Perihan Akçay, akıcı sıcak üslubuyla dikkat çeken hikâyecilerimizden. Yakında yeni eserleriyle buluşacağımız Perihan Hanım’ı, önemli kitaplarından biri olan Hira’dakiler’i tanıtan bir yazımla selamlıyorum.
…
Perihan Akçay bize bir “güzellik seçkisi” sunuyor. Hira’dakiler; Hira’dan yükselen kutlu mesajın, üzerine Hira toprağı değmişlerin ve hep bir Hira atmosferinde, yüceliğinde Hakk’ı ve Sevgililer Sevgilisi’ni bulanların; onun zirvelerinde yaşayanların hakikatini anlatıyor.
Yazar; önümüze çıkardığı her kahramanla; gene bize bir güzellik görerek/ göstererek; bakış açısının güzelliğiyle bir Hira(zirve) işaretliyor.
Her şeye rağmen mutlu olan, çünkü “Saadet Güneşi”ne erişmiş, hayatın bizatihi bir güzellik olduğuna inanmış insanlar; yolu ve yolculuğu “gönlüyle” güzelleştirenler...
Ki yazar da “Cennete lâyık olabilmenin yolunun, ilk önce dünyada mutlu yaşamanın sırrına ermekten geçtiği hakikatını bana öğreten eşim Abdullah’a” diye kitabını ithaf ederek; bir Hira sırrını da bize fısıldıyor. Cennet Yolu’nun rızadan, şükürden, teslimiyetten ve aşktan geçtiğine dair.
“Her acı çektiğinde, kişiye yeniden mutlu olmak için bir fırsat da verilmiş demektir. İnsan, yolunun üzerindeki kapıları aralamaya hazırdır artık.” (Patella isimli hikâyesinden)
“Küçücük kollarımla el sallayıp, seslendim dolunaya...”
“..Sizleri Yaratanı biliyorum. Ta doğduğum gün kulağıma adını anmışlar O’nun. Ben de unutmamışım. Bebekken ilk hecelediğim, yine O’nun ismi olmuş. Sonra annemin ninnisi.. Şefika ninemin hikâyeleri... Hep O’nu hatırlata hatırlata tutmuşlar ellerimi... Beni de yaratan, sizi de Yaratan Rahman değil mi?” (Bugünün Özlediği Bir Yaz Mevsiminde)
Göklere nazar edip, yalvararak: “Allahım!.. Merhaba! Seni tanıyorum. Ne olur, sen de beni sev!” diyen küçük Peri; “Papatyalar, sümbüller, güller açtı bahçemizde. Onları koparmazdım senin diye! Kardeşlerime karanfilin renklerinde seni tarif ettim. Kartopu oynarken karın soğukluğunda, sevilmediğin zamanlarda kullarından nasıl uzak durduğunu gösterdim. Aşikâr ya da gizli hep sen oldun dilimde.”
Perihan Akçay, bütün hikâye kitaplarında olduğu gibi; dördüncüsünde de aramızda yaşayan/ yaşamış gerçek şahısları seçmiş. Genellikle mutluluğun yolunu bulabiliyor. Ama “Polyannacılık” oynamıyor; inancın huzuruyla hareket ediyorlar.
Kanserden ölen Nevin; sadece ailesi için değil, tüm çevresi, insanlık için çırpınan; yurt içi ve yurtdışında canla başla çalışan; her insanın “mutlu olmak için kuvvetli sebepleri bulunduğuna inanan”; “Mutlu olmak bir felsefedir. Saadet Asrındakiler Allah’ın ismini andıkları müddet, mutlulukla çektikleri acıları dahi fark etmeden, son nefeslerini veren üstün insanlardı.... Rabbi unutmaktan gayrısı, asla mutsuzluk sebebi olmamalı bizler için.” diyen bir kahraman. (Nevin: Yepyeni Bir Ruh İkliminden Mutluluğa; isimli hikâyesinden.)
“O, mutluluğun yolunun sadece kendini Yaratanın emirlerine boyun eğmekten geçtiğini biliyordu. Kulluğun hiçliğinde kaybolmak... Bir kara delikten geçip, başka bir evrene süzülür gibi..” (Vefa’dan.)
Gene, ölüm döşeğindeki yaşlı bir hanımın, geliniyle örnek dayanışması ve hayatını adadığı üstün gaye:
“-Allah hu... Allah hu... Bildiğim bu... Bildiğim bu...” şeklinde; “Hizmet” hikâyesinde dile geliyor.
Özürlü/ Engelli de olsa; “..imtihan yerini, mutluluk diyarına çevirebilmeyi..... en büyük sınavlar karşısında dahi sabır gösterirken, gülümsemeyi hiç ihmal etmemeyi..” şiar edinmiş insanlar, kahramanları. Ve azimleriyle, imanlarının kaviliğiyle bu yolda başarılılar. (Bakınız: Bir Masal Gibi)
Gazeteci Ayşe Önal’ın hikâyesinde de; ailesinin 10 ferdini kaybeden asil insan Mehmet Emiroğlu’nda da her şeye, hayata, kadere, sıkıntılara rağmen mutlu olabilen aydınlık insan portreleri çiziliyor...
Eza, cefa; belâ diye tanımladığımız olayların arka plânını, perde arkasını görüp; sırtını manevîyata yaslayıp; ölü kokmuş köpeğin “beyaz dişlerinden” güzellik devşirebilenler... Çünkü güzellik; siyahtan, ezilen nefsin feryadından; ille de Rabb’in kanalından seçiliyor.
Ölüm, inanan insan için bir diriliş; yeni bir başlangıç:
“Şu karların altında kalmış ağaçlara bakın!” dedi. “Tıpkı ihrama girip, Lebbeyk diyerek Hakk’a yürümüşler. Baharda hepsi aynı anda dirilip de Allahüekber dediklerinde, duyuyor musunuz bu âlemden yükselen sesleri?” (Sabır’dan)
Konya’nın “İlk hanım hikâyecisi” olarak bir “öncülük” sıfatı da taşıyan Perihan Hanımefendi’nin içinizi yıkayan, kalbinizle konuşan, size göksel bir merdiven uzatan hikâyeler demeti...
Zarif bir gönülden, bir buket çiçek... “Kardelen Çiçeği” kitabı yazarından.