Hengameden Kaçış Tefekküre Dalış

Esat Ergener

Bir tercih yapmam istense, deniz mi yoksa doğa mı; her zaman tercihim doğadan yana olmuştur. Sahil mi, dağlık bir yer mi deseler de, yine dağları seçerim.

Bazıları için bu tercihlerim garip gelebilir ama hengameden uzak durmak, çok fazla insanla muhatap olmaktan kaçınmak istiyorum. Gerçi çok fazla insanla tanışan hemen herkeste olan bir durum bu. Öznel bir durum değil yani, nesnel bir durum.

Ne zaman doğaya çıksam, bir tefekkür haline bürünürüm. Gözle görünen büyük bir azamet vardır zira. Her şey büyüklüğü hatırlatır insana. Doğanın her köşesinde Allah’ın kudretini ve sanatını görür, bu muazzam güzellikleri gördükçe de içsel bir huzur bulur insan, ruhu dinginleşir.

İlahilerle aram pek yoktur ama ilahilerin sözleri üzerine de sık sık tefekkür ederim. Zira birçoğu evliya, şair veya mütefekkirin kalbinden diline rücû eden sözlerdir. Samimi bir şekilde ve ihlasla yazılmıştır, faniliğin ötesine geçer. Bu yüzden, ilahilik tarafı fanilik tarafından ağır basar.

"Dağlar ile taşlar ile,
Çağırayım Mevlam seni.
Seher vakti kuşlar ile,
Çağırayım Mevlam seni."

Ne zaman bir güzelliğe yolculuk etsem, bu dizeler gelir sık sık aklıma. Gözümün gördüğü yere kadar gözetler, gördüğüm her yere gidebilmeyi isterim. Zira doğa ile kucaklaşınca insan, daha fazla kendini bulur. Bulutlarla kucaklaşan dağları gördükçe de, “Meskenim dağlar” türküsü hemen dilime dolanır, mırıldanmaya çalışırım.

Sabahın nurunda o temiz havayı içine çekmek, kuşların ötüşünü dinlemek, vahşi hayvanların seslerini duymak, rüzgarın esişini hissetmek, suyun akışını izlemek... Her biri ruhu dinginleştirir ve insana huzur verir. İlahi uyarıyı “Akletmez misiniz?” ayetini düşünen insanlar daha da huzura kavuşur. Zira azameti düşünüp gördükleriyle biraz tefekkür edince, insan hamdın derinliğine varır.

Doğa, bu şekilde düşünen insanları her daim bekler. Yeter ki insan zulmetmesin.

Bütün nimetlerini göz önüne serer. Görmek isteyenler için ibret alacağı o kadar çok şey vardır ki. Bir sincap gelir, elinizden rızkını yer. Bir ceylan yavrusunu besler. Suyun akışı ile rüzgarın sesi, aklınızdaki ve gönlünüzdeki tüm sıkıntıları bertaraf eder. Doğa, insana huzur veren bir sığınaktır.

İbretin yanı sıra rahatlayacağı, huzur bulacağı da çokça alan var. Öyle binlerce dolara satılan ruhu huzurla buluşturma, inzivaya çekilme, karanlık alanda hapsedilme, suyun içinde arınma gibi safsataların hiçbirine gerek yoktur aslında. Sadece yaratılmışlara tefekkür hali ile bakabilmek yeterli gelir. Ancak kapitalizmin göstermek istemediği alanlardan birisidir pekala doğa.

Modern dünya öğütme makinesi olduğu için ve elimizdeki nimetlerin kıymetini bilemediğimizden ötürü, o kadar çok şeyi ıskalıyoruz ki. İşin daha da kötü yanı, bu huyumuzu sonraki nesillere de aktarıyoruz. Ve bu özelliğimizin gelişmiş versiyonunu aktarıyoruz. Yani versiyon gelişiyor, tedavisi zorlaşıyor. Yaklaşmamız gereken her yere uzaklaşıp, uzak durmamız gereken her yere yaklaşıyoruz. İlahi emre uyup akleden insanları da bu durum her daim perişan ediyor.

Gözle gördüğümüz ve görmediğimiz, farkında olduğumuz ve olmadığımız, bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün nimetlere sonsuz kere hamdolsun.

Doğanın bize sunduğu bu sınırsız güzellikleri fark etmek, ruhumuza en büyük şifayı sunar. Kıymet bilip farkında olanlardan olmak umuduyla…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.