Hazret-i İnsân

Mustafa Balkan

Allah’ın yarattığı ilk insan, insan ırkının ceddi ve ilk peygamberi: Hazret-i Âdem. Allah’ın yeryüzündeki halifesi ve insan-ı kâmil. Bir söz var “Âdemden utanmayan Tanrı’dan korkmaz” diye. Yâni utanma hissi olmayanlarda Allah korkusu olmaz.

Ulu Tanrı bütün âlemi ruhsuz bir ceset olarak yaratmıştı. Bu itibarla âlem henüz tesviye edilmemiş donuk ve cilâsız bir ayna idi. Tanrı hikmetinin şanı ise herhangi bir mahalli ancak rahmânî nefes denilen ilâhî ruhu kabul edebilecek bir istidatta tesviye etmektir. Emir, Âlem denilen aynanın cilâlanmasını gerekli kıldı. Bundan dolayı Âdem bu aynanın cilâsı ve bu suretin ruhu oldu.

İnsan, Tanrı katında bakan bir gözdeki bebek gibidir ve görmek sıfatı ile tâbir edilmiş olan mahlûk odur. İşte bundan dolayı ona insan denildi. Çünkü Tanrı, mahlûklarına insan ile nazar kıldı ve onlara rahmet eyledi.

Tanrı âlemi korumak hususunda Âdem’i kendisine halife kıldı. Bu hale göre içinde insan-ı kâmil var oldukça âlem, daima korunmuş olacaktır.” (Muhyiddin-i Arabî, FusûsÜl-Hikem, Çeviren: M. Nuri Gençosman, İstanbul Kitabevi – 1981, Âdem Kelimesindeki İlâhî Hikmet, s. 3-4-5.)

Kur’an’da Nisâ Sûresi’nin ilk âyetinde yüce Yaradan ilahî haberi veriyor: “Ey insanlar! Sakının o Rabbinize karşı gelmekten ki, sizleri bir tek nefisten yarattı. Ondan eşini yarattı da ikisinden bir çok erkekler ve dişiler üretti. Sakının O Allah’a karşı gelmekten ki, siz O‘nun ve rahimlerin hürmetine birbirinizden dilek dilersiniz. Çünkü O Allah üzerinizde gözcüdür.” buyruluyor. Mevlâna Celâledddin Rûm’i’ye göre insan; ulvîlik ve süflîliğin, akıl ve şehvetin buluşma noktası olup, bütün problemlerine rağmen varlıkların en değerlisidir. Mevlânâ, insanı tanımada Kur’ân’a başvurulmasını öğütler ve şu âyete dikkatleri çeker: “Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 5)

Varlıklar içerisinde yaratılışı en güzel olan ve Allah’ın “cemal ve celâl” sıfatlarıyla yarattığı ve ilâhî isimlerle donattığı hazret-i insan, nasıl oluyor da yeryüzünde fesad çıkarıyor? Bildiğiniz gibi cinler, insan nev’inden önce nardan yaratıldı. Dünya yaratılırken iklim değişikti. Her taraf ateş topuydu. Dünya soğudu, hame belirginleşince iklim değişti ve cinler görünmez oldu. Buharın soğukta görünür, sıcakta görünmez olduğu gibi: vasat değiştiği için “NAR” dan yaratılan görünmez oldu. Mevlâna, Mesnevî’sinin ilk 18 beytinde “Dinle Neyden” diyerek insan-ı kâmil’i ve dolayısıyla halife insanı anlatır. Peki, halifelik makamı Âdem’e niçin verildi. Gelin bu haberi de Muhyiddin-i Arabî’den öğrenelim: “Allah Âdem’i ancak şereflendirmek için iki eli arasında birleştirdi. Âdem, Hakk’ın elidir, İblis ise âlemden bir parçadır. İblis için bu birleşme keyfiyeti hâsıl olmadı ve bundan dolayı Halifelik Âdem’e verildi.”

Âdem’in yaratılış malzemesi ayrı ve başka: Tıyn (lav), Salsal (sıcakkuru çamur), Hame (karabalçık), Türap (toprak), Nutfe (meni), Alaka (pıhtılaşmış kan), Su, Tek Bir Can (minnefsin vahidetin), Zevceyn (çift- dişi ve erkek). Har şey sudan ve çift yaratıldı. Âdem’in yaratılış malzemesi o kadar mükemmel ki… İnsanın anatomik yapısı incelendiği zaman ne kadar mükemmel, ince, zarif, organlarının korunaklı bir şekilde olduğu görülecektir. Havva’nın malzemesi ise daha başka. İnsanda sağ ve solda 12’şer’den 24 kaburga (eye) kemiği var. Bu kaburga kemiklerini birbirine birleştiren birde İman Tahtası bulunuyor. Bazı hekimler bu İman Tahtası’na vururlar.

Acaba neden?

Dr. Münir Derman, Allah’ın yaratma kudretinin en çok tecelli ettiği uzuvlar arasında “ayaklar” olduğu belirterek şu ifadeyi kullanır: “Ayakaltı Allah’ın insan vücudunda yarattığı en büyük sırrı aşikâr olduğu halde gizleyen uzuvdur. Ayaklarda sağ ve solda vücudun bütün uzuvlarının merkezleri vardır. Bir çok hastalıklar ayak altından belli olur. Eğer bilirsen…”

Soru şu: Hastanelerde Ortopedi Bölümü var da neden Ayak Tabanı Bölümü veya uzmanı yok? Ayak tabanı neden sızlar, ağrır ve taban dikeni neden oluşur?..

Sorulara devam edelim.

Filistin Gazze’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Doğu Türkistan’da bekleri öldüren kâtillere ve zalimlere; hazret-i insan denilebilir mi?

Ülkemizde sekiz yıldan beri terör örgütleri gibi sağlık sistemine sızarak psikopat doktorlar marifetiyle bebekleri katleden vicdansız, merhametsiz, insaniyetten nasibi olmayanlara; hazret-i insan denilebilir mi?

İmralı’daki Bebek Kâtili’ne “insan” bile denilemez de; kırk yıldır bölücü terörü bitiremeyen “devlet aklı”na da, ancak devlet aklından yoksunluk denir. Bu insanlıktan nasibi olmayan bebek kâtili muhatap alınmaya bile değmez. Büyük Millet’in Meclisi’nde değil konuşturmak, Anayasa’nın dördüncü maddesinde yer alan hükümlerin geçerliliği bulunması icap ettirir. Bu bölücü terör örgütünün Meclis’deki siyasi ayağı bile muhatap alınmaya, kanlı ellerini sıkmaya bile değmez hükmünde olması gerekmez mi?..

İnsan ve insanlar doğumdan öleceği vakte kadar “insan odaklı eğitime” muhtaç.

Millî Eğitim’de kökten sistem ve müfredat değişikliğine gidilerek A’dan Z’ye insanı önceleyen, insanı muhatap alan düzen uygulanmadıktan sonra; bebek kâtilleri, daha çok bebek ve çocuklarımızın canını almaya devam ederler.

İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!”




İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.