Sevgili kardeşlerim,
Size şu soruyu mutlaka sormuşlardır!
“Evladım. Sen, büyüyünce ne olacaksın?”
Eğer size daha önce bir kopya veren olmuşsa hemen cevaplamışsınızdır.
Mesela; “Ben, mühendis olacağım” demişsinizdir.
Tabii diğer meslekleri de söyleyenleriniz olmuştur.
Ama eğer gelecekte olmak istediğiniz mesleğe ait bir bilginiz yoksa o zaman da cevap verememişsinizdir, bu soruya.
Şimdi bir kere de ben sormak istiyorum aynı soruyu!
“Kardeşim… Sen büyüyünce ne olacaksın?”
Her birinizin verdiği cevapları duyar gibi oluyorum.
Her biriniz gönlünüzde yatan bir mesleği söylüyor olmalısınız.
HİÇ OLMAYI DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ, HİÇ
Hiç olabilmek… Veya hiç olduğunun farkına varabilmek…
Mühendis, avukat, doktor, profesör olduktan sonra hiç olduğunun farkına varmak ve bu duyguyu ta yüreğinin derinlerinde hissetmek…
Kaymakam, vali, milletvekili, bakan, başbakan veya cumhurbaşkanı olduktan sonra bile bir hiç olduğunu anlayabilmek…
Aslında “Hiç olma mesleği…” çok zor bir meslektir.
Çevrenizde herkesin saygı ve hürmetini kazandığınız halde, “Hiç olduğunuzun…” farkına varmak ve bu duyguyu yaşayabilmek.
Bir taraftan nefsiniz (senin içindeki sen), bir taraftan çevrenizde sizi pohpohlayan (öven) insanların varlığı, o kişinin hiç olduğunun fark edeceği ortamı yok etmekte ve o insanı sanki önemli bir varlıkmış gibi ortaya çıkarmaktadır.
Elbette insan önemli varlıktır ama hiç olduğunun farkına varması şartıyla…
Bu şekilde hareket etmek, “her kişinin değil, er kişinin…” yapabileceği bir iştir.
“Zira bizi, çevremizdeki bütün varlıkları, dünyayı ve içindekileri, bütün bir kâinatı (evreni) yaratan Allah’ın ilmi ve gücünün karşısında, bir insan olarak (en yüksek rütbede de olsak) bizim bilgimiz ve gücümüz nedir ki?” diye düşünebilmek.
İşte bir insan bunu hissettiği, bunu anlayabildiği ve buna inandığı zaman o insan “Hiçliğini anlamaya başladı” demektir.
Mesleği veya makamı yüksek bu gururlu adamlar, gözün bile göremediği ve ancak mikroskopla görebildiğimiz mikroplar tarafında hastalanarak yatağa düşünce, acaba kendi acizliğini ve hiçliğini anlayabilir mi, ne dersiniz?
HOCA MERHUM DEMİŞ Kİ
Her halinden tahsil (öğrenim) yaptığı belli olan adamın biri, Nasrettin Hoca'yla karşılaşmış ve ona sormuş;
“Başında bu sarıkla sen kimsin?” be adam?
“Hiç” demiş Hoca, “Ben hiç kimseyim.”
Hocanın bu cevabına dudak büküp, söylediklerini önemsemediğini görünce, bu sefer Hoca sormuş ona.
“Ya sen kimsin?” bakalım. Adam demiş ki;
“Ben, mutasarrıfım (Siyasal fakültesini bitirdim)” demiş adam kabara kabara.
Bu kere, tekrar sormuş, Hoca;
“Sonra ne olacaksın?” Adam cevap vermiş.
“Herhalde vali olurum”
Hoca yine üstelemiş;
“Daha sonra ne olacaksın?” demiş. Adam bu sefer de;
“Belki vezir (Bakan), olurum” demiş adam.
Hoca bu… İşin peşini bırakmamış ve tekrara sormuş;
“Daha daha sonra ne olacaksın?” Adam;
“Bir ihtimal sadrazam (Başbakan) olabilirim” demiş. Hoca devam etmiş;
“Peki, ondan sonra ne olacaksın?”
Artık olabilinecek dünya makam kalmadığı için adam, boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.” Demiş.
Baştan beri bu cevabı bekleyen Hoca, “taşı gediğine yerleştirivermiş”
“O halde deminden beri niye kabarıyorsun be adam.
Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım;
Yani, "Hiçlik makamında!” deyivermiş.