RÖPORTAJ İBRAHİM BÜYÜKEKEN
MEDYA OLAYLARI FARKLI ANLATIYOR
Hollanda Türk Evleri Derneği Başkanı Konyalı Veyis Güngör ile Avrupa’nın Türklere bakış açısı, İslamafobi ve Avrupalı-Türk ilişkileri hakkında konuştuk. Güngör Ortadoğu’daki olayların Avrupa medyasınca çok farklı anlatıldığını belirterek, “Avrupa medyası İslamafobiyi uyandırma adına olayları çok farklı bir biçimde vatandaşlara aktarıyor” diye konuştu.
SAĞCI PARTİLER DESTEKLENİYOR
Avrupa ülkelerinde son dönemlerde aşırı milliyetçi partilerin oylarının yükselmesini değerlendiren Güngör, “Yaşanan olaylarla birlikte halihazırda Avrupa’da azınlık konumunda olan Müslümanlar hedef gösteriliyor. Böylelikle milliyetçilik uyandırılmaya çalışılıyor. Avrupa’da artan milliyetçilik duyguları, başka güçler tarafından da destekleniyor. Bugün bir çok devletin ortak düşmanı Müslümanlardır” ifadelerini kullandı.
**Öncelikle Avrupa maceranız nasıl başladı ve kaç yıldır Avrupa’da yaşıyorsunuz?
-12 Eylül 1980’den iki hafta önce tamamen hesapsız ve tesadüflere dayalı olarak Hollanda’ya göç ettim. Orada bir yıl çalıştım ve o bir yıl bana ciddi bir ders verdi. Ondan sonra dil kursları ve üniversiteye yöneldim. Amsterdam Üniversitesi Pedagoji Bölümü’ne kayıt oldum. Masterımı da orada yaptım. Öğrencilik yıllarımda bir dönem de İngiltere maceram var. Manchester’ın yanı başındaki bir bölgede kaldım. O zaman da yeni açılan İslamic School dediğimiz okulları araştırdım. Hemen öğrencilik yıllarıma başlar başlamaz da sivil toplum maceramız da başlamış oldu. O yıllarda orada bir derneğimiz veya bir vakfımız yoktu. Üç beş öğrenci arkadaşın bir araya gelerek oluşturduğu komitelerle çeşitli faaliyetler yapmaya başladık. Bu faaliyetlerden Konya’yı çok yakından ilgilendiren bir tanesinden söz edeyim. Mevlana ve Konya adlı faaliyetlerimizi 25 yıl önce başlatmıştık. 20 Aralık 1987 tarihinde Amsterdam’ın en meşhur meydanlarından bir tanesinde Uluslararası Mevlana Sempozyumu yaptık. Böylece sivil toplum hayatımız da başlamış oldu. Azınlık psikolojisinden kaynaklanan bir kimlik krizi ile karşı karşıya kalınca kim olduğunuzu daha iyi sorguluyorsunuz. Bunu bir işçi fabrikada sorgulayamaz. Ancak yurt dışında öğrenim gören birisi bunu sorgulayabilir. Bir taraftan kendimi ispat etme hissi, diğer taraftan öze dönüş eğilimi başladı. Yine Amsterdam’da Göç Tarihi ve İbn-i Haldun konferansı düzenledik. Daha sonra İbn-i Sina konferansı yaptık ve sivil hayatımız böylece başlamış oldu. Mezun olduktan sonra da vakıflaştık. Akademisyenler Birliği’ni kurduk. Akabinde Türk Evi Derneği’ni kurduk. 25 yıllık bir sivil topluk tecrübesi olan Türk Evi Derneği’ni bugün de devam ettiriyoruz. Yapmış olduğumuz faaliyetler genelde yurt dışındaki Türklerin kendi özünü kaybetmemeleri adına düzenleniyor. Bunun dışında Hollandalı Türklere kendimizi anlatıyoruz. Türk kültürü, Türk yemekleri gibi şeyleri onlara anlatıyoruz. Dolayısıyla iki toplum arasında bir köprü kurma görevini taşıyoruz.
AZINLIK GİBİ GÖRÜLÜYORUZ
**Avrupa’daki Müslümanların sıkıntılarından söz edebilir misiniz?
-11 Eylül olaylarından sonra dünyanın akışı değiştiği gibi Müslüman azınlıklar ve Avrupalılar arasındaki ilişkiler de değişmiş oldu. Zaten zayıf olan konumumuz yıllar içerisinde daha da zayıfladı ve ırkçı kesimlerin hedefi haline geldik. Avrupa demokrasinin anası gibi söylemler var. Doğrudur, diğer birçok ülkeye oranla Avrupa ülkeleri çok daha gelişmiş konumdadır. Her ne kadar da demokratik olsalar farklı olana tahammüllerinin olmadığı zaman zaman ortaya çıkıyor ve dolayısıyla Müslümanlar orada şamar oğlanı gibi, her ekonomik krizde veya her sosyal patlamada suçlu olarak gösteriliyor. Özellikle Avrupa ülkelerinin son 10 yıldaki ekonomik krizlerinin hesabı Müslümanlara kesiliyor. Böyle bir algı var. Bunun sadece ekonomik krizle alakası yok. Ortadoğu’daki gelişmeler de bizim konumumuzu direkt etkiliyor. Bağdat’ta patlayan bomba, Avrupalılarla olan ilişkilerimizde hissediliyor. Basının manipülasyonu ile halk bizimle ilgili görüşlerini yeniden geliştiriyor ve değiştiriyor. Bu da tabi olumsuz ilişkileri beraberinde getiriyor.
11 EYLÜL BİR SENARYOYU BAŞLATTI
**Avrupa’da son yıllarda aşırı sağcı partiler iktidara geliyor veya oylarını artırıyor. Avrupa’da böyle bir ilginin oluşmasının nedenleri nedir sizce?
-Benim şahsi kanaatim tarihsel bir hesaplaşma var. 11 Eylül olaylarının arka planını biraz kurcaladığımızda sanki bir hesaplaşmanın faturası bize kesiliyormuş gibi bir senaryo var. Şunun da göz önünde bulundurulması gerekiyor; İslam’a yöneliş artıyor. 11 Eylül ve beraberindeki birçok olay ve senaryo sanki bu artışı önlemeye yönelik bir eylem gibi görülüyor. Bütün bunlara rağmen bireylerin İslamlaşmaya yönelik ilgileri artmakta. Buna karşı koymak mümkün değil. Onca olumsuzluğa rağmen İslam’a yönelik bütün saldırılara rağmen Müslümanlığı seçenler yükseliyor. Sürekli bir yöneliş var. Benzeri olaylar adeta sistemli olarak pompalanıyor. Bence 11 Eylül’ü uygulayanlarla birlikte global sistemin ve güçlerin Avrupa’da ırkçı güçleri desteklediğini görmekteyiz. Biz bu artışı önleyebilir miyiz diye sürekli politika geliştiriyorlar.
**IŞİD’in de bu konuda bir senaryo olduğundan söz edilebilir mi?
-IŞİD biraz önce bahsettiğim güçlerin ekmeğine yağ sürüyor. Korkunç bir din algısı operasyonu her gün batı basınında yer alıyor. Bütün bunlara rağmen örneğin biz Türk Evi Derneği olarak bir makale üzerinde çalışıyoruz. Bu makale de Hollandalı bir oryantalist tarafından yazılmış. Başlık bizi tartışmaya teşvik edici bir başlıktı. Başlık aynen şöyleydi: ‘İslam’ın geleceği batıdadır.’ Altında her ne kadar bizim itikat olarak hem fikir olmayacağımız bazı fikirler de olsa, bize meydan okumuştur. İddiası da şudur; İslam’ın batıda yeniden anlaşılacağını ve bu anlaşılmanın batıdan İslam ülkelerine geri gideceğini ve oradan da Müslüman ülkeleri aydınlatacağını iddia ediyor. Tabi bu nasıl olacak onu tartışacağız. Bir şart koşuyor orada, ‘Müslümanlarda tarihi bir travma var’ diyor ve ekliyor: ‘Bu travmadan kurtuldukları zaman İslam’ı gerçekten anlayacaklar ve bunu da Batı ülkeleri gerçekleştirecektir.’ İslam ülkeleri şu anda karmakarışık. Oryantalist de bu karışıklığın içerisinde İslam’ın tam olarak anlaşılamayacağını savunuyor. Bu yeni algı Avrupa’da filizlenecek ve İslam ülkelerine transfer edileceği söyleniyor.
**Cümlelerinizden sonradan din değiştirip de İslam’ı seçenler ile doğuştan Müslüman olanlar arasında bir farkın olduğu gibi anlam çıkartabilir miyiz?
-Bizlerde gelenekçi İslam anlayışı var. Müslümanlığı seçen bir Alman’da bu olmadığı gibi, Müslüman bir ülkede yetişen birisinde de gelenekçi bir anlayış hakim olacaktır. Dolayısıyla İslam iki taraf açısından da farklı yaşanıyor. Ancak biz şunu savunuyoruz; İslam’ın kuralları birdir.
TÜRKLER İÇİNE KAPANIK BİR TOPLUM
**Peki Türkler ile Avrupalılar arasındaki günlük ilişkiler nasıl? Bir gettolaşma var mı?
-Gettolaşma elbette ki var. Avrupa’da yaşayan Türkler ile ilgili yapılan özel bir sosyolojik tespit şu: ‘Türkler içine kapanık bir toplum. Çok fazla kendilerinin dışındaki kitlelerle ilişki kurmazlar.’ Bu tespit kısmi olarak doğruluk arz etmekte. Maalesef biz organizasyonlarımızın büyük bir bölümünü kendini içimize yönelik yaparız. Ama bence içe yönelik faaliyetler devam ederken, yaşadığımız ülkenin insanları ile sağlam bir iletişim kurmamız gerekmekte. Bizim korkacak, endişe edecek ve kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Biz doğuştan kendine özgüven duyan bir milletin çocuklarıyız. Dolayısıyla bizim bu içe kapanıklıktan bir an önce kurtulmamız gerekiyor. Çünkü temsil etmiş olduğumuz medeniyet, uluslararası bir medeniyet. Bunun idrakinde olduğumuz zaman korkacak hiçbir şeyimiz yok. Aksine vereceklerimiz var. Bizler Türk Evleri olarak Ahilik programları yapıyoruz. Kurban Bayramı’ndan sonraki bir hafta boyunca Hollandalılarla ortak her gün bir yemek yiyoruz. Orada 90 yaşındaki insanlar şunu söylüyorlar: ‘Türkler, bizim kaybetmiş olduğumuz insani değerleri bizlere hatırlatıyorlar.’ Avrupa’da hep bir çıkar ilişkisi olduğu için insanlar bu tür manevi duygulara hasret. Biz bir insanı doyurarak Allah’ın rızasını kazanmak istiyoruz. Doyurduğumuz kişiden bir şey istemiyoruz. Ama onlarda böyle değil. Bu onların yıllar önce kaybettikleri değerlerin tekrar hatırlanması olarak yorumluyorlar ve çok heyecanlanıyorlar.
Veyis Güngör kimdir?
Torosların bir köyünde dünyaya gelen Veyis Güngör, lise eğitimini Konya’da tamamladı. Daha sonra aile birleşimi çerçevesinde Hollanda’ya göç etti. Üniversite ve master eğitimini Hollanda’da tamamladı. İngiltere’de de öğrenim gören Güngör, Hollanda’da öğrencilik yıllarının ardından sivil toplum alanında birçok faaliyette bulundu. Hollanda Türk Evleri Derneği’ni kuran Güngör, burada yapmış olduğu faaliyetlerle hem Avrupa’da yaşayan Türklerin öz benliklerinden kopmamalarını hem de Avrupalılara Türkleri anlatma anlamında önemli işlere imza attı. Ayrıca Veyis Güngör evli ve iki çocuk babasıdır.