Kitap deyince, aklıma hemen Kitabullah, yâni Kur’ân-ı Kerîm geliyor. Kök olarak “Kara’e” fiilinden gelen Kur’an kelimesi, okumak, davet etmek, çağırmak gibi anlamları olsa da asıl olarak anlayarak ve sindirerek okumak, zihne nakşetmek ve belleğe iyice yerleştirmek olsa gerek. Mutlak Hakikat’i anlatan, “hikmet dolu, hidâyet ve rahmet kaynağı” ilâhî bir kitap olan Kur’an-ı Kerîm’in “Zikr” ve “Furkan” gibi değişik isimleri de vardır. “İnsanları en doğru, en sağlam yola götüren” (İsrâ, 9) hidâyet rehberi olan Kur’an, “Rabbinin yüce adıyla oku” (Alak, 1) diye başlıyor. Demek ki ilk işe, büyük bir alâka, ilgi, sevgi, aşk ve muhabbetle okuyan insanı doğru yola ulaştıran bir rehber, bir iman, bir ahlâk ve hayat kitabı olan Kur’an’ı, anlayarak ve içimize sindire sindire okuyarak başlayacağız. Sonra insan kitabını, kâinat kitabını ve tabiat kitabını okuyacağız.
Bu sene ekim’in on dokuzunda on birincisi açılan Konya Kitap Günleri’nde, tarih, edebiyat, hatırat ve sosyoloji ağırlıklı elliye yakın kitap aldım. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları arasında geçtiğimiz yıl “Osmanlı Türkçesi” ile basılan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” adlı altı ciltlik meal ve tefsirini kitaplığıma kazandırdım. Şimdiye kadar Abdullah Uçar hocamın 1998’de Merhaba’da çalışırken bana hediye ettiği Çelik-Şura Yayınevi’nin 9 ciltlik “Hak Dini Kur’an Dili” eserinden fevkalade faydalanmıştım. Rabbim beni, Korona Salgını (Pandemisi) günlerinde kozmik âyetlerle birlikte “ahlâklıyı ahlakından, ahlaksızı ahlâksızlığından; inananı imanından, inanmayanı da küfründen” sorgulayan, ölülerden çok dirileri uyaran ve düşündüren Kur’an’a yönlendirmişti.
Kitap fuarlarını oldum olası sevmişimdir. Bundan önceki yıllarda açılan kitap günlerinin temaları; “İnsanın Sonsuz Aynası Kitap” ve “Bütün Kitapların Önsözü İnsan” idi. Bu yılın Filistin/Gazze’ye adanmış tema sözü ise; ”Özgürlük İçin Oku!” olmuş. Mevlâna Celâleddin Rûmî, Mesnevî’sinde “Kul oldum, kul oldum, sonunda hür oldum kurtuldum” diyor. Hz. Mevlâna, gerçek kurtuluşu ve hürriyeti Allah’a kul olmakta görüyor. Hakiki mutluluğa giden yolun kullukta, yâni hür olabilmek ve kalmakta olduğunu ifade ediyor. Şu beyit ne güzel:
“Ey kardeş! Sen Allâh’ın emrine ve aziz Peygamberin sünnetine uy da, ten Ebû Cehl’inden ve nefsani isteklerden kurtul.” (Mesnevî, 1.cilt, s;49-50)
Hür kelimesi “Serbest olan, esir olmayan, köle olmayan, müstakil, baskı altında bulunmayan” anlamına geliyor. Mehmet Âkif, “Ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım” diyor. Nureddin Topçu da şu ifadeye yer veriyor: “Din, bütün samimi ve hür hareketlerimizin gerçek gayesidir. Şimdi biz, totaliter usûllerle idare edilmeyen ülkelere “Hür dünya” diyoruz. Sahi, 21.yüzyıl çeyreğinde dünya hür müdür, yoksa esir mi? Siyonist İsrail’in Filistin/Gazze’de ve Lübnan’da gerçekleştirdiği katliam ve soykırımlar karşısında dünya neden sessiz?!
İnsanın istediğini yapma veya yapmama iradesine, baskı ve zor altında olmama hâline, mahkûm, tutuklu olmama durumuna; yabancı bir devletin hâkimiyeti altında olmama, istiklâl; bütün bağlılıklardan kurtulup Allah’a kul olmaya “Hürriyet” deniliyor. Uydurukçası ise; “özgürlük”. Akıl hürriyetinden tutun da fikir hürriyeti, düşünce hürriyeti, ilim ve din hürriyetine varıncaya kadar o kadar çeşit hürriyet var ki… Vicdan hürriyeti üzerinde durulmaya değer. Amme hukuku ile ferdî hukuka tecavüz etmemek şartiyle herhangi bir kimsenin her hangi bir fikir veya dini kabul etmekte veya kabul emmemekte serbest olması. Dini vazifeleri, dinin emirlerini yapmakta ve neşrinde serbestlik ise, din hürriyetidir.
“Mâlumdur ki, her hükümette muhalifler bulunur. Asayişe, emniyete dokunmamak şartıyla, hiç kimse vicdanıyla, kalbiyle kabul ettiği bir fikirden, bir metottan dolayı mes’ul olmaz. Bu, hukukî bir araştırarak bilen irfan sahibidir. Bir din büyüğü “İmân ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar” diyerek “Asr-ı Saâdet’i işaret ediyor. Cahiliye devrinde Araplı bedeviler, o kadar cahil ve müşrikler karşısında aciz, zavallı ve kula kul ile köle durumundaydılar. Şanlı Peygamber, Kur’an’ın ilk ayetlerini okuduğu, Allah’ın emirlerini bildirmeye başladığı zaman büyük bir inkilâp yaparak onları, kölelikten efendiliğe, cehaletten hürriyete kavuşturmuştu. Çünkü İslâm tam olarak Allah’a teslimiyet, Müslüman ise “teslim eden” demekti.
Hür olmak için, İslâm okyanusuna dalmak gerek.
Hür olmak için, Allah’ı tanımak gerek.
Hür olmak için, Allah’a kul olmak gerek.
Hür olmak için, devamlı aynı yazarları çağırıp konuşturmak değil, başka fikir, başka düşünce ve görüşten olan insanları da davet ederek fikirlerin çatışmasına imkân tanımak gerek.
Daha hür olmak için, Konya Kitap Fuarını “uluslararası” boyuta taşımak lâzım gelir.
Selçuklular, hanif Müslümanlar olarak asırlarca Sünni İslâm’ın mücadelesini vermişler, sapık ve sapkın yapı ve düşüncelere karşı amansızca savaşmışlardır. Bunu yaparken de hürriyetlerinden, istiklâl ve istikbâllerinden asla taviz vermemişlerdir.
Konya Kitap Günleri’ni düzenleyerek yayınevlerini ayağımıza kadar getiren, kitap okurlarını yazarların kıymetli düşünce ve fikirleriyle buluşturan Konya Büyükşehir Belediyesi yetkililerine teşekkür ederim.