Bugün 11 Şubat, yarın 12. Geçen gün de yazdık, Şubat ayı İslam aleminde hazan mevsimi gibi diye. İşte 12 Şubat büyük dava adamı Hasan Elbenna’nın vefat yıldönümü.
Bazı insanlar vardır, köşelerinde güzel fikir üretirler ama bunları hayata geçirme konusunda bir çalışma ve tecrübeleri yoktur. Bazıları da müthiş bir eylem adamıdır, aksiyon adamıdır, yorulmak bilmez koşturur ama bunlarda da fikri bir derinlik yoktur.
Hem fikir, hem eylem adamı olabilen nadir örneklerden biridir Hasan Elbenna. Kendisi yayınladığı Risaleler ve yüzlerce konuşma ile hem çağımız müslümanları için fikri bir altyapı oluşturmuş, hem de küçük yaşından itibaren, daha ilkokul çağından başlayarak siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, sportif, ticari… alanlarda teşkilatlı bir çalışmanın temellerini atmıştır.
Zaten 40 küsür yaşlarında şehid olmuş (1906-1949) ama bu kısa ömründe son yüzyılın en büyük İslami hareketlerinden birisi olan İhvan-ı Müslimin’i kurmuş ve bunu da çok ileri bir noktaya getirerek ruhunu teslim etmiştir.
Bugün onu rahmetle anarken şu hatırayı da sizlerle paylaşmak isterim:
Bir gün yanında bir teşkilat mensubu arkadaşıyla uzak bir köye tebliğe giderler. Köye araba ile ulaşmak mümkün değildir merkep sırtında, çöl sıcağında saatlerce süren meşakkatli bir yolculuk sonrası gece geç saatte ancak varırlar. Hem aç ve susuz, hem de uykusuzdurlar. O sırada ikram edilen ekmek ve kavunu yiyip yatacaklar ve sabah faaliyet yapacaklar.
Yanındaki arkadaşı yatarken “Bu yorgunlukla sabah namazına nasıl kalkacağız” diye düşünerek mescidde hemen uykuya dalar. Akşam kavunu biraz fazla yediği için gece yarısı saat 3-4 civarında tuvalet ihtiyacı için mecburen kalkar.
Bir de bakar ki Hasan Elbenna o saatte uyanık, o yorgunluğun üstüne bırak sabah namazını, seccadesine kapanmış teheccüd kılıyor!
Adam gözyaşlarıyla “İşte lider, işte dava adamı, işte Müslüman…” diyerek, “Böyle liderin arkasında, bu imamın önderliğinde çalışılmaz da ne yapılır” diyerek ömrünün sonuna kadar ihlasla koşturmaya devam eder.
Dünyadaki karanlık eller 12 Şubat günü arabasında giderken Hasan Elbenna’ya ateş ederler. Kolundan yaralanır. Yarası çok da ağır değildir. Hatta arabadan inip ateş edenleri kovalar, daha sonra kendisi hastaneye gelir, elbiselerini çıkartır, tedaviye başlanır.
İşte az evvelki karanlık eller yine devreye girer ve belki birkaç saat, haydi bilemedin bir-iki gün sonra taburcu edilmesi gereken hastaya bir şeyler olur ve sapasağlam adamın cenazesi çıkar hastaneden. Ne olduğu, ne yapıldığı hala tarihin karanlık noktalarındandır.
Zalimler hep korkaktır, kahpedir. Benna’nın tüm erkek akraba ve tanıdıklarını tutuklarlar ve cenazesi için erkek olarak sadece yaşlı babasına izin verirler ve kadınların iştirak ettiği silahlar gölgesinde mütevazi ve sade bir dini vecibeyle cenazesi kaldırılır.
Şu an Mısır’da aynı zulümler devam etmekte. İslamı tebliğ etmeyi gaye edinen Ihvan-ı Müslimin “terör örgütü”, İhvan da “terörist” sayılıyor. Müslümanların mal varlıklarına el konmuş ve yüzlercesinin boynuna idam urganı geçirilmiş.
Allah yardımcıları olsun. Hasan Elbenna’ya, onun talebesi Seyyid Kutub’a, tüm şehitlere selam olsun…