Güzelliklerin içinin boşaltıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Her şeyin maddeci bir anlayışla değerlendirildiği ortamlarda bazı kelimeler kulağa hoş sedâ olarak gelmesinin yanında gönlü apayrı huzurla dolduruyor. Meselâ bu aralar ben ‘hikmet’ kelimesine taktım gönlümü. Ne güzel bir kelime! Anlayana nice gizleri açıklar. Bir arada ‘ihlas’ kelimesi zihnimi çokça meşgul ederdi. Onda da müthiş güzellikler mevcut. Davranışlarına ihlâsı yerleştiren kurtuldu. Hatta amellerin salih kıvamı ancak o kelimeyle yakalanabiliyor. Şimdi de kafamı ‘hikmet’ kelimesine yoğunlaştırdım. Seviyorum ‘ihlâs’ ve ‘hikmet’ kelimelerini.
İslam yolunun kutlu önderi bir kutsi sözünde ‘Hikmet müminin yitik malıdır. Onu istediği yerden alabilir.’ Buyuruyor. Burada ‘hikmet’ ‘ilim’ olarak değerlendiriliyor. Evet, hikmet ilimdir. Ama ne ilim! İnsanların çözmekte zorlandığı Cenâbı Hakk’ın tecelliyatlarından olan bir ilim. Böylesi ilim bazen gizemler içinde kalıyor. İnsanoğlu ona ne yapsa ulaşamıyor. Öyle ki bir bakıyorsun ledünni ilmi işin içine girebiliyor.
İnsanın başına kaza ve kader doğrultusunda gelen hâdiselerde dile güzelce yerleşmiş olan; ‘Kim bilir hangi hikmete binâen bu olay cereyan etti.’sözünü sıkça söyleriz. Hakikaten vuku bulmasında nice hikmetler olan fakat bizim bir türlü aklımızın ermediği nice olaylar vardır. Bazıları açıkça kendini belli eder. Ama bazılarının içinde öyle girift şeyler barınır ki bu gibi durumlarda hayretler ederek işin içinde çıkamadığımızın göstergesi olarak; ‘Vardır bir hikmeti’ der ve durumu Hak Teâlâ Hazretlerinin gizemine bırakırız.
Gerçekten yaşadığımız şu anda bile ne hikmetli hâdiseler vuku bulmakta. Eskiler olaylardaki hikmeti ilâhiyi daha iyi çözerlermiş. Elbette o zamanlar haramlarla iştigal edenlerin sayısı azınlıktaymış. Şimdi öyle mi ya? Neredeyse çoğu insan haramlarla kol kola yaşıyor. Bazı akıllı olduğunu sanan nâdanlarsa nasıl olsa da haramları helal görsek çabası içindeler! Gaflet, hikmeti görmeyi engelliyor. Gafillerle düşüp kalkmak Müslüman’daki kaliteyi düşürüyor. Yaşadığımız devirde başımıza gelen hikmetli hâdiseleri de gafletle değerlendirme yaparak yanlış sonuçlara varabiliyor. Bunun neticesinde kişiler hatalı davranışlar sergileyebiliyorlar. Ondan sonra da yapılan hataları telâfi etmek için harcanan emekler… Bu arada hebâ olan enerji ve zaman kaybı da cabası…
Mümin hikmeti bırakırsa gaflete düşer. Meselelerin inceliklerini bir tarafa atarsa onda dikkat kalmaz. Mümin kişi hele şu devirde son derece uyanık ve dikkatli olmalıdır. Peki, bu ‘dikkat’i nasıl sağlayabiliriz? Bizler hayâtı yaşarken Cenâbı Hakk’ın kesinlikle her işi kuşattığını, icra ettiğimiz her bir şeyi bildiğini ve gördüğünü, işlediğimiz her bir fiilden hesâba çekileceğimiz bilincini zihnimizden hiç ayırmaz isek bizde ‘dikkat’ peyda olur. Ayni zamanda ‘dikkat’li insanlarla berâber ola ola ister istemez bizde de ‘dikkat’ hâsıl olur. Hep gafillerle berâberlik ise vâr olan ‘dikkat’i öldürür.
Cenâbı Hakk’ın tecell ettirdiği her bir olay O’nun ezeli ilmi ve izni ile olmaktadır. Şüphesiz âlemde cereyan eden her bir olayda ve her bir gelişmede mutlak bir hikmet vardır. İşte mümin ‘dikkat’ini geliştirerek olaylardaki hikmetli anlamları kavrayabilir. İslam büyüklerden İbrâhim Hakkı Hazretleri ne güzel söylüyor:
“Deme neden şu şöyle, Yerindedir o öyle.
Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler.”
Nice olayları hikmetle değerlendirmek ve olaylardaki inceliği çözebilecek yeteneğe kavuşabilmek dilek ve ümidiyle O en güzele emânet olunuz efendim.
İslam yolunun kutlu önderi bir kutsi sözünde ‘Hikmet müminin yitik malıdır. Onu istediği yerden alabilir.’ Buyuruyor. Burada ‘hikmet’ ‘ilim’ olarak değerlendiriliyor. Evet, hikmet ilimdir. Ama ne ilim! İnsanların çözmekte zorlandığı Cenâbı Hakk’ın tecelliyatlarından olan bir ilim. Böylesi ilim bazen gizemler içinde kalıyor. İnsanoğlu ona ne yapsa ulaşamıyor. Öyle ki bir bakıyorsun ledünni ilmi işin içine girebiliyor.
İnsanın başına kaza ve kader doğrultusunda gelen hâdiselerde dile güzelce yerleşmiş olan; ‘Kim bilir hangi hikmete binâen bu olay cereyan etti.’sözünü sıkça söyleriz. Hakikaten vuku bulmasında nice hikmetler olan fakat bizim bir türlü aklımızın ermediği nice olaylar vardır. Bazıları açıkça kendini belli eder. Ama bazılarının içinde öyle girift şeyler barınır ki bu gibi durumlarda hayretler ederek işin içinde çıkamadığımızın göstergesi olarak; ‘Vardır bir hikmeti’ der ve durumu Hak Teâlâ Hazretlerinin gizemine bırakırız.
Gerçekten yaşadığımız şu anda bile ne hikmetli hâdiseler vuku bulmakta. Eskiler olaylardaki hikmeti ilâhiyi daha iyi çözerlermiş. Elbette o zamanlar haramlarla iştigal edenlerin sayısı azınlıktaymış. Şimdi öyle mi ya? Neredeyse çoğu insan haramlarla kol kola yaşıyor. Bazı akıllı olduğunu sanan nâdanlarsa nasıl olsa da haramları helal görsek çabası içindeler! Gaflet, hikmeti görmeyi engelliyor. Gafillerle düşüp kalkmak Müslüman’daki kaliteyi düşürüyor. Yaşadığımız devirde başımıza gelen hikmetli hâdiseleri de gafletle değerlendirme yaparak yanlış sonuçlara varabiliyor. Bunun neticesinde kişiler hatalı davranışlar sergileyebiliyorlar. Ondan sonra da yapılan hataları telâfi etmek için harcanan emekler… Bu arada hebâ olan enerji ve zaman kaybı da cabası…
Mümin hikmeti bırakırsa gaflete düşer. Meselelerin inceliklerini bir tarafa atarsa onda dikkat kalmaz. Mümin kişi hele şu devirde son derece uyanık ve dikkatli olmalıdır. Peki, bu ‘dikkat’i nasıl sağlayabiliriz? Bizler hayâtı yaşarken Cenâbı Hakk’ın kesinlikle her işi kuşattığını, icra ettiğimiz her bir şeyi bildiğini ve gördüğünü, işlediğimiz her bir fiilden hesâba çekileceğimiz bilincini zihnimizden hiç ayırmaz isek bizde ‘dikkat’ peyda olur. Ayni zamanda ‘dikkat’li insanlarla berâber ola ola ister istemez bizde de ‘dikkat’ hâsıl olur. Hep gafillerle berâberlik ise vâr olan ‘dikkat’i öldürür.
Cenâbı Hakk’ın tecell ettirdiği her bir olay O’nun ezeli ilmi ve izni ile olmaktadır. Şüphesiz âlemde cereyan eden her bir olayda ve her bir gelişmede mutlak bir hikmet vardır. İşte mümin ‘dikkat’ini geliştirerek olaylardaki hikmetli anlamları kavrayabilir. İslam büyüklerden İbrâhim Hakkı Hazretleri ne güzel söylüyor:
“Deme neden şu şöyle, Yerindedir o öyle.
Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler.”
Nice olayları hikmetle değerlendirmek ve olaylardaki inceliği çözebilecek yeteneğe kavuşabilmek dilek ve ümidiyle O en güzele emânet olunuz efendim.