Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihte nüfusun yüzde 80'i köylerde, kırsalda yaşamaktaydı. Daha ziyade tarım ve hayvancılık ülkesi olmamız hasebiyle nüfus yoğunluğu bölgeler açısından genelde dengeli bir şekilde artmaktaydı. Fakat ne yazık ki yıllardır yanlış ya da maksatlı olarak siyasi, sosyal, ekonomik politikalar nüfus yoğunluğunun anormal bir şekilde şehirlere doğru yönelmesine neden olmuştur.
Türkiye seksenli yıllarda Avrupa'ya tarım ürünleri, Ortadoğu'ya canlı hayvan ihraç eden, dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri idi. Bugün buğdaydan mercimeğe, nohuttan pirince çok sayıda ürünü, et ve et ürünleri ithal ediyor maalesef!
Bugün köylerde yaşayanların oranı yüzde 7'ye kadar inmiştir. Doğu-Güneydoğu, Karadeniz ve Orta Anadolu Bölgesi'nin ise bazı kısımlarında neredeyse insan kalmamıştır.
2001 IMF dayatmaları neticesinde, 2007 yılında Devlet Planlama Teşkilatını (DPT) kaldırma çalışmaları başlatıldı ve 2011 yılında çıkartılan kanun hükmünde kararname ile, devlet planlama teşkilatı lağvedildi ve görevini Kalkınma Bakanlığına devretti. Mamafih devlet planlaması olmayıp üstüne küresel rekabet de eklenince hayvancılıkta, tarımda özellikle hububat, seker ve bakliyatta dış pazara açık hale geldik. Üstüne Büyüksehir yasası ile köyler mahalle statüsüne alındı. Mahallede tarım hayvancılık nasıl mümkün olacak bilen var mıdır?
Büyüksehirler insan yığılmaları ile bunalırken tarımda ve hayvancılıkta çalışabilecek insan bulun bulabilirseniz. Doğu, Güneydogu ve Akdeniz tarım ve hayvancılık açısından en önemli bölgelerimiz. Gelin görün ki bu bölgelere yönelik tarım ve hayvancılığa yatırım yapılması gerekirken turizme yönelik yatırımlar yapılmakta. Turizme yatırım yapılmasın demiyoruz elbette, lakin hayvancılık ve tarım can çekişirken ve sizin buna müsait alanlarınız varken yatırımların başka alanlara yapılması insanın aklında soru işaretleri oluşturmuyor mu?
Türkiye'de 40 yılda ne değişti de hayvan ihraç ederken hayvan ithal eder hale geldik?
Kimse nüfus artışından falan bahsetmesin, zira ülke nüfusu giderek yaşlanıyor, genç nüfus azalıyor. Kaldı ki hayvanlar da insanlar gibi üreyebilen varlıklardır, bu nedenle insandan daha hızla ürerler. Halbuki başta da söylediğimiz gibi, yıllardır yürütülen tarım ve hayvancılık politikaları ile yıllardır her bayram olduğu gibi bugün kurban bayramında canlı hayvan sıkıntısı yaşamaktayız.
Ak Parti, Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları çerçevesinde 2006’da yapılan kanun değişikliği ile domuz etini 'kırmızı et' statüsüne sokmuştu. Yaban domuzu, at, kuş, tavşan gibi hayvanların etlerinin de bu statüye girmesiyle birlikte bu alanda üretim yapacakların önünün açıldı. Diğer yandan Tarım ve Orman Bakanlığı besilik hayvan ithalatını durdururken Sırbistan ve Bosna Hersek'ten kemiksiz sığır ve lop et ithal etmesi besiciler ve kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanmış, lakin ithalat gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilmeye devam etmektedir.
Bundan en çok kimler kazanç sağlamaktadır sizce?
Türkiye'de et ürünleri fiyatı bölge ülkelerine göre çok yüksek. Mesela sınır komşumuz Gürcistan'da et fiyatları Türkiye'deki et fiyatlarının yarısının da çok altında. Gürgistan'da hayvancılığın gelişmesi et fiyatlarının düşmesine yol açıyor. Peki sınır komşumuz bunu başarabilirken aşağı yukarı aynı coğrafyaya sahip Türkiye bunu neden gerçekleştir(e)miyor? Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu tamamen siyasi sebeplere bağlıdır. Türkiye gibi hayvancılığa çok uygun bir ülkenin et ithal etmesi demek ne demektir?
Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği'nin verilerine göre Türkiye'de 2020 yılında makarna tüketimi yüzde 25 artarken et tüketimi kişi başı yıllık 7 kilo grama kadar gerilemiş. 2019'da ise bu oran 8.6 kilo imiş. Türkiye'de ayda kişi başı bir kilo bile et düşmediğini düşünebiliyor musunuz, bu korkunç değil mi?
Siz 1980'lerde et ihraç edeceksiniz, ancak 2020 yılında kişi başı et tüketimi neredeyse yarım kiloya kadar düşecek... 2021 yılında bu tablo nasıl olacak, herhalde tahmin ediyorsunuzdur? Muhtemelen kişi başı et tüketimi aylık ancak yarım kilo olur.
Tekrar ifade etmek gerekirse besiciliğe yönelik yatırımlara hız verilmeli, meralar, çayırlar, su kaynakları korunmalıdır. Meralar yapılaşmaya kapatılmalı, hayvancılığa açılmalıdır. Büyükşehirlere yapılan eğitim, sağlık gibi hizmetlerin kasabalara köylere götürülmesi sağlanmalı,
köylünün sosyo-ekonomik yapısı düzeltilmeli, kasaba ve köylerde sosyal alanlar kurulmalıdır.
Tarım ve hayvancılığa ithalata kota konulmalıdır.
''Peki iktidarın hayvancılığa yönelik tedbir alacağına ve yatırımlar yapabileceğine inanıyor musunuz?'' derseniz el-cevap HAYIR derim.
20 yıldır yaptıkları politik manevralara bakılırsa bu pek mümkün görünmüyor. Aslında hiç mümkün görünmüyor. Atalarımız bu gibi durumları şu şekilde çok güzel özetlemiştir: ''Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.''
Selam ve dua ile...