Kur’ânı Kerim’de çok geniş mânâlarda kullanılan hikmet konusu, çeşitli boyutlarla iki yüzü geçkin âyette geçer. Dînî târifsel açıdan ‘hikmet’, eşyanın Yaratıcı yönüyle bilinip dengeli ve en anlamlı biçimde konuşlanması iken, kul adına ise, vâr olanların idrâkî ve en hayırlı işin yapılmasıdır, diyebiliriz. Amel ve davranışta iyiyi-güzeli ve hayrı yakalamak, gerekenleri anlayıp idrak etmek hikmettir. İsâbetli bir netice, tutarlı ve güvenilir davranış tarzı, doğru karar, bir şeyin en uygun hâle getirilmesi hikmettir. Bir işi kolayına geldiği gibi gelişigüzel değil de, tüm detay ve inceliklerini düşünerek yapmak, hikmetle iş yapmaktır.
İnsanların yaptıkları işlerin en zararsız, problem çıkmayacak tarzda olabilmesi için bilgi, tecrübe ve ilim gerekir ki, neticeler güzel alınabilsin. İşte bu, hikmetle iş yapmaktır. Kişi yapacağı iş konusunda bilgi sâhibi olup, o işi tecrübe birikimini de katarak en güzel şekilde yapması hikmet gereğidir. Bu bağlamda hikmet, ‘derin ve faydalı bilgi’ olarak da değerlendirilir.
Nâkib Attas, hikmeti şöyle tanımlar; ‘Hikmet, kendisinde ilim olan kişinin bu bilgiyi, adâleti ortaya çıkaran bir tarzda tatbik etmesini sağlayan Allah vergisi bir ilimdir.’(Attas Nakîb, Modern Çağ ve İslâmî Düşünüşün Problemleri, İst, 2015, s. 174) Ahlâkın esâsını hikmet, şecaat, iffet ve adâlete bağlayan Gazâli ise, hikmet için şunları söyler: ‘Hikmet, bir hal ve keyfiyettir ki, kendi tercihimizle yaptığımız işlerimizde, doğruyu yanlıştan onunla ayırt ederiz. İlim kuvvetinin güzelliği, iyiliği, sözlerde doğruyu ve yalanı, inançlarda hak ile bâtılı, işlerde güzel ile çirkini kolaylıkla ayırt edebilecek bir hal almasıdır. İlim sâyesinde bu kuvvetlerin elde edilmesinden meydana gelen güzel neticeye de hikmet denir.’ Aynı zamanda Gazâlî, tefekkür kuvvetinin gerektiği şekilde terbiye ve ıslah edilmesiyle, hikmetin meydana geleceğini söyler. (İmam Gazâlî, İhyâ-i Ulûmi'd Din, c. 3, s. 126-127)
Elmalılı Hamdi Yazır, ‘hikmet’ kelimesine verilen anlamlardan yirmi üç tanesini sıralamaktadır. Bunların en önemlileri şunlardır: ‘Söz ve fiilde doğruyu tutturma, isâbet, bir şeyin özünü kavrayan sağlam ilim ve bununla amel etmek, ilim ve o ilmin amacını kavramak, varlıkların özündeki mânâları, eşyanın hakikatini anlamak, Allâh’ın emirlerini anlamak, Allâh'ın emrindeki akıl, icad etmek (Allâh’ın varlıkları icad etmesi, yaratması hikmettir), varlık düzeninde her şeyi yerli yerine koymak, doğru ve güzel işlere yönelmek, fiilleri güzel şeylere yöneltmek, ilâhî ahlâkla ahlaklanmak, Allâh’ın emirlerini düşünüp onlara uymak, Allâh'a tâat, fıkıh, din ve amel, doğruya isâbet eden hızlı cevap, din ve dünya salâhı, sâlih amel.’ (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c. 2, s. 205-215)
Anlaşılacağı üzere hikmet kavramında geniş bir anlam zenginliği vardır. Âlimler bu geniş ve zengin anlamı üç maddede toplamışlardır. 1-Faydalı amele götüren bilgi 2-Bilgiye dayalı ortaya konan yararlı ilim 3-İlim ve amelde sağlamlık.
MEVLA TEÂLA HAKÎM’DİR: Cenâbı Hak hikmet sâhibidir. Her işini yerli yerince, en faydalı, en tutarlı, en güzel şekilde yapar. O’nun yarattığında, hiçbir noksanlık ve bozukluk bulunmaz. Allah Teâlâ hikmeti gereği, tüm kâinâta muhteşem bir denge ve muazzam bir ahenk kurmuştur. Onun dengesini sarsan bozguncular nefislerin heveslerine tâbi olan, şeytana uyanlardır.
KUR’AN HİKMETİ HAKÎM’DİR: O Cenâbı Hakk’ın hikmetini sergilediği hikmet dolu kitaptır. Şerefli Kitabullâh’ın âyetleri, Allah Azze ve Cell’in engin ilim ve marifetinin neticesi olan hayrı üretmek ve en güzeli, yapmak anlamındadır. (Bakara, 220/, Âli İmran 18/, Nisa, 26/, En’am, 18) Allâhu Azûmüşşan’dan tüm insanlığa sunulan âyetler, hikmetin en muhteşemleridir.
PEYGAMBERLER HİKMETİ ÖĞRETİRLER: Allah Teâlâ’nın mükemmel elçileri peygamberlerdir. Yüce Rabb’in kullarına ulaştırmak istediği vahiy hikmetlerini, onlar insanlara hikmetle öğretirler. Bütün Resuller insanları hikmetle tezkiye eden, hikmetle ve hikmetli iş yapan âdeta yürüyen canlı Hak kitaplarıdır. “Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti tâlim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik.” (Bakara, 151)
Cumânız mübârek olsun efendim.