Ligin ikinci devresine iyi bir başlangıç yapan Torku Konyaspor, aldığı sonuçların yanısıra sergilediği futbolla çıtayı oldukca yükseltmiş, hatta UEFA söylemlerini bile dillendirmişti.
Ancak son haftalarda sergilenen futbol o kadar çok göze batmasa da aldığı sonuçlar ve kayıplar iyiden iyiye endişe uyandırmaya başladı.
En son deplasmanda oynanan Kayseri Erciyes maçı mağlubiyeti bu endişelere tuz biber oldu. Bu yenilgi elbette herşeyin sonu değil, ancak en acı sonların başlangıcı niteliğinde bir uyarı bana göre.
Çünkü yeşil beyazlıların kaybettiği haftada alttaki takımların hepsinin kazanması ve makası daraltması korkulu rüyaların işareti gibi.
Onun için önlemleri bugünden almak ve gerekli dersleri 'geçmişe bakarak' çıkartmak kaçınılmayacak bir durumdur. Bunun için en başta görev hiç şüphesiz yönetime düşüyor.
Başarıda alkışladığımız ve takdir ettiğimiz yönetim kurulu bugün bu durumda yapılması gerekenleri biran önce yapmak zorundadır.
Bunun içinde hem maddi konular hem de Konyaspor'un hakkının yedirilmemesi konusu en başta geliyor.
Öncelikle kulağımıza gelen yerli 'futbolculara ödeme yapılmadığı' söylentileri ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Evet Konyaspor'da hiçbir futbolcunun parası kalmamış olabilir ama zamanında yapılmayan ödemeler de her zaman ciddi sorunlar oluşturmuştur. Ödemeler konusunda seçim sonunun beklenmesi ise bence intihar gibi olur. Çünkü seçim sonrası yapılması düşünülen ödemelerin bugünkü durumdan kurtulmaya bir ilaç olacağını düşünmüyorum. Neden mi ?
30 Mart'ta yapılacak seçimler öncesinde Konyaspor'un oynaması gereken 3 maçı var. Bunların ilki haftasonu oynayacağımız Gaziantepspor maçı, daha sonra 23 Mart'ta deplasmanda oynayacağımız Bursa maçı ve 30 Mart'ta iç sahada oynayacağımız Galatasaray maçı. (Galatasaray'la oynanacak maçın tarihi fikstürde 30 Mart olarak geçse de ertelenmesi de sözkonusu olabilir) Bu üç hafta Konyaspor için hayati önem taşıyan bir süreç. Kaybedilecek tek puan bile büyük sıkıntılar oluşturur. Bunun bilinmesi gerek. Bunun yanısıra seçim sonrası yapılacak ödemeler direkt 31 Mart'ta yapılmayacağını ve Nisan'ın sonuna kadar uzayacağını düşündüğümüzde durum daha vahim oluyor. Çünkü 6 Nisan'da Antalya, 13 Nisan'da ise Beşiktaş maçı oynanacak. Bu karşılaşmalarda bir nevi “kader maçlar” özelliği taşıyor. Ancak yönetimin biran önce bu sorunu çözmesi şart. Aksi takdirde yaşanacak 'acı son'un sorumlusu olacaklardır. Bu kısa hatırlatmalardan sonra nasıl bir yol izlenir bekleyip görcez ancak bunun aksi hiç şüphesiz sıkıntılar oluşturacaktır.
Şimdi gelelim sesimizin duyurulması konusuna.
Gelelim bir diğer konumuza ;
Bilindiği gibi geçen sezon ligde ne futbol ne transferler ve ne şampiyonluk konuşulmadı. Varsa yoksa ŞİKE konuşuldu. Ancak bu yıl ise lige damgasını hakemler vurdu. “Ligden çekileceğini haykıran takımlar, MHK'yı istifaya davet edenler” derken hakem camiası iyice su yüzüne çıkmış oldu. İsyan edenler haklı ya da haksız benim meselem bu değil, ancak benim meselem isyanların geri dönüşümlerinin olumlu olduğudur. Torku Konyaspor'un canı hakemler tarafından yandımı diye sorsam bende dahil herkes 'Evet yandı' diyecek.
Verilmeyen penaltılar haksız çalınan düdükler ve 'isyanlar' etkisiyle verilen yanlı kararlar oldu. Ancak olan her ne ise yine Konyaspor'a oldu.
Yani isyanını, tepkisini 'ligden çekilme' tehdidine kadar götüren takımlar karşısında yeşil beyazlılarımızın sessizliği 'vurun abalıya' deyişini aklımıza kazıdı. Bunun için Torku Konyaspor olarak yönetimin de gecikmiş tepkisini ve haksızlıklar karşısındaki suskunluğunu bozması ve hakkı araması gerekiyor. Kısacası artık 'sabrın sonu'nun geldiğini haykırması ve bunu duyurması gerekiyor.
Taraftarların yaptığı eylem elbette önemlidir ancak bunu destekleyecek olan yönetimin TFF ve MHK'ya göstereceği tepkilerdir.
Para gibi 'Kulis fakiri' olan Torku Konyaspor'un haksızlığını duyuracak olan makam yönetimdir. Onun için biran önce gerekli tepkiler gösterilmeli ve kalan maçlarda adaletli yönetimlerin oluşması şarttır..
Unutmadan son günlerin reklam sözünü de konumuzla alakalı hatırlatmakta fayda var; Lafa değil icraata bakarım.