İnancımıza göre dünyada her hâlimizle imtihan edilmekteyiz. Yediğimizle, içtiğimizle, giydiğimizle, davranışlarımızla hep imtihandayız. Bu hakikati, hakikatler kitâbı yüce Kur’ânı Hakîm söylüyor: “İnsanlar imtihandan geçirilmeden, sâdece ‘îmân ettik’ demekle bırakılı verileceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.” Yâni insan dünyâda başıboş bırakılmamıştır ve ona keyfince yaşa da denmiyor. İşte delili âyeti kerime: “İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.” İnsanoğluna dünyâda kendisi için yaratılmış her şey ona emâneten verilmiştir. Vakti zamânı gelince hesâbını verecektir. O gün: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (Zilzal, 7-8)
Şimdi ortada böylesi uyarılar varken, pek tabî ki insanın dünyadaki günlerini teyakkuzla geçirmesi beklenir. Biz bugünkü yazımızda, ‘helal lokma-helal gıdâ’ya değinmek istediğimizden meseleyi bu cihetle ele almak istiyoruz. Günümüzde yaşantı tarzı olarak tâbiri câize, son derece dikkatsizce –af buyurun- paldır-küldür bir hayat yaşanıyor. Rüzgar nereden akarsa insanlar âdeta oraya doğru akıyor. Düşünme mekanizması sanki yok edilmiş, körleşmiş bir mantıkla bodoslama yanlışların içine içine gidiyoruz da, mâlesef bunun farkında değiliz. Bu düşüncesizce hatta akılsızca gidişte insanın yediği gıdaların rolü büyüktür.
Rabb’imizin bu konuda ikazları vardır: “Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük etmeyiniz; sonra sizi gazâbım çarpar. Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir.” (Taha, 81) Asrısaadet devrinin vahiy bülbülü, Peygamber aleyhisselam da, sahabe arkadaşlarını ‘helal gıdaya dikkat ve helal lokma yeme’ hususlarında uyarmıştır.
Bilinsin ki, helâlinden rızık temin etmek, helal gıda yemek, istikâmetli ve istikrarlı bir hayat temin eder. Bunlara dikkat eden mümin ibâdetlerini huşu içinde, isteyerek, canla-başla, ihlasla yerine getirir. Mümin olmaya yakışır davranışlar icra eder. Hem mümin olmak, hem de yaptığı yanlışlıklarla başkalarının ağzına adetâ ‘sakız olmak’, olacak bir şey değildir. Bu hal, haram yemenin, haram gıdalar almanın âlâmetidir. Haram rızık hayâtı berbâd eder, mümin kişi zillete düşer, günahlara kayar, hayâtı kahır dolar, ibâdetlerini de samimiyetsiz olarak tâbiri câizse yat-kalk cinsinden, şeklen yapar. Helal lokma ise, kişiyi Cenâbı Hakk’ın sevdiği işlere yöneltir, haram lokma, mümini hızla dünyâya kaydırır, hayat bereketsizleşir. Meselâ bir esnafı düşünün, bugün bozuk malını satmak için yâhut ürününü daha pahalıya vermek için kırk çeşit alavere-dalavere çeviriyor, yalan söylüyor, müşterisini aldatıyor. Bunlar yüce dînimizce asla ve asla tasvip ettiği şeyler değildir. Bu mal, ne alana ne verene hayır katar ancak kişiye aldatan damgası yapıştırılır böylelerinin âkıbeti hüsrandır. Yazık onlara…
Ebû Muhammed Tusteri Hz.leri; ‘Bir kimsenin yediği helal olmazsa, kalbinden hicab kalkmaz ve birçok cezâlar üst üste gelir. Hem de sür’atle, namazı, orucu ona fayda vermez, kezâ sadakası da… Gene buyuruyorlar ki; ‘Bu âlemin ötesinde bir melekût âlemi vardır. Halkın orayı görmekten ve oraya ulaşmaktan yana hicablı olmasına sebep şu iki şeydir. 1- Allah Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri yemek. 2-Allah Teâlâ’nın yarattığı halka eziyet etmek. Şimdi bu iki maddede gerçekleşmiş durumda ve insanlarda utanma, arlanma duygusu kalmadığı bir vakıa, öyle değil mi?
Efendim buradan şu husûsa girelim isteriz, bugün bütün dünyânın düçâr olduğu corona, helal olmayanı yemeden kaynaklanıyor. Kuvvetli tespitlere göre; bu gözle görülmeyen minicik virüs, yarasaların yediği meyve artıklarının, pangolin ismindeki bir zırhlı hayvan tarafından yenilmesi, sonrasında da Çinlilerin bu hayvanı avlayıp yemelerinden dolayı insanlara bulaşmıştır. Bilindiği üzere Çinliler her çeşit hayvanı yemede bir beis görmezler. Konuyu daha bir netleştirirsek, yarasaların taşıdığı virüs onun ağzından düşen meyve parçalarına, oradan pangoline, oradan da bu hayvanı yiyen Çinlilere dolayısıyla da tüm insanlara bulaştı.
Oysaki dînimizce Pangolin ve diğer bâzı hayvanları yenmesi yasaklanmıştır. Unutulmasın ki, dînimizce yasaklanan her hayvan insan sağlığı açısından zararlı şeyleri içinde bulundurmaktadır. Buradan helal gıdânın önemi bir kez daha ortaya çıkmış oluyor. İslâm’ın koyduğu kurallar dâimâ insanın faydasınadır. İnsanlar dünyâda yaşarken elbette başı buyruk, canının her isteğine takılan bir mantıkla hayat sürdüremezler. O zaman işte böylesi öldürücü zararlar içine düşerek kıvranılır. Helaller keyfe kâfîdir. Helal gıda temiz olandır. Özellikle günümüzde helal lokma ve helal gıda çok ehemmiyetlidir. Müslümanlar olarak neden böyle olduk? Sorusunun cevâbıdır bu husus. Cenâbı Hak Buyuruyor ki: “Öyleyse Allâh’ın sizin için rızıklandırdığı (ve) temiz olanlarını yiyin, eğer O’na kulluk ediyorsanız Allâh’ın nimetine şükredin.”(Nahl, 114) Helal kâidelere riâyet edilirse salgın hastalıklar azalacaktır. Zira temiz olan sağlığa zarar vermez.
İslam büyükleri, haramları yemenin ve boğazdan haram lokmanın girmesi kalbi öldürür, helal yemek ise kalbi ihya eder, derler. Devamla; lokma vardır onu nurlandırır, lokma vardır yüreği karartır. Kimi lokma kişiyi dünyâya daldırır kimini de, ahretle meşgul eder. Haram yemek günahları hoş ve tatlı gösterir. İşte bugün ne yazık ki Müslümanlar, helal-haram hudutlarına özen göstermedikleri için zelil haldeler. Bâri içinde bulunduğumuz şu corona virüs salgınında, bu sıkıntılı süreçte, ‘helal gıda’ ve ‘helal lokma’ insanlara iyi anlatılsa birazcık uyanışa vesile olsa, diye ümit ediyoruz.
Kâinâtın biricik Rabb’ine emânet olunuz efendim, hayırlı Cumâlar.
1 Ankebut, 1-3
2 Kıyâme, 36