Çocuklarla… yazı serisi
Sevgili çocuklar,
Hırslı olmanın yine çok kötü bir huy olduğunu belirterek yazıma başlamak istiyorum.
Tabii bu hırs (bir şeyi yapmayı çok istemek) ilim öğrenmek, iyilik yapmak gibi faydalı sahalarda olursa her kesin takdirini kazanmanıza sebep olur. Dünyalık (para, mal kazanmak) ve kötülük yapmakta olursa işte o zaman bu kötü huy önce onu taşıyana, sonra onun yakınlarına sonra da bütün insanlığa zararlı olur.
Hikâyemiz böyle bir kötü duyguyu taşıyan bir tecrübesiz (deneyimsiz) gencin başına gelenleri konu almaktadır.
Zamanın birinde, bir oduncu evinden pek uzak olmayan ormanda odun keserken çalılar arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an yılanla göz göze gelmiş. Çobanın yaratana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılanı öldürmeye kıyamamış.
YILANLA KURULAN DOSTLUK
Yılan da duygulanmış ve dile gelmiş ve demiş ki;
''Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, ben de sana iyilik edeceğim''
Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile dönmüş ve oduncuya;
"Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim!'' demiş.
Oduncu da, “Bu hayvan olduğu halde bana iyilik yapar. Hâlbuki ben insanım ve asıl iyilik yapmak bana yakışır” diye düşünmüş ve yılanın deliği önüne her gün bir tas dolusu süt bırakmaya başlamış.
Oduncu, ailesine ve hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için zenginlediğini ve durumunun düzeldiğini zannediyorlarmış.
Oduncu yıllar boyu her gün yılanın deliğinin önüne bir tas dolusu süt bırakır, yılan da sütünü içtikten sonra aynı tasın içine bir altın bırakır, gidermiş.
Bir gün oduncu hacca gitmeye karar vermiş. Oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını ona anlatmış;
Bak oğlum” demiş. ''Kör kuyunun başına git ve yılanın çıkacağı deliğin önüne bir tas süt bırak. Yılan sütü içtikten sonra tasın içine bir altın bırakacak. Onu al ve sakın kimseye bir şey söyleme. O altını benim sana söyleyeceğim yere bırak”
Oğlu önce inanmamış ama elinde bir tas dolusu sütle yılanın deliğine gitmiş. Yılan bir yabancının geldiğini görünce önce saklanmış, sonra bir tas dolusu sütün yuvası önüne konmuş olduğunu görünce ortaya çıkmış. Onun oduncunun yakını biri olduğuna kanaat getirmiş. Yılan sütü içmiş ve her zaman olduğu gibi tasın içine bir altın bırakmış.
Oğlan önce inanmadığı hikâyenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış.
HIRS KENDİNİ TAŞIYANI YOK EDER
''Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!'' diye düşünmüş. “Öyle her gün birer tane altın almak yerine ben, hepsini birden almalıyım” diye düşünmüş.
Ertesi gün oğlan, süt dolu tası yılanın deliğinin önüne bırakmış, yılan gelip de sütünü içerken elinde tuttuğu kılıcı yılana sallamış. Yılan ani bir hareketle oğlanın kılıcından kurtulmak istemiş ama kılıç yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve onu oracıkta öldürmüş.
Aradan bir müddet zaman geçip de oduncu hacdan dönünce oğlunun durumunu öğrenmiş ve çok üzülmüş.
''Hatalı olan oğlum olmalı! Yoksa yılan durup dururken onu sokmazdı'' demiş ve yılandan özür dilemek için onun deliğinin önüne gitmiş.
Deliğin önünde yılana seslenmiş. Biraz sonra kuyruğu kopuk bir yılan deliğin önüne gelmiş. Oduncu ona;
“Ne olur, her şeyi unutalım ve tekrar dost olalım!'' demiş.
SENDE EVLAT, BENDE KUYRUK ACISI
Yılan ise acı acı gülümseyerek;
''Çok isterdim ama bu mümkün değil” demiş.
“Sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık seninle dost olamayız''