Allah (c.c), bir gün vahiy yoluyla Hz. Musa (a.s)’a;
⁃ Ey Musa! Benim için bir amel işledin mi? diye sordu. Musa (a.s),
⁃ Ya Rabbi! Namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim ve seni zikrettim, der. Allah (c.c),
⁃ Ya Musa! Kıldığın namaz senin için kıyamette delil olacaktır. Tuttuğun oruç, ateşte sana kalkan olacaktır. Sadaka, seni kıyamette gölgelendirecektir. Zikir ise yolunun nuru olacaktır. Bunlar senin içindir. Sen, sırf benim için hangi ameli yaptın? Musa (a.s),
⁃ Ya Rabbi! Bana, sırf senin için yapabileceğim bir amel öğret.
⁃ Ya Musa! Sırf benim için dost edindin mi? Sırf benim için bir kimseye düşman oldun mu? Diye sordu. Musa (a.s), bu sözlerden sonra şöyle buyurdu:
“Amellerin en faziletlisi, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.”
Rabbimiz katında kulların değeri ırk, sosyal statü, makam mevki sahibi olmak, yoksul veya zengin olmak, yaşlı veya genç olmak değildir. Onun rızasını kazanmak için çalışan herkes değerlidir. Nitekim bu hususta Ebu Hureyre (r.a)‘dan gelen rivayette Nebî (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Allah, sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. O, sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.” (Müslim, no: 2564.)
Bir işin iyi olabilmesi için niyetin sağlam ve halis olması gerekmektedir. Niyet bozuksa yapılan işin tecellisi ne kadar iyi olursa olsun o işin akıbeti hüsran olacaktır. Riya, insanlara yaranma, gereksiz övgü kazanmak için yapılan ameller için Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hicreti Allah ve Resûlü"nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse, onun hicreti de hicretine sebep olan şeyedir.”
Hicretimiz Allah’a ve Resûlüne olsun.