Kıymetli yazar arkadaşım Hüzeyme Yeşim Koçak Hanımefendi’nin son çıkan iki yeni kitabı henüz elime yeni ulaştı. Bu iki eserden birisi yazımıza başlık yaptığımız ‘Hicaz Yaprakları’ diğeri ise gerçekten çok farklı bir sunumla karşımıza çıkan ‘Kırgın Mağara Şarkıları’ aynen ismi gibi ilginç ortak bir çalışma olarak karşımızda duruyor.
Efendim Hüzeyme Hanımefendi çok sevdiğim yakın bir arkadaşım, kutsal beldelere gidişlerinde hep kendisinden ricâlarda bulunur; ‘Lütfen oralardaki duygu birikimlerinizi yazın’ diye istemlerimi iletirdim ve her gelişinde de; ‘Hani ne zaman, yazdınız mı?’ diye sorardım. Bu sefer oldu, yazdı şükür. Büyük bir heyecanla bekliyordum. Zira kendisi farklı duygu yoğunluğuna sâhip ender bir kişiliktir. Acaba o güzel mekanları nasıl yorumlayacak derken başladım okumaya ve bir solukta bitirdim. Tabi ben de ayni mekanlara seneler öncesi gittiğim için anlattığı hâdiselerin benzerlerini yaşamıştım ve oradaki anılarım tâzelendi.
Mekke ve Medine yollarında 24 yolculuk yazısı var ‘Hicaz Yaprakları’nda. Her biri farklı bir heyecan, yaşanan hayat gerçekleri... Değişik başlıklar var; ‘Hüsniye Çöllerde, Vatan, Temiz bir Bakış, Şırıltı, Türk Simidi, Uhud Suyu, Bekleyiş, Büyük Yürüyüş, Gündem, Umre, Muhabbetli Çay, Dil’ vb başlıklarda. Sizi o müstesna makamları gezdiriyor Hüzeyme Hanım bununla da kalmayıp oralarda cereyan eden pek tabi insanlar arasında geçen olayları tatlı, sevecen bir konuşma diliyle anlatmış. Ayrı bir güzellik ve güncellik var.
Ama ben hep onun ince duygu birikimini aradım yazılarda, bulduklarımı da size aktarmak isterim. ‘Yol Üstü’ öyküsünde; ‘Musa (A.S) Tur Dağı’na çıkmıştı. Hıra Dağı, Sevr Dağı. Bütün dağ hikâyeleri beynine üşüştü. Dağ gerçeği; Hz. Ebu Bekir’in ‘mağara arkadaşı, vazifeşinas örümcekler, ‘Hu, Hu’cu güvercinler; Dualar ve Âminler; Arif’ler ve Ümit’ler. Tur Dağı’nda Hakk’la buluşulmuştu. Hira’da Yâr sesleri doğuş, zafer vardı. Sevr’de dostluk, muhabbet kucaklayışı, Uhud’da ise yenilgi ve düşüş..’ Ve yine aynı sayfada aşağılarda şöyle deniyordu; ‘Batıla geri dönüş, ışığa reddiye ve cehalete güzelleme insanoğlunun ezeli dramıydı. Sûretin tahakkümü, edinilen ilahların çokluğu. Halbuki çok sevdiği İsmâil’ini kurban etmişti Halil İbrahim Peygamber.’(sf.35)
‘Cevap’ isimli öyküsünde; ‘Bir tarafta en ye(ğ)ni ucubeler arsızca, sırnaşıkça boy gösterirken; diğer yandan alabildiğine, ziyankar bir yıkım gerçekleştiriyorlar. Uhud’u düzlemişler. Cennetü’l Muallâ, Cennetü’l Bakî Kabristanı… Ebû Kubeys dağı, dağlıktan çıkmıştı. Hendek de yoktu. Ecyad Kalesi gibi nice Osmanlı eseri çoktan yele karışmıştı….’(sf.128)
‘Âlem(ler), yeryüzü, gökyüzü, tüm kâinat hepsi Kâbe’den ibâretti. Hiçbir sınır, çizgi, ayrım görülmüyordu. Dibi bucağı yoktu. Nasıl daracık bir alana hapsedilebilirdi ki. Bu şüphesiz göksel/ dikey bir ilerlemeydi. Bütün satıh/zemin Allâh’ın yeriydi. Git gidebildiğin kadar. Bu da yatay ilerlemeydi. Azâmet! Kudret! Vahdet! Tatlı bir haşyet! Zikret! Fikret ve Şükret! Allah! Her cihetten Allah! Yektir Allah!’ (sf.129-130) Daha yazabilirim ama diğer kitaba yerim kalmasını istiyorum.
‘Kırgın Mağara Şarkıları’ özgün bir eser olmuş. Tam tamına Hüzeyme Hanım’ın yazı kalitesi, güçlü kalemi, birikimlerinin her birini ayrı ayrı görebiliyorsunuz. Size çok basit gelen bir eşyâyı alır bu güçlü kalem, sizi bambaşka âlemlere götürür, kelimeleri âdeta birbiriyle raks ettirir. Müthiş bir armoni vardı cümlelerin büyüsünde kaybolursunuz. Çok çok beğendim. Tebrikler, tebrikler. Gönlümüzü yine şâd ettiniz. Devâmını bekleriz.