.s) in rehberliği ve öncülüğünde tek hedefimiz olan rıza ı ilahi doğrultusunda gerçek kulluk yapmaktır. İşte o zaman kederimiz huzura dönecek ve gerçek manasıyla kurtulanlardan olacağız.
Selam, dua ve muhabbetlerimle…