Peygamberlerin sunduğu vahiy hikmetlerini kendilerine düstur edinenler de, hikmetle hareket ederler. Kendilerine ilim ikrâmı yapılmış kişiler hikmetle iş yaparlar. Cenâbı Hak buyuruyor ki yüce kitâbında: “Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz hikmet verilene sonsuz ve bereketli bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sâhiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.” (Bakara, 269) Peygamber aleyhisselam’da bu hususta buyuruyorlar ki; ‘Yalnız iki kişiye hased (gıpta) edilebilir: Bir adam ki Allah kendisine hikmet vermiştir, o adam bu hikmet gereğince hareket ediyor ve bunu başkalarına da öğretiyor ve bir adam ki, Allah kendisine mal vermiştir, o da malı Hak yolunda infâka/harcamaya koyulmuştur.’ (Buhârî, İlim 15)
İlmin hikmetle yakın bağlantısı vardır. ‘Hikmet müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alır.’ (Tirmîzî, ilim 19/İbni Mâce, Zühd, 15) hadisini doğru anlamalıdır. Bâzı âlimler hikmeti, ilim diye yorarlar. Kur’an ve hadisler dışında işini doğru yâni hikmetle yapanlar olabilir. Ancak asıl ilim Kur’ân’ın işâret ettiği, Hakk’ı ve hakikatlerini gösteren ilimdir. Bu ilim faydalı ilimdir. Yoksa kuru, ruhsuz, insanı yanlışa sürükleyen ilim, doğru bir ilim değildir. İnsanlığın faydasını düşünecek ilim hikmet boyutludur. Bu bilgi kişiyi; ‘kula kulluğa değil’ ‘Yüce Yaratıcıya kulluğa’, kişiyi imansızlığa değil imâna götürür. İlim insanlığın zararına işlemez, işlememeli. Burada yine Rasûlullah aleyhisselâm’ın; ‘Hikmetin başı Allah korkusudur.’ Hadisi şerifi devreye girer. ((Tirmizî; Feyzu'l-Kadir, 3/ 574; Beyhakî; Deylemî; Keşfu’l Hafâ, 1/421) Aynı zamanda ilim insanı kibre, gurura götürmemelidir. Hikmetin kaynağı Kur’an ve Sünnet olursa; o ilim, o hikmet, kişiyi şükrettirir, fikrettirir, zikrettirir. Böylece kişi derin bir düşünüş, ince bir kavrayışla yâni hikmetle hareket eder. Bu husus Kur’ân-ı Hakîm’de, Lokman Hekim’in aklıselim ile hikmetle hareketi anlatılır.
HİKMETLE DÂVET:
“Rabb’inin yoluna hikmetle ve güzel öğütle dâvet et...” (Nahl, 125) diyen Rabb’imizin çağrısına peygamberler ve O’nun yolunda gidenler, insanları ilim ve hikmetle, iyilikle, hayırla, yumuşaklıkla, tatlı dil-güler yüzle, nazikçe İslam dînine dâvet ederler. Ancak bu iş, herkesin anlayacağı dilden, seviyesine göre hikmetle konuşarak yapılmalıdır.
HİKMETLİ TESPİTLER:
*İlim sâdece bilgi sâhibi olmak değil, o ilimden faydalı neticeler çıkarabilme hassasiyetidir ki, işte bu hikmettir. İlmin kuru kalabalık cinsinden, işe yaramaz bir tarzda olmaması, faydalı olması hikmete yaraşandır. Zira peygamberimiz aleyhisselam; ‘Yararlı ilim isteyin; yararsız bilgiden Allâh’a sığının!’ (İbn Mâce; Beyhakî, Şuabu'l-İman; Feyzu'l-Kadîr, 4/108) buyurmuşlardır.
*Hikmet, imanlı kişilerde mâkes bulur. Kalp; ilim, hikmet ve tefekkürle kuvvet bulur. Bu ve benzeri şeyler kalbi besleyen ana arterlerdir. İlim ve hikmetle doymayan ve dolmayan ruh ölüdür. İmânı coşturan ilim, hikmet ve tefekkür, inanan kişi için gönlünü canlandıran mânâ cevherleridir.
*Yüce Allâh’ın her işinde, her emrinde, her yarattığında bir hikmet olduğunu düşünmek imanlı insanın harcıdır. Kalbi ve zihni bu tefekküre yönlendirmek hayırdır, hikmettir. Kâinâtın sırlarını bulmak, ibâdetlerin incelik ve güzelliklerini anlamak, eşyânın hakikatini idrak etmek hikmettir. Baktığı her şeyde Hakk’ın âyetlerinin tecellilerini görebilmek, müstakim çizgide şaşmadan dosdoğru yürümek, kâinât kitâbını tefekkür ve tezekkür boyutuyla seyredebilmek hikmettir. Nihâyetinde pek çok cilveler sonucunda yüce Allâh’a ulaşmak hikmettir.
Hikmetle dolu güzel Cumâlar dilerim.