Muhterem Necmettin Erbakan Hoca’nın vefatı görüldüğü üzere askerinden en muhalif karşıtlara rağmen bütün Türkiye’yi bir bütün hâlinde derledi topladı. Varlığında da milleti adına hep toplayıcı ve bütünleyici bir rol oynayan saygıdeğer Erbakan, vefâtıyla da ayni rolünü devam ettirdi. Milletimiz hakiki bir değerini kaybetmiştir. Hepimizin başı sağ olsun. Yerine binler kendi gibi bilgili ve imanlı nesiller yetişsin inşallah.
Güngörmüş, eğitimli bir ailenin yetiştirdiği ender bir şahsiyetti Erbakan. Babası saygın bir yargı mensubuydu. Diğer erkek kardeşleri de kendi gibi İTÜ mezûnu seviyeli kişilerdi. İmrenilecek bir eğitim hayâtına sâhipti merhum hoca. Üniversite yıllarında zekâsıyla, derin bilgisiyle, bilgiyi üretmedeki eşsiz kâbiliyetiyle geleceğin Türkiye’sine yön verecek bir şahsiyet olduğunu açıkça gösteriyordu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde kendi sınıflarında benzer özelliklerle Türkiye’ye yön vermiş diğer şahsiyetlerle birlikte okumuşlardı. Kimlerden bahsettiğimi her halde çözmüşsünüzdür. Süleyman Demirel, merhum Turgut Özal’dan bahsediyorum. İkisi de Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yapmışlardı. Ama o hepsinden daha zekiydi. Bu sebeple kendisine ‘derya Necmettin’ denirdi. Kaderin cilvesi bu ya, sınıf arkadaşlarıyla berâber çalışarak Türkiye’nin yönetiminde söz sâhibi oldular.
Erbakan Hoca zekiydi, çalışkandı, azimliydi, kararlıydı. Azmettiği şeyleri başarmada gösterdiği performans herkesi hayrete düşürecek kadar yüksekti. Türkiye’yi bulunduğu geri kalmışlık çizgisinden kurtaracak projeleri vardı. Bunları yılmadan büyük bir gayretle çeşitli oluşumlarda anlattı. Genç bir işadamı olarak hayâta atıldığında ilk olarak ‘Gümüş motoru’ kurdu. Anlattıkları ve gerçekleştirdikleriyle herkesin ilgi ve alâkasını çekti. Hatta Almanya hükümeti kendisini çağırarak motor bilgisinden istifâde etti. O da boş durmadı, Almanya’daki bütün ağır sanayi tesislerini gezdi, ufkunu genişletti. Memleketimizin gelişmesi ve çağı yakalaması adına yeni hamleler yapabilecek mükemmel teknik donanımlarına sâhip ender bir şahsiyetti. 54. hükümetin Başbakanı iken askeriyeye teknik donanımlı bilgiler verince askeri zevat kendilerini hayranlıkla dinleyip; ‘Aman hocam bize bir daha bu bilgilerden ver başka zaman biz senden istifâde edelim’ demişlerdi. Deha Erbakan’ın kurmayı hayal ettiği, tasarladığı projeler öğrencisi sayılan, dava arkadaşı bugünün Başbakanı tarafından bir bir gerçekleştiriliyor. Sayın Başbakan Erdoğan geçenlerde bahsetmişti; ‘Yakında kendi arabamızı, kendi uçağımızı, kendi tankımızı, kendi uydumuzu artık kendimiz yapacağız’ diyordu. Geçmişte Erbakan’ın ‘ağır sanayi hamlesi’ projeleri bunlar. Erdoğan’ın Siyonistlere olan korkusuz ve pervâsız yerinde olan ciddi duruşu, Erbakan Hoca’dan aldığı birikimin tabi bir yansıması değil mi?
Muhterem Erbakan tevâzu sâhibi, yumuşak, nezih, güler yüzlü, ağır, vakur, bir şahsiyet çizmişti. O âdeta bir Osmanlı beyefendisiydi. Neşeliydi ama nüktedandı. Yerli yerinde şakalarında hep gerçekler gizliydi. Milletine sevdâlı dînine âşıktı. Çok sıkıntılı zamanlarda bile o engin bilgisini tamamlayan dîni ve milli donanımıyla halkının gönlünde taht kurmuştu. İslam dînini yüce düsturlarını hem şahsında yaşıyor hem cesurca haykırıyordu. Düşüncelerini en iyi uygulayabileceği zemin olarak siyâseti seçti. Dört tane parti kurdu. Baskı rejimleri defalarca oluşumunu kapatmasına ve kendisini mağdur etmesine rağmen o yılmadı. Milleti için çalıştı, güzel ahlâkıyla örnek bir siyâsetçi oldu. Haktan ayrılmadı, herkesin iyiliği için çalıştı. Bugün vatanı ve milleti için çalışan hemen her politikacı da onun emeği vardır. O, bazılarının dediği gibi sanki bir ‘okul’du. Hep milleti arkasına aldı. Mazlumların, işsizlerin yanındaydı. Rûhun şâd olsun muhterem Necmettin Erbakan.
Cenâze törenine bakıldığında halkımızın gönlündeki sevgiye nasıl mazhar olunur? mesajı çıkıyor bugünkü siyâsilere. Örnek alınacak bir siyâsi lideri ebediyete uğurladı yüz binler. Mekânı cennet olsun. Milleti adına yaptıkları yanına sadakayı câriye kalsın. Rabbim sevdiklerinin arasına katsın inşallah.
Hayırla kalın Efendim.
Güngörmüş, eğitimli bir ailenin yetiştirdiği ender bir şahsiyetti Erbakan. Babası saygın bir yargı mensubuydu. Diğer erkek kardeşleri de kendi gibi İTÜ mezûnu seviyeli kişilerdi. İmrenilecek bir eğitim hayâtına sâhipti merhum hoca. Üniversite yıllarında zekâsıyla, derin bilgisiyle, bilgiyi üretmedeki eşsiz kâbiliyetiyle geleceğin Türkiye’sine yön verecek bir şahsiyet olduğunu açıkça gösteriyordu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde kendi sınıflarında benzer özelliklerle Türkiye’ye yön vermiş diğer şahsiyetlerle birlikte okumuşlardı. Kimlerden bahsettiğimi her halde çözmüşsünüzdür. Süleyman Demirel, merhum Turgut Özal’dan bahsediyorum. İkisi de Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yapmışlardı. Ama o hepsinden daha zekiydi. Bu sebeple kendisine ‘derya Necmettin’ denirdi. Kaderin cilvesi bu ya, sınıf arkadaşlarıyla berâber çalışarak Türkiye’nin yönetiminde söz sâhibi oldular.
Erbakan Hoca zekiydi, çalışkandı, azimliydi, kararlıydı. Azmettiği şeyleri başarmada gösterdiği performans herkesi hayrete düşürecek kadar yüksekti. Türkiye’yi bulunduğu geri kalmışlık çizgisinden kurtaracak projeleri vardı. Bunları yılmadan büyük bir gayretle çeşitli oluşumlarda anlattı. Genç bir işadamı olarak hayâta atıldığında ilk olarak ‘Gümüş motoru’ kurdu. Anlattıkları ve gerçekleştirdikleriyle herkesin ilgi ve alâkasını çekti. Hatta Almanya hükümeti kendisini çağırarak motor bilgisinden istifâde etti. O da boş durmadı, Almanya’daki bütün ağır sanayi tesislerini gezdi, ufkunu genişletti. Memleketimizin gelişmesi ve çağı yakalaması adına yeni hamleler yapabilecek mükemmel teknik donanımlarına sâhip ender bir şahsiyetti. 54. hükümetin Başbakanı iken askeriyeye teknik donanımlı bilgiler verince askeri zevat kendilerini hayranlıkla dinleyip; ‘Aman hocam bize bir daha bu bilgilerden ver başka zaman biz senden istifâde edelim’ demişlerdi. Deha Erbakan’ın kurmayı hayal ettiği, tasarladığı projeler öğrencisi sayılan, dava arkadaşı bugünün Başbakanı tarafından bir bir gerçekleştiriliyor. Sayın Başbakan Erdoğan geçenlerde bahsetmişti; ‘Yakında kendi arabamızı, kendi uçağımızı, kendi tankımızı, kendi uydumuzu artık kendimiz yapacağız’ diyordu. Geçmişte Erbakan’ın ‘ağır sanayi hamlesi’ projeleri bunlar. Erdoğan’ın Siyonistlere olan korkusuz ve pervâsız yerinde olan ciddi duruşu, Erbakan Hoca’dan aldığı birikimin tabi bir yansıması değil mi?
Muhterem Erbakan tevâzu sâhibi, yumuşak, nezih, güler yüzlü, ağır, vakur, bir şahsiyet çizmişti. O âdeta bir Osmanlı beyefendisiydi. Neşeliydi ama nüktedandı. Yerli yerinde şakalarında hep gerçekler gizliydi. Milletine sevdâlı dînine âşıktı. Çok sıkıntılı zamanlarda bile o engin bilgisini tamamlayan dîni ve milli donanımıyla halkının gönlünde taht kurmuştu. İslam dînini yüce düsturlarını hem şahsında yaşıyor hem cesurca haykırıyordu. Düşüncelerini en iyi uygulayabileceği zemin olarak siyâseti seçti. Dört tane parti kurdu. Baskı rejimleri defalarca oluşumunu kapatmasına ve kendisini mağdur etmesine rağmen o yılmadı. Milleti için çalıştı, güzel ahlâkıyla örnek bir siyâsetçi oldu. Haktan ayrılmadı, herkesin iyiliği için çalıştı. Bugün vatanı ve milleti için çalışan hemen her politikacı da onun emeği vardır. O, bazılarının dediği gibi sanki bir ‘okul’du. Hep milleti arkasına aldı. Mazlumların, işsizlerin yanındaydı. Rûhun şâd olsun muhterem Necmettin Erbakan.
Cenâze törenine bakıldığında halkımızın gönlündeki sevgiye nasıl mazhar olunur? mesajı çıkıyor bugünkü siyâsilere. Örnek alınacak bir siyâsi lideri ebediyete uğurladı yüz binler. Mekânı cennet olsun. Milleti adına yaptıkları yanına sadakayı câriye kalsın. Rabbim sevdiklerinin arasına katsın inşallah.
Hayırla kalın Efendim.