Hesap Sorguları!

Ahmet Güldağ
Yeni yıl dediğimiz, aslında ömrümüzden bir yıl daha tükettiğimizi sayı ile belirten yıl tarihinin başlangıcını!.
Geçmişi iyi görmeme atfedişi içinde, yeni başlangıcın bazılarına göre şenlik tezahürü içinde karşılamakla iyi olacağı kanısı içinde vur patlasın çal oynaşınla ve ışıklar içinde eğlenip içilsin ile kutlamaktalar.
Yıllar öncesi sadece İstanbul, Ankara ve İzmir şehir merkezlerinin popüler kişi ve yerlerinde başlayan bu kutlamalar yıllar geçtikçe yayılıp tüm Anadolu şehirlerini de kapsayıverdi.
Sadece onunla kalmayıp, Hıristiyan dininin kutsal günü olan Noel yortusu adapte edilerek çam donatması ve Noel Baba işlemlerinin daha ötesine giderken…
Aldıkları alkollerle evlerini veya odalarını zor bulmaktalar!..
***
Tabii herkesin bir yoğurt yiyişi vardır. Kimsede bir şey diyemez
Diyemez ama inanamayanların okurken gülüp geçebileceği, ömründen kaybettiği bu yıl başlangıçlarının bir sonunun geleceği ve orada hesap sorulacağını düşünememeleri de doğal olabilecektir.
Bu tiplerin gülüp geçebileceği ama inanç içinde o hesap gününün geleceğini düşünenler için iki fıkra sunmak ister, yeni tarihle başlayan günlerimizin hesap verecek durumlara düşürmemesini Yüce Yaradan’dan dilerim.
***
SORGULAR
İki kişi konuşmakta…
Yaradan sana, “Nasıl bir arabaya sahip olduğunu?” sormayacaktır. Sana, “Arabası olmayan kaç kişiyi taşıdın arabanda” diye soracaktır.
Yaradan, “Evinin büyüklüğünü, nasıl bir evde yaşadığını?” sormayacaktır. “Evinde, kaç misafir ağırladığını, kaç karnı açı doyurduğunu?”soracaktır.
Yaradan, “Dolabında asılı olan elbiselerinin sayısını” sormayacaktır. “İhtiyacı olan kaç insanı giydirdiğini?” soracaktır.
Yaradan, “Ne kadar para kazandığını?” sormayacaktır. “Ne kadarını alın terinle kazandığını?” ve  ne kadarını “ihtiyacı olana verdiğini?” soracaktır.
Yaradan, “Hangi mesleği edindiğini?” sormayacaktır. “İşini, en doğru şekilde yapıp yapmadığını?” soracaktır.
Yaradan, “Kaç arkadaşın olduğunu?” sormayacaktır. Senin, “Kaç kişiye arkadaş olduğunu?” soracaktır.
Yaradan, “Hangi muhitte oturduğunu?” sormayacaktır. “Komşularınla nasıl geçindiğini?” soracaktır.
Yaradan, “Teninin rengini” sormayacaktır. Senin “İç karakterini” soracaktır.
Yaradan, “Asıl önemli yerler yerine kolay yerleri seçerek Alt-Üst geçitleri nasıl yaptığını? Sormayacak. “Asıl vazifen olan bu işlemlerin törenlerinde sarf edilen parayı nerden buldun?” ve “Kırk yılda yapılanı dört ayda yaptık diye övünç içine girip evvelkilerin kul hakkını nasıl vereceksin?” diye soracaktır.
Yaradan, “Kaldırımları neden yeniden düzenlediğini?” sormayacaktır. Neden “Eşya, araba vb. ile işgal ettirilmesine göz yumduğunu” soracaktır.
Yaradan, “Kurum ve belediyecilere öğretim semineri vb. düzenlemelerini” sormayacaktır. “Her ay bir hafta devam eden seminerlerin çokluğunu ve şehrinde ve belediyende salonlar varken neden uzaklardaki beş yıldızlı otellerde hem de belediye mensubu haricinde olanları misafir ettin?” diye soracaktır.
Yaradan, “Halkı eğlendirmelerini” sormayacaktır. “Eğlenceleri bol ücretler ödeyerek getirttiğin sanatçıların şarkılarıyla, göbek attırmaya sebebiyeti” soracaktır.
Yaradan bu yazıyı “kaç kişiye gönderdiğini?” sormayacaktır. Göndermeye “utanıp / utanmadığını” soracaktır.
Nihayet de, nedenlerin geçerliyse…
Yaradan, Seni cennetteki sevgi dolu evine yönlendirecektir. Cehennemin kapısına değil.
***
İPİN HESABI!
Bir şehrin en zengini öldüğünde, tellallar sokaklara dökülüp;
“Ey ahali”, diye bağırmışlar. “Biliyorsunuz Veli Efendi öldü. Bir vasiyeti var.
“Ahiret hayatına alışabilmek için, kendisine bir günlük yardımcı arıyor. Kim ki, mezardaki ilk gecesini onunla beraber geçirirse, Veli Efendiye ait servetin yarısı kendisine verilecektir. Duyduk duymadık demeyin...”
Tellalların bütün çabasına rağmen kimse bu parlak, fakat korkulu vasiyete kulak vermemiş. Ama sonunda, şehrin en fakir sırt hamallarından birisi çıkmış ortaya.
Adamcağız bakmış ki, hayatta zaten sırtındaki küfesinden ve İp’inden başka bir şey yok. O halde "Hamal olarak yatıp, ertesi sabah zengin olarak kalkarım" diyerek razı olmuş...
Genişçe bir mezara, iyice kefenlenen zengini, yanına da hamalı yatırmışlar.
Cenazeye gelenlerin dağılımından az sonra sual melekleri gelmiş "İkisi de bize emanet" diye konuşmuşlar.
"Zengin nasıl olsa kalacak, su hamaldan başlayalım" diyerek sormuşlar:
- Dünyada malın mülkün var mıydı?
- Alay etmeyin demiş, hamal. Sırtımdaki küfeden ve ipten başka hiç bir şeyim olmadığını siz de bilirsiniz.
- Peki diye eklemiş melekler. “O ipi ne karşılığında aldın… Sonra küfeyi
ne iş gördün de nasıl elde ettin?”
Anlatmış hamalcağız. “Beş kişinin malını 10 kurusa taşıdım. İkisini yedim,
sekizini sakladım.. Ertesi gün de aynı işleri yaptım. Yemedim içmedim, ucuza taşıdım ve bunları aldım.”
Melekler:
- Cık demişler, cık... Olmadı... Hasan Efendiden aldığın para, hak ettiğinden çok düşük. Biz ondan bunun hesabını soracağız. Mehmet Efendiyle de ucuza anlaşmış ve ucuza taşımışsın...
- İyi ama diye cevaplamış hamal, hak ettiğim parayı isteseydim, bana taşıttırmazdı. Taşıttırmayınca da aç kalırdım...
- O bizim işimiz demiş melekler. Nasıl olsa buraya o da gelecek. Biz senin adına ona sorarız.
Melekler, Hamal’ı sıkıştırmaya devam etmiş.
- Söyle bakalım, aldığın paranın kaçını yedin, kaçını sakladın?
- On kuruş aldı isem, yarısını sakladım... İki kuruş aldım ise, bir kuruşunu biriktirdim...
- Cık demiş melekler... Yine olmadı, hem ucuza taşımışsın, hem de gıdandan kesmişsin... Yani sen, kendi nefsine zulmetmişsin... Nefsine zulmetmek de günahtır, bilmez misin?
Hamalcağız ne cevap vereceğini düşünüp ecel terleri dökerken, sabah olmuş.
Açılan mezardan yukarıya bir bakmış ki, bütün millet orada...
Kadı Efendi ve şehrin mehter takımı da kendisini bekliyor. Bir kıyamet ki sormayın.
“Kutlu olsun" demişler... "Bu gece kimsenin yapamayacağı bir işi başardın ama bak artık zengin oldun."
- Yooo, diye bağırmış hamal. “İstemeem, istemem. Sizin olsun... Ben, bir iple
küfenin hesabını sabaha kadar veremedim. Ya o kadar servetim olsaydı, ne yapardım ki?
***
Günün adaletinden kurtulup beraat edenler, hortumcu ailelerle resimli hatıratı olanlar ve soygunculuğu meslek edinenler ile şahsi eğlenenler haricinde bilhassa Kurum ve Belediyeler temaşa masraflarını millete yüklerken…
İp hesabı nasıl verilecek ki?..”
***
Sağlık, esenlik içinde yaşam dileğimle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.