Edebiyatçı, yazar, gazeteci.
2000 Yılı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Kültür Sanat Başarı Ödülü.
Kayıp İstasyon isimli kitabıyla, 2005 yılında “biyografi” dalında “yılın yazarı” TYB Ödülü.
Musahhihlik, editör, röportaj, danışmanlıktan, köşe yazarlığına; “Yazı ve Editörlük Dersleri” Hocalığına uzanan, işin mutfağından başlayan, geniş yelpazeli bir başarı çizgisi.
En son Mihrabad Yayınları Yayın Yönetmenliği, Milat Gazetesi’nde köşe yazarlığı. Kuşkusuz, birkaç cümleden çok daha fazlası…
Çeşitli dergi ve gazetelerde ismine rastlıyordum. Yazdıkları arasında Kubbealtı Akademi Mecmuası, Türk Edebiyatı, Dil ve Edebiyat, Şehir ve Kültür, Bizim Külliye, Kitaphaber, Kültür Dünyası, Eğitim ve Bilim gibi dergiler de bulunuyordu.
Ama rûberû ilk karşılamam, Türk Edebiyatı Vakfı ve Dergisi’nin açtığı Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması dolayısıyla oldu. Jüri üyeleri arasında Mehmet Nuri Yardım da vardı.
Hayatımın en güzel anılarından biri de 1997, 2000 ve 2001 yıllarında gerçekleşti.
Özellikle 2000 senesinde İstanbul’a bu vesileyle gidişimizde, ayaklarımın yere basmadığını hatırlıyorum. Yarışmanın getirdiği derece ve ödüller; sınırlarının ötesinde bir manevî tesir ve iç güç meydana getirecekti.
Edebiyat sofrasında, mütevazı bir yer bulmak mühimdi. En azından bizim için öyleydi. Yerimiz, yolumuz, hedefimiz belirlenecekti.
Yazılarına ve eserlerine vurgun olduğumuz ölümsüz Ahmet Kabaklı, merhum Servet Kabaklı, Muhterem Yüceyılmaz, Belkıs İbrahimhakkıoğlu, Mahir Adıbeş, İsmail Bilgin, Mehmet Emin Ulu, Zafer Altunkozaoğlu, sonradan tanışacağımız Metin Savaş ve niceleri, yarışma rüzgârının ve Türk Edebiyatı Vakfı’nın yadigârlarındandı.
Sonraları, onun kurucularından olduğu 2007 yılında “elektronik yayıncılık” dalında Türkiye’nin “en başarılı sitesi” seçilen Sanatalemi.net sitesinde yazmaya başladım. Orada da nice kıymetler tanıdım.
2013’de Berceste Dergisi’nin, 12. Yaşına girmesi ve kültür sanat edebiyatın çeşitli dallarında, 12 kişiye ödül vermesi münasebetiyle düzenlenen tören dolayısıyla yine beraberdik.
Bazı kitaplarım hakkında yazılar kaleme almıştı. Türkiye’nin her şehrinden yeteneklere karşı ilgisi vardı.
Memleket; birkaç “Başşehirden” ibaret değildir. Her yerde kazı yapabilir, süzüp damıtabilir defineleri, nasibimizi çıkartabiliriz. Gösterişsiz lâkin hür yazarlığı, kaderimizi severiz.
Fakat Anadolu da yaşayan yazarlar için “görülmek” desteklenmek; bu değiniler, açı(lım)lar ve değerlendirmeler önemlidir. Günümüzde kimse; birbiri hakkında kolayca, karşılıksız yazmıyor, hatta okumuyor. Konuyla ilgili binbir mazeretimiz bulunuyor.
Mehmet Nuri Yardım beyefendi; edebî hayatıma hiç şüphesiz şavk, şevk, zevk ve hareket getirenlerdendi.
Çeşitli vesilelerle iletişimimiz devam etti.
Dikkatimi en ziyade çeken özelliği; piyasada belki bazısı da bulunduğu mevkii hak etmeyen yazarların, yıldız(lanmış)ların gölgesinde kalmış, borazan(ı) olmayan, köşesine çekilmiş, sessiz, belki kırgın ama vakur; esasen kültürel mirasımıza, Türk Edebiyatına hizmet etmiş, değerli isimleri gündeme taşıması, onlara edebî zeminde, şartlar nispetinde yer vermesiydi.
Vefası, kadirbilirliği, Türk Harsına, millî hazinemize olan sevgisi, değerlerimizi güne, geleceğe taşıma azmiydi.
Mesela Ahmet Haşim ve Ziya Osman Saba’nın mezarlarının kayıp oluşuyla ilgili haber (Mezarı Kayıp Şairler) yapması, dikkat çekmesi de kültürümüze dair hassasiyetinden izlerdi.
Yine hayatta olan veya vefat etmiş şair, yazar, sanatçılar hakkında toplantılar düzenlemek; adlarına yarışmalar tertiplemek, bu sevdanın karinelerinden olsa gerekti.
Araştırma inceleme kitapları, biyografiler kaleme almıştı, tanı(t)ma nefeslendirme ve kazandırma yolunda. Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları, Çocuklar İçin İslâm Tarihi (44), Edebiyatımızda Hüzün, Yunus Emre Seçme Şiirler, Ziya Osman Saba Sevgisi; Kayıp İstasyon, Mehmed Âkif Ersoy, Refik Halit Karay, Safiye Erol, Sait Faik Abasıyanık, Yahya Kemal Beyatlı, Ziya Nur Aksun gibi. Büyük, yılmaz bir tecessüs ve gayret.
…
TYB Konya Şubesi’nin mutat toplantılarının bu haftaki konuğuydu Mehmet Nuri Yardım. Edebiyatımızın Güleryüzü, Tarihimizin Güleryüzü, Mizahın İzahı kitaplarının çerçevesinde “Edebiyatımızda Mizah” isimli bir konuşma yaptı.
Müstesna şahsiyetlerimizin fazla bilmediğimiz yönlerine açıklık getirdi, sıcak bir tebessüm estirdi, yakınlaştırdı. Bir başka cepheden baktırdı.
Dinlerken, mizahın gücünü pek önemsemediğimizi; günümüzde hazırcevaplığın, nüktenin, zarif esprilerin, zekice, lâtif bir dilin azaldığını, eksildiğimizi düşündüm.
Kabalık, şiddet lisanımıza, ilişkilerimize de aksediyor. Bütünlüğümüzü, sevgi lisanını kaybettiriyor.
Eski(meyen) imzaların, birbirine zıt fikirli bile olsalar tahammül gösterdiklerini, hürmet ettiklerini ifade etti Yazarımız.
Mizahla, ironi ve hicivle; hayata farklı bir bakışı, çeşitlemeyi, belki bir direnişi gerçekleştirebileceğimizi hatırlattı.
Nihayetinde kalbimiz genişledi, gülümsedi.
Tebessümle ayrıldık Halim Selim Efendi’den.