HAZRETİ  PEYGAMBER  VE  İBÂDET

Nurten Selma Çevikoğlu

İbâdet, fert ve toplumun huzur ve mutluluğu için çok önemlidir.  Bilhassa günümüzde hızına zor yetişilen bir yoğun hayât koşuşturmacısında insan, olumlu-olumsuz her türlü hâdise ile muhatap olabiliyor. İbâdetler, kişilerin yaşadıkları menfîliklere rağmen, onları tekrar hayâta tutunduracak, iman birikimlerinin tezâhürleridir İbâdet, insanların sarsıntılar karşında yıkılmamasını sağlayacak yegâne sabır dayanağıdır. İbâdet, gönlün huzûru, rûhun sükûnudur. Bu vesileyle kişilerin huzûru, toplumu huzurlu kılar.

En ufacık şeylerden şikâyetlenme veya insanların rahatlarının kaçması, kişilere mutsuzluk olarak yansıyor. İlerleyen boyutlarda pek çok ehemmiyetsiz şeyin birikmesiyle, insanlar çeşit çeşit ruhsal bozukluklara dûçar olabiliyor hatta bâzıları intihara kadar işi götürebiliyor. Bugün teknolojinin geliştiği ama insan ilişkilerinin ve iç huzûrun bozulduğu bir toplumda yaşıyoruz. Böylesi toplumlarda istenmeyen pek çok menfi olaylar cereyan edebiliyor. Eskiden intiharlar var mıydı? O eski insanlar dertsiz mi yaşadılar? Hayır, ancak onların hâdiselere bakışı bugünkü gibi değildi. Onlar sabırla, tahammülle, hoşgörüyle, kanaat duygusuyla, sevgiyle, sadâkatla müşküllerini çözerlerdi. Eski insanlar bugünkü gibi şikâyet etmezler, onlar; ‘Bu da geçer ya Hû’ derlerdi. Peki bu nezih bakış açısını ne temin ederdi? El cevap; ibâdet.

 Dolayısıyla ibâdet kişi için pek mühimdir. İslâm’ın Hak Peygamberi, Şaban ayının İncisi, Peygamberlerin Sonuncusu aleyhissalâtu vesselam Efendimiz’de ibâdetlere büyük önem verirdi. Kendi özel hayâtı hep ibâdet merkezliydi. Zira kişinin ruh sağlığı ve gönül huzûrunu ancak ibâdet temin eder. Peygamberimiz aleyhisselam, ibâdetleri ne zaman, hangi vakitlerde, nasıl ve ne kadar yapılacağını, kendi pratik hayâtında en güzel misal olarak ortaya koymuştur. Müslüman’ın günlük yaşantısının ibâdetsiz olamayacağını davranışlarıyla ve sözleriyle anlatmıştır. Kendisi ayakları şişinceye kadar namaz kılmasına karşın muhtereme hanımları Âişe annemiz; ‘Yâ Rasûlullah! Geçmiş ve gelecek günahlarınız affedildiği halde neden bu kadar namaz kılıyorsunuz?’ Deyince; ‘Ey Âişe! Rabb’ime şükredici kul olmayayım mı?’(Tirmîzî, İsti’zan 10) buyurmuşlardır.

İbâdetsiz hayat kuru, donuk, anlamsız bir hayattır. Hayat ve içindekilerin değeri iman ile daha net anlaşılır. Bu cihetle, ibâdetler bizi doğru, sağlıklı ve dengeli düşüncelere sevk eden ehemmiyetli bir âmildir. Peygamber aleyhisselam ibâdetleri yaparken tabi pek çok hususlara hem kendi hem ümmeti adına dikkat etmiş ve bu konuda önemli vurgular yapmıştır. Allah Rasûlü, Allah Teâlâ’nın emrettiği farz ibâdetlerde hiçbir zaman aksama yapılamayacağını fakat farzların dışında nâfile olan (yâni fazladan yapılan) ibâdetlerde devamlılığı istemiştir. Bu hususta; ‘En hayırlı ibâdet, az da olsa devamlı olanıdır.’ Buyurmuşlardır. (Buhârî, İman 32)  

 İbâdetler konusunda Rasûli Ekrem Efendimizin dikkat ettiği bir başka konu, ibâdetlerde kolaylığın gözetilmesidir. Meselâ; ‘Ayakta namaz kıl, ayakta kılamayacak durumda isen oturarak kıl, buna da gücün yetmiyorsa yattığın yerden kıl.’ Buyurmuşlardır. (Buhârî, Teksîru’s-salat 17) Hiç şüphesiz ibâdetlerle Rabb’imize yaklaşıp, O’nun merhamet ve şefkatini celp ederiz. İbâdetler, mümin kişi için muhteşem bir mânevî enerjidir. Peygamber aleyhisselam Efendimiz günün başında, sonunda ve gecenin bir bölümünde (teheccüd namazı ile) ibâdet ederdi ve bunları ümmetine de tavsiye etmiştir. (Nesâî, İman 28) Ama bu konuda herkesin gücü yettiğince yapmasını da istemiştir. Her zaman itidâli, orta yolu salık verirdi. Nafilelerin de yapılmasını ister, zorlaştırmaz, kolaylaştırırdı. ( Buhârî, Edeb 80)

   Allah Rasûlü ibâdetleri yaparken yalnızca; ‘Allah rızâsı’ esâsına göre ihlasla edâ edilmesini arzu ederdi. İbâdetleri her türlü riyâ ve gösterişten uzak bir şekilde en içten bir samimiyetle ve Cenâbı Hakk’a büyük bir tevâzuyla yapılmasının makbul olacağını belirtirdi. ‘Nice oruçlu vardır ki, açlıktan başka orucun ona bir faydası yoktur. Ve yine geceleri nice ibâdet eden var ki, uykusuzluktan başka bu ibâdetin ona bir faydası yoktur.’ (Tac, II. c, s.61) Buyururlardı.

Şaban ayının sâhibi, Son Peygamber Muhammed aleyhisselam, ibâdetleri sâdece kelimei şehâdet, namaz, oruç, zekat, hac ile sınırlamaz, pek çok hususta ibâdet esâsını gözetirdi. Meselâ, iyilik yapmak, ihtiyaçlıya yardımcı olmak, borç vermek, sadaka vermek, alın teri dökerek çalışmak ve dahi birçok hayırlı, faydalı davranışları ibâdet olarak değerlendirmiştir. Şu ibretli hadisleri bahsettiğimiz husûsu ne güzel anlatıyor; ‘Mü’min kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybedene yol göstermen sadakadır. İnsanlara rahatsızlık veren yoldaki taş ve diken gibi nesneleri kaldırıp atman senin için sadakadır.’ (Tirmîzî, Birr 36)

İşte hükümler, işte tavsiyeler, işte güzellikler ve işte İslam. Bu son dînin tebliğcisi son Peygamberi ümmete ve dahi tüm insanlığa rahmettir. Bu mübârek Şaban ayında O’nun zâtından kalp heybemize nurlar devşirelim inşaALLAH. Hayırlı, nurlu, feyizli kandiller olsun Efendim. Şefaat niyâzıyla…

 

 

 

           

             

                                                                                  

           

 

          

           

                       

           

.

           

           

                                   

           

 

                                     

                                              

           

                                     

             

           

           

           

           

             

             

           

                       

                                                                                             

                                                          

           

           

           

           

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.